Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/506
Karar No: 2017/4703
Karar Tarihi: 01.06.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/506 Esas 2017/4703 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2017/506 E.  ,  2017/4703 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

    K A R A R


    A)Davacı İstemi :
    Davacı, limited şirket ortaklığı ve meslek kuruluşu kaydına dayalı olarak 23.10.1998 – 27.08.2003 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı olduğunun tespitini istemiştir.
    B)Davalı Cevabı :
    Tescil edilmeyen ve tescil başvurusu da bulunmayan davacının sigortalı kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
    Mahkemenin, davacının vergi mükellefiyetinin oluşturulduğu tarih itibariyle zorunlu sigortalı olarak Bağ-kur kapsamında değerlendirilmesinde yasal zorunluluk bulunmadığını, davacının şirket ortaklığı işinden dolayı 23/10/1998-27/08/2003 tarihleri arasında meslek kuruluş kaydı 23/10/1998 - 18/08/2003 tarihleri arasında vergi kaydının olduğu görüldüğü, davalı kurum kayıtlarına göre 04/10/2003 döneminde zorunlu Bağ-kur sigortalısı kabul edildiği anlaşılan davacının bu döneme ilişkin hukuki yararının bulunmadığı, ancak; Vergiye kayıtlı olduğu 23/10/1998 tarihinden, kurumca tescil edildiği 04/10/2000 tarihine kadar 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-kur sigortalısı sayılması gerektiği sonucu ortaya çıktığını, davacı ..."ın 23/10/1998-04/10/2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu bağ-kur sigortalısı sayılması gerektiği gerekçesine dayandığı anlaşılmıştır
    Mahkemece, dava kısmen kabul edilip 23.10.1998 – 04.10.2000 dönemine ilişkin sigortalılık süreleri hüküm altına alınmıştır.
    İstinaf başvurusu :
    Davalı kurum vekili, tescil edilmeyen ve tescil başvurusu da bulunmayan davacının sigortalı kabul edilemeyeceği gerekçesiyle istinaf yoluna başvurmuştur.
    D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    Bölge Adliye Mahkemesince; 6100 sayılı Kanun"da istinaf yoluna başvuru süresi hakkında mahkeme ayırımı gözetilmeksizin genel kural konulduktan sonra bu konudaki özel kanun hükümleri saklı tutulmuş, sosyal güvenlik hukuku uyuşmazlıklarının çözümü için görevlendirilen iş mahkemeleri veya iş mahkemesi sıfatıyla görev yapan asliye hukuk mahkemeleri yönünden bir tür özel, sınırlı yargılama usulü hükümleri içeren 5521 sayılı Kanun"da ise istinaf süresi sekiz gün olarak saptandıktan sonra 1086 sayılı ve değinilen 447/2. maddeye göre 6100 sayılı Kanun hükümlerinin ancak, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda uygulanabileceği belirtilmiştir. Buna göre, istinaf yoluna başvuru süresine ilişkin 5521 sayılı Kanun"da yeterli açıklık bulunmakla iş mahkemesi veya iş mahkemesi sıfatıyla görev yapan asliye hukuk mahkemesince verilen kararlar yönünden 6100 sayılı Kanun"un 345/1. maddesi uygulanamayacağından anılan sürenin, değinilen 8/2. madde gereğince sekiz gün olduğu açıktır.Şu durumda ön inceleme konusu davaya ilişkin olarak, her ne kadar mahkemece kanun yolu ve süresi belirtilirken yanılgıya düşülerek istinaf süresinin iki hafta olduğu belirtilmiş ise de özellikle, kanunda belirlenen süreler üzerinde hakimin tasarruf yetkisinin bulunmaması, kanunun öngördüğü sürenin hakim tarafından uzatılıp kısaltılamaması, istinafa ilişkin sürelerin kanun tarafından düzenlenen kesin nitelikte olması ve kendiliğinden gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında, sekiz gün içerisinde gerçekleştirilmeyen istinaf başvurusunun süre aşımına uğradığı gerekçesiyle, istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir
    E)Temyiz :
    Davalı vekili,yerel mahkeme iki haftalık sürede istinaf yolu açık dediğinden iki haftalık sürede istinaf edildiği, yerel mahkemenin yanılttığını, hak kaybına uğradığı gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
    Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinin "ç." bendi uyarınca da, hükümde, kanun yolları ve süresinin gösterilmesi bir zorunluluktur. Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları ve hangi mercilere başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmaları amaçlanmıştır.
    Anayasa Mahkemesi de bir çok kararında başvurucuların gerekçeli kararda belirtilen süreye güvenerek hareket etmesinin makul görülebileceği, mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında temyiz süresinin mahkeme kararında farklı belirtilmiş olması karşısında kanunda belirtilen süre olduğunu kabul ederek dilekçenin reddine karar veren değerlendirmelerin mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yorumun başvurucuların temyiz hakkını kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve aşırı şekilci bir yaklaşımla elde edildiği ve bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını zedelediği sonucuna ulaşılarak, Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alman adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Anayasa Mahkemesi "nin 2014/819 başvuru numaralı ve 09.06.2016 tarihli ( 29757 Sayılı ve 29.06.2016 tarihli Resmi Gazete" de yayımlanan) kararı.)
    Somut olayda; ilk derece mahkemesince gerek kısa kararda ve gerekse gerekçeli kararda hükmün istinaf süresi kararın tebliğinden itibaren iki hafta olarak açıklanmıştır. Gerekçeli karar, davalı vekiline, 07.09.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili ise 21.09.2016 tarihinde istinaf harç ve giderlerini yatırarak karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.
    Her ne kadar kanun yolu ve süresi, ilgili kanun maddelerinde açıkça belirtilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin yukarıda açıklanan kararı ve Anayasa"nın 40/2. maddesi ile 6100 sayılı Kanun"un 297. maddesinin "ç." bendi gereğince yargı organlarının yanlış yönlendirmesi sonucunda ilgililerin hak kaybına uğramayacağının kabul edilmesi gerekir.

    Davalı vekilince karara karşı, kanuni sekiz günlük süre geçtikten sonra ve fakat gerekçeli kararda bildirilen iki haftalık süre içerisinde istinaf yoluna başvurulduğu açıktır. Kararda, istinaf başvuru süresinin yanlış gösterilmesi karşısında, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı açısından davalı vekilinin karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurduğunun kabul edilmesi bir zorunluluktur. Bu durumda; Bölge Adliye Mahkemesinin karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurulmadığı gerekçesiyle başvurunun usulden reddine ilişkin kararı isabetli olmamıştır.
    Davalının istinaf başvurusunun kabul edilerek işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken süre aşımı nedeni ile reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
    G)SONUÇ :
    Temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 01.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi