Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/255
Karar No: 2020/1754
Karar Tarihi: 27.01.2020

Tehdit - yaralama - başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2016/255 Esas 2020/1754 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen bir davada, sanığın silahla tehdit ve kasten yaralama suçlarından haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı tartışılması gerektiği, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan sanığın gerçek kimliğinin belirlenmesi amacıyla yalan beyanda bulunması eyleminin yalan beyan suçunu oluşturduğu ancak başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan mahkumiyet hükmü kurulmasının kanuna aykırı olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle, karar bozulmuştur ve kanun maddeleri de şöyle açıklanmıştır:
- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun \"Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” başlıklı 206. maddesi
- 5237 sayılı TCK’nın \"Adliyeye karşı suçlar\" bölümünde düzenlenen “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı 268. maddesi
- 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesi
4. Ceza Dairesi         2016/255 E.  ,  2020/1754 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇLAR : Tehdit, yaralama, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
    HÜKÜMLER : Mahkumiyet

    Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçu yönünden hüküm kurulmamış ise de, zamanaşımı dolmadan işlem yapılması mümkün görülerek dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
    Ancak;
    1-Sanık hakkında silahla tehdit ve silahla kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden,
    Sanığın savunmasında, müştekinin ikametinin altında pide dükkanı işlettiğini, yüksek ses nedeniyle rahatsız olduğunu ve müştekiyle konuşmak için gittiğinde müştekinin kendisine küfür ettiğini belirtmesi karşısında; haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından ilk haksız eylemin kimden kaynaklandığının araştırılması, tespit edilemediği takdirde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği silahla tehdit ve silahla kasten yaralama suçlarından kurulan hükümler yönünden haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
    2-Sanık hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden,
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” başlıklı 206. maddesi; “Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır” şeklinde olup, maddede resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip kamu görevlisine yalan bildirimde bulunulması suç olarak düzenlenmiştir.
    Yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır.
    Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir.
    Aynı kanunun "Adliyeye karşı suçlar" bölümünde düzenlenen “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı 268. maddesi ise; “İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır” şeklinde olup, işlediği bir suç nedeniyle yakalanan şüphelinin, gerçek kimliğini saklayıp kolluk kuvvetlerine, kimlik bilgilerini bildiği bir başkasının kimlik bilgilerini vermesi durumunda bu madde hükmü uygulanacaktır. Bir başka ifadeyle, failin işlediği bir suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla kendi kimliğini saklayarak, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması ve o kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasına neden olması durumunda, bu madde hükmü uygulanacaktır. Suçun oluşması için, failin daha önce bir suç işlemiş olması veya bir suçtan aranması, kendi kimliğini vermesi halinde hakkında bu suçtan işlem yapılacak olması gerekmektedir.
    İftira suçunun özel bir şekli olan bu suçun oluşması için sanığın resmi belge düzenlemede yetkili memura başkasının kimliğini veya kimlik bilgilerini vermesi yeterli olmayıp, işlediği bir suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla gerçek bir kişinin kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması gerekmektedir.
    5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Kimliği bildirmeme” başlığını taşıyan 40. maddesinin birinci fıkrası ise; “Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir” hükmünü içermektedir. Bu kabahat fiili ile 5237 sayılı TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen suç arasındaki fark, beyanın resmi belge düzenlenmesi sırasında yapılıp yapılmadığıdır. Kamu görevlisinin görevi nedeniyle resmi belge düzenlediği sırada yalan beyanda bulunulması halinde TCK’nın 206. maddesi uygulanacaktır. Resmi belge düzenlenmesi sırasında olmayıp da kamu görevlisince kamu görevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi için sorulması durumunda, kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunulması ya da kimlik veya adresle ilgili bilgi vermekten kaçınılması halinde, ilgili hakkında Kabahatler Kanunu"nun 40/1. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesi gerekecektir.
    Somut olayda, 30/08/2013 günü saat 20:30 sıralarında Emniyet Haber Merkezine ... isimli iş yerinde kavga olduğunun anons edilmesi üzerine ekiplerin olay yerine gittikleri, müşteki ..."ün cezaevinden yeni çıkmış ... isimli şahısın kendisini darp ettiği, kesici aletle saldırdığı, sürekli tehdit ettiğini beyan etmesi üzerine ... görevlisi ile birlikte şahsın peşinden gidildiği, ... yetkilisinin şahsı teşhis ettiği, şahsa dur ihtarında bulunulduğu ancak şahsın kaçtığı, bilahare yakalanmasına mütakip sanığın ismini ... olarak görevlilere belirttiği, ..."ye ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmadığı, tanık olarak dinlenen baş polis ..."ın sanığı gördüğünde şahsı tanıdığını ve şahsın ... değil, ... olduğunu beyan ettiği, sanığın soruşturma aşamasında alınan savunmasında polislerle doktor raporu almaya gittiklerini, sarhoş olması sebebiyle hakkında işlem yapılmaması için polislere isminin ... olduğunu söylediğini belirtmesi karşısında; sanık hakkında gerçek kimliğinin belirlenmesi amacıyla ... ismiyle adli muayene raporu düzenlenen olayda, sanık hakkında yapılan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmayıp, adli muayene raporu düzenlenirken sanığın kimlik bilgileri ile ilgili olarak yalan beyanda bulunmuş olması eyleminin, TCK"nın 206. maddesinde düzenlenen yalan beyan suçunu oluşturduğu gözetilmeden, başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
    Kanuna aykırı ve sanık ..."ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce bu nedenle yerinde görüldüğünden, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi