15. Hukuk Dairesi 2015/3196 E. , 2015/6552 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi
Tarihi :30.10.2014
Numarası :2013/57-2014/334
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekili tarafından duruşma istenmiş ise de miktar itibariyle duruşma isteğinin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı imalât nedeniyle gecikme cezasından kaynaklanan alacak ve arızası giderilemeyen parçaların yenileri ile değiştirilmesi talebinden ibarettir. Davacı iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir.
Davacı iş sahibi idare vekili, davalı yüklenici şirket ile müvekkili idarenin 12.02.2009 tarihli sözleşme imzaladıklarını, davalı yüklenicinin Bitlis İli Kent Güvenlik Kontrol ve Yönetim Merkezi Yapım İşi"ni yapmayı üstlendiğini, davalı tarafından yapılan sistemin hizmete girmesinden hemen sonra 18.05.2012 tarihinde iki adet termal kameranın arıza yaptığını, bu kameraların tamir edilmesine rağmen arıza yapmaya devam ettiğini, sonraki arızaları davalı yüklenici şirkete bildirmelerine rağmen herhangi bir işlem yapılmadığını, imalâtın ayıplı ve kusurlu olduğunu ve bu kusurların giderilmediğini, şimdilik gecikme cezası kapsamında 10.000,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenici şirket vekili ise; davacı ile sözleşme imzaladıklarını, müvekkilinin imalatı yaptığını, arızanın giderildiğini savunarak davanın reddini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda “davanın kısmen kabulüne ve 1.688,016 TL gecikme cezasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 22.05.2012 tarihinde yanan iki nolu termal kamerada oluşan arızanın davalı şirket tarafından giderilmesine” karar verilmiş, davacı idarenin 15.01.2015 tarihli tavzih talebi üzerine mahkemenin 16.01.2015 tarih ve 2014/334 karar sayılı tavzih kararı ile “Her ne kadar Mahkememizin 30.10.2014 tarih,2013/57 Esas,2 014/334 Karar sayılı dava dosyasının hüküm kısmında 1.688,016 TL gecikme cezasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine şeklinde hüküm kurulmuş ise de; bu hatanın sehven yapıldığı ve mahkememizce maddi hata olarak değerlendirildiği, söz konusu maddi hatanın 6100 sayılı HMK"nın 304. maddesi uyarınca hükmün 1.688.016,00 TL gecikme cezasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine şeklinde düzeltilmesine ve bu düzeltme kararının mahkememizce verilen önceki karara eklenmesine” şeklinde karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki davacı tarafın talebi tavzihe ilişkin olup, mahkemece verilen karar da tavzih niteliğinde olup maddi hata düzeltim kararı olarak nitelendirilemez O halde tavzih müessesinin tartışılıp değerlendirilmesi gerekir.
Hükmün tavzihi, 6100 sayılı HMK"nın 305. maddesinde “(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklinde düzenlenmiş ve 306. maddesinde “(1) Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. (2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir. (3) Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar.”şeklinde tavzihin usulü belirlenmiş bulunmaktadır.
Tavzih, kelime anlamı itibariyle açıklama, aydınlatma anlamına gelmekte olup, değişiklik, ekleme yada çıkarma kavramlarını içermemektedir. Hakim, karar verdikten sonra bu kararını tarafların talebi olsa dahi değiştiremez. Ancak, istisnai hallerde hüküm açık değil, hüküm fıkraları birbirine aykırı ise yada uygulanmasında tereddütler oluşturacak nitelikte ise bu halde belli koşullarda hüküm tavzih edilebilir. Öğretide tam bir fikir birliği içerisinde kabul edildiği üzere tavzih yolu ile ancak hükümdeki kapalılık, açık olmayan hal, tereddüt yada çelişki ortadan kaldırılabilir. Ancak, tavzihle hükümde belirtilen haklar ve borçlar sınırlandırılamayacağı gibi genişletilemez ve değiştirilemez. Bu noktada mahkeme daha önce unuttuğu bir hususu hükme ekleyemez veya hükümden çıkaramaz. Tavzihin amacı hükmü değiştirmek, unutulan bir hususu hükme eklemek veya hükümde taraf olan birini taraf konumundan çıkarmak yada hükümde taraf olmayan birini taraf konumuna sokmak değildir. Tavzihin amacı; hükmü açıklamak, icrasındaki tereddüdü gidermek yada birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa bu aykırılığı gidermektir. Hüküm, tavzih yolu ile değiştirilemez, tavzih yolu ile hükmün gerçek anlamı ortaya konulur yada hükümdeki çelişkiler giderilir. Bu kapsamda tavzih yolu ile taraflara yüklenen hak ve borçlar azaltılıp artırılamaz.
Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece “davanın kısmen kabulüne ve 1.688,016 TL gecikme cezasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verildikten sonra davacı tarafın talebi üzerine taraflara yüklenen haklar ve borçlar esaslı şekilde değiştirilerek yeni bir hüküm kurulduğu anlaşılmış olup, bu durum tavzih müessesesine açıkça aykırı olduğundan tavzih kararı kaldırılarak tarafların esasa ilişkin itirazları incelenmiştir.
Davacı idare ile davalı yüklenici şirket arasında imzalandığı çekişmesiz olan 12.02.2009 tarihli “Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşme (Anahtar Teslimi Götürü Bedel İşler İçin)” başlıklı sözleşme, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir.
Uyuşmazlık, davacı tarafından açılan davada, ayıplı imalât nedeniyle cezai şart alacağının istenip istenmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda talep miktarı 10.000,00 TL olmasına rağmen, “davanın kısmen kabulüne ve 1.688,016 TL gecikme cezasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 22.05.2012 tarihinde yanan iki nolu termal kamerada oluşan arızanın davalı şirket tarafından giderilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve zorunludur.
Bu hükme aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılması gerekli iş; davacı talebi nazara alınarak 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinde düzenlenen “taleple bağlılık ilkesi “gözden uzak tutulmaksızın hükmün icrasında tereddüde meydan vermeyecek şekilde 6100 sayıl HMK"nın 297. maddesine uygun karar vermekten ibaret olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın taraflar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 21.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.