(...Davacı Kudret; Salihli"de süt üreticiliği yaptığını, davalı Ş. Süt şirketine süt sattığını, şirkete ait araçların her sabah ve her akşam üretim yerine gelerek o gün üretilen sütü alıp süt teslim belgesine litre yazılarak kendilerine verdiğini, her ay sonunda toplam süt tutarını ödediğini, müstahsil fişi kestiğini, bu fişlerin karşılığında Salihli Ziraat Bankası"ndan litre başına destekleme aldıklarını, bu yılın Haziran, Temmuz aylarında davalı şirketin ekonomik sıkıntıya düştüğünü ve diğer davalı Galip A."nın şirketin borçlarını ödeyerek ortak olduğunu duyduklarını, davalıların ortak olarak çalıştıklarını söylemeleri nedeniyle süt dökmeye devam ettiklerini, Temmuz ayında verilen sütlerin bedellerinin Ağustos ayı başında davalı Galip A. tarafından ödendiğini ve müstahsil makbuzunun verildiğini, süt dökmeye devam ettiğini, ancak bu sırada ortaklar arasında ihtilaf çıktığını, Ağustos ayında dökmüş olduğu süt bedeli olan 12.455,68-TL"nin ödenmediğini, ayrıca müstahsil fişi verilmediğinden 673,28-TL desteklemekten de yoksun kaldığını, tüm bu nedenlerle Kudret G."nin Ağustos ayında vermiş olduğu sütler karşılığı ve destekleme primi karşılığı toplamı olan 13.128,96-TL"nin davalılardan yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı Ahmet ise; yukarıda belirtilen iddiaları tekrarlayarak toplam 11.501,72.TL. nin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Galip; ş. süt ürünleri LDT. Şti."nin mandırasını satın aldığını davacının borçlarını üstlenmesinin mümkün olmadığını, davacı ile hiç bir hukuki alışverişinin bulunmadığını, davanın haksız olduğunu, ortaklık ilişkisi değil alım satım ilişkisi olduğunu, ortak olduğu söylentisine bakılarak dava açıldığını, duyuma dayalı hakkında dava açıldığını, herhangi bir inanç sözleşmesi imzalamadığını, delil olarak sunulan süt teslim fişlerinin diğer davalıya ait olduğunu, 3.kişi konumunda olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Davalı Ş. Süt Ltd.Şti ise; Diğer davalı Galip’in borçları ödeyeceği vaadi ile şirketin taşınmazlarını ele geçirdiğini, sonra sırt çevirdiğini, bu nedenle şirket yetkililerinin fabrikaya giremediklerini, böylelikle davacılardan süt alma durumunda olmadıklarını, davacının alacaklı olduğu süt bedelinin sorumlusunun diğer davalı olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, Davacı Kudret G. tarafından açılan alacak davasının KABULÜ ile; 13.128,96-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Birleşen dava yönünden ise; davacı Ahmet A. tarafından açılan alacak davasının kabulü ile; 11.501,72-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine kararı verilmiş, hüküm davalı Galip tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacılar eldeki dava ile, davalı Galip’in diğer davalı şirketin ortağı olduğunu belirterek, süt bedellerinin tahsilini davalılardan istemişler, davalı Galip ise, diğer davalı şirkete ortak olmadığını, şirket ile ortak olduğuna dair ileri sürülen inanç sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir. İncelenen Salihli 1.As.Huk.Mah. 2009/574 Esas sayılı dava dosyasında; Eldeki davanın davalısı Galip’e karşı diğer davalı şirket yetkilisi Doğan’ın açtığı dava ile, inanç sözleşmesi gereğince davalı Galip edimlerini yerine getirmediği belirtilerek, tapu iptal tescil davası açıldığı, davanın derdest olduğu, davacının sözleşme aslını dosyaya sunamadığı bu nedenle fotokopi belge üzerinden inceleme yapıldığı ve 16.05.2011 tarihli Emniyet Kriminal Raporuna göre inanç sözleşmesi altında yer alan imzanın davalı Galip E. ürünü olmadığı belirtildiği, davanın davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre, davalılar arasında inanç sözleşmesinin var olup olmadığı hususunun eldeki davanın sonucuna doğrudan etkili olduğu anlaşılmakta olup, Salihli 1.As.Huk.Mah. 2009/574 Esas sayılı dava dosyasında verilecek kararın eldeki dava bakımından güçlü delil niteliği de taşımaktadır. Hal böyle olunca HMK 166 maddesi gereğince davaların birleştirilerek görülmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, BOZMA nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu"nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen dava, süt bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın reddine dair verdiği karar, davalı Galip A. vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire"ce yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hükmü davalı Galip A. vekili, temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Salihli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin (E:2009/574) sayılı dava dosyasının, eldeki dava dosyası ile birleştirilmesinin gerekip gerekmediği, noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bir davada ön sorun olarak incelenebilecek olan bir husus, başka bir hukuk mahkemesinde ayrı bir dava konusu yapılmış ve ilk itiraz yolu ile birleştirilmesi istenmemiş veya iki davanın birleştirilmesi mümkün değilse, bu halde iki davaya da ayrı ayrı mahkemelerde bakılır. Fakat, bu davalardan biri hakkında hüküm verilmesi, diğer davanın sonucuna bağlı ise, mahkemenin, o davanın sonuçlanmasını beklemesi (yani o davanın sonuçlanmasını kendi baktığı dava için bekletici sorun yapması) gerekir (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:III, İstanbul 2001, s.3209 vd.).
Somut olaya gelince:
Salihli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin (E:2009/574) dosyasında; davacılar Doğan U. ve Ş. Süt Ürünleri Ltd. Şti. tarafından 18.09.2009 havale tarihli dava dilekçesiyle, davalı Galip A. aleyhine tapu iptali ve tescili davası açıldığı, dava konusunun dosyaya fotokopisi sunulan inanç sözleşmesinde davalı Galip A."nın sözleşmenin eki listede belirtilen borçların ödenmesi, buna karşılık davalıya bedelsiz olarak taşınmazların devrinin taahhüt edildiği, sözleşme gereğinin davacılar tarafından yerine getirilmesine karşın, davalının edimini yerine getirmediği belirtilerek, inanç sözleşmesi gereğince mülkiyeti davalıya intikal ettirilen 6 adet taşınmazın tapusunun iptali ile davacılar adına tescili istemine ilişkin olduğu; yapılan yargılama sırasında dosyaya sunulan ve fotokopi olduğu belirtilen inanç sözleşmesindeki imzanın davalı Galip A."ya ait olup olmadığı konusunda yaptırılan kriminal bilirkişi incelemesi sonucunda, anılan fotokopi niteliğindeki inanç sözleşmesindeki imzanın davalı Galip A."nın eli ürünü olmadığına ilişkin rapor düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Davalı Galip A. vekili, direnmeyi temyizinden sonra sunduğu dilekçesinin ekinde uyuşmazlığa konu Salihli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 12.10.2012 tarih ve E:2009/574, K:2012/495 sayılı ilamının bir örneğini (fotokopisini) dosyaya sunmuş, anılan ilam içeriğine göre, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescili davasının reddine karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere, Salihli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin (12.10.2012 tarih ve E:2009/574, K:2012/495) dosyasında verilecek karar, eldeki davanın davalıları arasında inanç sözleşmesinin var olup olmadığı hususunun görülmekte olan davanın sonucuna doğrudan etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Şu halde, yukarıda vurgulandığı üzere, iki ayrı mahkemede açılan davalardan biri hakkında hüküm verilmesi, diğer davanın sonucuna bağlı ise, mahkemenin, o davanın sonuçlanmasını beklemesi (yani o davanın sonuçlanmasını kendi baktığı dava için bekletici sorun yapması) gerekeceğinden, görülmekte olan dava bakımından, Salihli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin (12.10.2012 tarih ve E:2009/574, K:2012/495) dosyasında verilen kararın sonucunun bekletici mesele (sorun) yapılıp, varılacak uygun sonuç uyarınca uyuşmazlıkla ilgili bir karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, açıklanan tüm bu hususlar göz ardı edilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç itibariyle, direnme kararının, yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle bozulması gerekir.
SONUÇ: Davalı Galip A. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanunun 440.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.10.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.