8. Hukuk Dairesi 2010/1700 E. , 2010/4763 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil İstemli
... ile Hazine ve Kıratlı Köyü Tüzel Kişiliği ve dahili davalı ... aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ....Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.05.2009 gün ve 623/221 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., mevkii ve sınırlarını dava dilekçesinde gösterdiği tapusuz taşınmazın miras ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuş, Kıratlı Köyü Temsilcisi bir itirazının olmadığını bildirmiş, dahili davalı ... Başkanlığını temsilen yargılama oturumlarına katılan olmadığı gibi yazılı savunma da yapılmamıştır.
Mahkemece, 1.7.2008 tarihli krokide C harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün dava dışı gerçek kişiler adına kayıtlı 111 parsel içinde kaldığından husumet yokluğundan, A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün ise kazanma koşulları oluşmadığından reddine, B harfi ile gösterilen 2650,11 m2"lik yerin ise davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle kabulüne karar verilmesi üzerine; hükmün, kabule ilişkin bölümü davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14, 17 ve TMK.nun 713/1-3. maddeleri uyarınca açılmış tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir. Tescili istenen taşınmaz dava dilekçesinde tek parça olarak gösterilmişse de mahallinde yapılan keşifte aradan geçen yol ve ark nedeniyle üç parça halinde olduğu görülmüştür. Mahkemece, yerel bilirkişi ve tanıkların babasının ve davacının kazanmaya yeterli 20 yılı aşkın zilyetlik sürelerini açıklamaları, ziraatçi bilirkişinin tarım arazisi, jeolog bilirkişinin heyelan ve sele maruz kalacak yerlerden olmadığını bildirmesi üzerine krokide B harfi ile gösterilen yerin davacı adına tesciline karar verilmişse de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Kadastro Müdürlüğünün dosya arasındaki karşılık yazısına göre, çekişme konusu taşınmaz bölümü 766 sayılı Kanun uyarınca 1976 yılında yapılan tapulama çalışmasında “hiç kimsenin zilyet ve tasarrufunda bulunmayan, engebeli tarıma elverişli olmayan yerlerden” olduğundan tesbit dışı bırakılmıştır. Davacı, imar-ihya olgusuna dayanmamışsa da taşınmaz açıklanan tesbit dışı bırakılma niteliğine göre imar ihyaya muhtaç bir yer olduğundan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesindeki olumlu veya olumsuz koşullar mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır. Anılan maddenin son fıkrasına göre, bu tür yerlerin kazanılabilmesi için il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalmaması gerekir. Teknik bilirkişi Nihat Dursun tarafından düzenlenen 1.7.2008 tarihli krokili rapora göre, tesciline karar verilen B harfi ile gösterilen yer Bostaniçi Belediyesi sınırları kapsamında kalmaktadır. Bu açıklamalara göre, krokide eklenerek söz konusu Belediye Başkanlığına yazılacak yazıda, uyuşmazlık konusu yerin imar planı kapsamında kalıp kalmadığı, imar planı içinde ise onaylanma tarihinin gönderilmesi istenmeli, gelecek yanıta göre, imar planı içinde kalan yer ise planın onaylanma tarihine kadar davacı lehine kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı üzerinde durulmalıdır.
Tescile konu taşınmazın güney sınırında dere bulunmaktadır. Her ne kadar mahkemece jeolog bilirkişiden rapor alınmışsa da hakkında tescil kararı verilen B harfi ile gösterilen yer hakkında yeterli açıklama yapılmamıştır. Yeniden jeolog bilirkişi aracılığıyla mahallinde keşif yapılarak tescile konu taşınmaz ve çevresi ile toprak yapısı ayrıntısıyla incelenerek aktif dere yatağı ve etki alanında kalıp kalmadığı hususunda maddi bulgulara ve bilimsel gerekçelere dayalı rapor vermesi sağlanarak duraksamaya yer vermeyecek şekilde nitelik belirlemesi yapılmalıdır.
Bundan ayrı; bir yerin zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için TMK.nun 999. maddesi uyarınca özel mülkiyete elverişli yerlerden olması ve kamunun yararlanmasına ayrılan yerlerden olmaması gerekmektedir. Bu doğrultuda, bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan sonraki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmaları gerekir. Dava tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesinden başlamak üzere dava tarihine kadar olan zaman diliminde çekilmiş iki adet 1/20000 veya 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi halinde sağlıklı bir yargıya ulaşılabilir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiği takdirde arazi üç boyutlu olarak görülebilecek, taşınmazın sınırları belirlenebilecek ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tesbiti yapılabilecektir. Bu nedenle, getirtilecek hava fotoğrafları yeniden yapılacak keşifte konusunun uzmanı harita veya kadastro mühendisine uygulatılarak açıklandığı şekilde ayrıntılı rapor alınmalıdır. Diğer yandan HUMK.nun 366. maddesi hükmü gözönünde tutularak dava konusu yer ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekir. Tüm bu eksiklikler giderildikten sonra karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar giderilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçeler nedeniyle davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün kabule ilişkin bölümünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,14.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.