1. Hukuk Dairesi 2018/2134 E. , 2019/2603 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ... HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı HMK"nun 353/1-b.1 fıkrası uyarınca esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tecsil isteğine ilişkindir.
Davacı, dava dışı oğlu ..."i, bankadan kredi almak için taşınmazını teminat olarak gösterebilmesi amacı ile 07.10.2005 tarihinde vekil tayin ettiğini, ancak vekilin maliki olduğu ... ada ... sayılı parseldeki dava konusu 13 nolu bağımsız bölümü banka kredisine teminat göstermediğini, yakın arkadaşı dava dışı ..."a 09.12.2005 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, aynı gün Akbank"tan alıcı ... lehine kredi kullanıldığını, aşamada taşınmazın daval dışı ..."a ve adı geçenden de davalı ..."ya devredildiğini, dava dışı vekili ..."in ..."ya olan borcunu ödediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava dışı ..."in, kayıt malikinden aldığı vekaletname ile taşınmazı kendisine sattığını, önceki satışlarla ilgisi ve bilgisi olmadığını, taşınmazı satın alırken kredi kullanmadığını, aksine ipotekle yükümlü olarak aldığını, dava dışı ..."in yaptığı ödemelerin kullanım karşılığı kira bedeli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, inanç sözleşmesine dayalı iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından 6100 sayılı HMK"nun 353/1-b.1 fıkrası uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 07.10.2005 tarihinde dava dışı ..."i taşınmaz satma ve ipotek tesis ettirme yetkilerini içerir şekilde vekil tayin ettiği, anılan vekilin davacıya ait ... ada ... sayılı parseldeki ... nolu bağımsız bölümü 09.12.2005 tarihinde dava dışı ..."e satış suretiyle devrettiği, aynı tarihte ..."in Akbanktan aldığı 60.000 TL bedelli tüketici kredisi nedeniyle tapu kaydına Akbank lehine 60.000 TL bedelli 1. derece ipotek tesis edildiği, ..."in 29.08.2007 tarihinde ..."i vekil tayin ettiği ve vekil ..."in dava konusu ... nolu bağımsız bölümü 31.08.2007 tarihinde ipotek yükü ile birlikte dava dışı ...t"a devrettiği, ..."ın 03.09.2007 tarihinde Akbank"tan temin ettiği konut kredisi nedeni ile taşınmaz kaydına 2. derecede ipotek şerhi konulduğu, ..."ın dava dışı ..."i 30.03.2009 tarihinde vekil tayin ederek vekil eliyle çekişme konusu bağımsız bölümü 08.04.2009 tarihinde ipotek yükleriyle birlikte davalı ..."ya devrettiği, ..."nın 30.06.2009 tarihinde ..."ın banka hesabına “konut kredsisi kapama” açıklaması ile 79.640 TL gönderdiği ve 22.12.2009 tarihinde 2. derece ipoteğin terkin edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26 ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tespit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir. Her ne kadar mahkemece, dava inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmişse de, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsuründan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) sadakt ve özen borcu, vekilin vekil edene karış en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekalet borcunun bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK7de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumlulu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki,, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilimiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Ancak, mahkemece yukarıdaki ilkeler uyarınca bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, davacının tanık deliline dayandığı da gözetilerek tanıklarını bildirmesi için süre verilmesi, bildirdiği takdirde tanıklarının dinlenmesi, ilk el ..."e temlikin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapıldığı belirlenir ise ondan sonraki kayıt malikleri bakımından 4721 sayılı TMK"nun 1023. maddesi kapsamında iyiniyet araştırmasının yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelemede hata yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... ... 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.