
Esas No: 2015/4441
Karar No: 2015/8250
Karar Tarihi: 16.12.2015
Dolandırıcılık - Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2015/4441 Esas 2015/8250 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın, temyiz dışı sanık ...katılandan olan alacağını tahsil etmek amacıyla, kendisini avukat olarak tanıtıp tahsilat yapmaya çalıştığı, bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda;
Sanığın aşamalarda değişmeyen savunması, temyiz dışı sanık .... birlikte irade ve eylem birliği içerisinde dolandırma kastıyla hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
Karar tarihi itibariyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesine dair verilen kararın kesinleşmiş bir karar olmaması dolayısıyla sanığın sabıkasız olması ve bir daha suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaat nedeniyle mahkeme tarafından hakkında erteleme kararı verilmiş olması karşısında; “hükmün açıklanması halinde tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluşmadığından" şeklindeki yetersiz gerekçe ile CMK"nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.12.2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Hakkında mahkumiyet hükmü kurulan temyiz dışı diğer sanık .... 2009 yılında katılana kapıdan satış yöntemiyle medikal malzeme satışı yaptığı, bu sayede katılanın kimlik ve adres bilgilerine vakıf olan sanık... ardından Avukat ... başlıklı bir ihtar mektubu hazırlayıp bunu 24.03.2011 tarihinde katılana gönderdiği, ihtar mektubunda özetle; katılan hakkında ödenmeyen borcu için İzmir 21. İcra Müdürlüğünün 2010/13536 sayılı dosyası ile icra takibine geçildiği, asıl alacak, gecikme bedeli ve faiz toplamı 260 TL tutarındaki borcu ödemesi gerektiği ve bunun için 0 554 960 0772 numaralı telefondan ayrıntılı bilgi alabileceği, borç ödenmezse cebri icra yoluyla alacağın tahsiline tevessül edileceğinin yazılı olduğu, bilahare, katılanın temyiz dışı sanık ... daha önceden görüştüğü için sesini tanıyacağını düşündüklerinden ihtar mektubunda yazılı numaranın aranması halinde, temyiz dışı sanık ..."la sanık ...’in kendi aralarında katılanla telefonda sanık ...’in konuşması hususunu kararlaştırdıkları, ardından temyiz dışı sanık ..."ın gönderdiği bu ihtar mektubunu alan katılanın, ihtar mektubunda yazılı telefon numarasını aradığı, telefonu açan sanık ..."in kendini Avukat ... olarak tanıtıp katılana, sanık ...’a medikal malzeme satışından 260 TL borcu olduğunu, bu borcu ödemediği takdirde hakkında cebri icra işlemleri yapılacağını söylediği, katılanın ise borcunun bulunmadığını belirtip telefonu kapattığı, aradan 2-3 gün geçmesine rağmen katılanın bu borcunu ödememesi ve tekrar da aramaması üzerine bu kez sanık ..."in katılanı aradığı ve borcunu vereceği hesap numarasına yatırmasını istediği, katılanın ise tekrar ödeme yapmayacağını, yasal yollara başvuracağını söylediği ve telefonu yine kapattığı, böylelikle sanıkların, fikir ve eylem birliği içerisinde katılanın taksitler halinde ödemiş olduğunu ileri sürdüğü borcunu yeniden tahsil amacıyla, halen asıl alacak, gecikme bedeli ve faiz toplamı 260 TL tutarında borcu bulunduğundan bahisle önce gerçeğe aykırı bilgiler içeren bir ihtar mektubu hazırlayıp bunu katılana göndermek ve ardından da sanık ..."in kendisini telefonda ihtar mektubunda adı geçen Avukat ... olarak tanıtmak, ikincisinde de bizzat kendisini yine Avukat ... olarak tanıtarak aramak şeklindeki hileli davranışlarla fikir ve eylem birliği içerisinde katılanı aldatıp kendilerine yarar sağlamaya çalıştıkları, ancak katılanın sanıklara herhangi bir ödeme yapmaması nedeniyle sanıkların eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı, sözü edilen dolandırıcılık fiilinin sanık ...’ın katılandan olan alacağını tahsil amacıyla birlikte gerçekleştirdikleri, dolayısıyla sanıkların eylemlerinin mevcut haliyle TCK’nin 159. maddesi kapsamındaki bir hukuki alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönündeki mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıkladığım sebeplerle mahkeme hükmünün onanması gerektiği kanaatiyle, sanık ... bakımından mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin çoğunluğun kararına iştirak etmiyorum.