Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesi"nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.12.2010 gün ve 2009/2254 E., 2010/1636 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi"nin 18.10.2011 gün ve 2011/3506 E., 2011/12776 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, davalının müvekkilinden et ve gıda ürünleri satın aldığını, taraflar arasındaki protokolün 3. maddesinde “ödemeler vadesinde yapılmadığı takdirde aylık % 4 vade farkı uygulanacağının” hükme bağlandığını, davalının alacağın tahsili için girişilen icra takibinde işlemiş faize ve faiz oranına ilişkin kısmi itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, temerrüt faizinin ancak alacaklı tarafından temerrüde düşürülen borçludan talep edilebileceğini, müvekkiline temerrüt ihtarı gönderilmediğini, iyi niyetli müvekkilinin ana para ve diğer ferilerinden başka 16.10.2009 ile 09.11.2009 tarihleri arasındaki süreyi kapsayan 1.215.60. TL yasal faizi yatırarak borcu kapattığını belirterek davanın reddi ile % 40 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın 3.376.95. TL. üzerinden kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine, davalının itirazının iptali ile takibin 3.376.95. TL üzerinden devamına hükmolunan miktarın % 40’ı oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın temelini oluşturan icra takibinde asıl alacak ve işlemiş temerrüt faizi talep edilmiştir. Davalı tarafça asıl alacak kabul edilmiş ancak işlemiş faiz ile temerrüt faiz oranı yönünden itirazda bulunulmuştur. Başka bir anlatımla, somut olayda icra takibinde vade farkı talebinde bulunulmamıştır. Buna rağmen mahkemece talep dışına çıkılarak vade farkı yönünden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır...)
gerekçesiyle, bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; davacının, taraflar arasında yapılan protokole göre asıl alacağa 16.10.2009 tarihinden 02.11.2009 tarihine kadar aylık % 4, yıllık % 48 oranında vade farkı hesaplayarak 4.592,53 TL vade farkı talep ettiği, icra takip dosyasında sehven temerrüt ibaresi kullandığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu"nun önüne gelen uyuşmazlık; davacının, icra takibinde temerrüt faizi mi yoksa vade farkı mı talep ettiği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, temerrüt faizi hakkında kısa ve genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Uygulama ve öğretide baskın görüş olarak, temerrüt (gecikme) faizinin hukuki niteliği, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetinde varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir. (Dr. Becker:İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, s.5 Dr.S.Özkök Çevirisi; A.Von Tuhr: Cilt 1-2 s.617, C.Edege Çevirisi; Nami Barlas: Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul 1992, s.127 vd.; Reisoğlu, Safa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.297 vd.;Oğuzman, Kemal-Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitabevi, İstanbul 1995, s.373 vd.) Bu tanımın, gecikme zammını da içerdiği kabul edilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.6.1997 gün ve 1997/11 E.-278-529 K.; 18.11.2009 gün ve 2009/21-435 E. - 544 K. sayılı ilamlarında aynı ilkeler kabul edilmiştir).
İşlemiş bulunan temerrüt faizlerinin toplam tutarını para borçlarının ifasına ilişkin genel hükümler çerçevesinde alacaklıya ödemek zorunda olan borçlu, bu ödemeyi rızaen yapmadığı takdirde, alacaklı temerrüt faizi alacağını tahsile yönelik olarak icra takibi veya dava yoluna başvuracaktır. Temerrüt faizi, asıl alacağa ilişkin dava veya takip çervesinde istenebileceği gibi, asıl alacaktan bağımsız olarak ayrı bir dava veya takibe de konu edilebilir (Nami, Barlas: age., s.181).
Bu noktada “vade farkı” kavramı üzerinde de durulmalıdır.
Vade farkı, enflasyonun ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi sonucunda yargı kararları ile uygulama bulmuş ve bu kavram ile, para borcunun ifasında gecikmeden zarar gören alacaklının korunması amaçlanmıştır.
Nitekim, 27.06.2003 gün ve 2001/1 E, 2003/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda vade farkının “veresiye veya taksitle satışlarda ilk satış bedeline yani semen"e belirli oranlarda yapılan ilave başka bir anlatımla … mal ve hizmet satım sözleşmesinde kararlaştırılan veya ticari teamüllere göre vade tarihinden başlayarak fiili ödeme tarihindeki mal ve hizmet bedeline ekleme yapılmak suretiyle semen"in ulaştığı miktarı ifade ettiği” belirtilmiştir.
Vade farkı, başta sözleşme ilişkisi kurulurken ya da daha sonradan tarafların ortak iradeleri ile kararlaştırılabileceği gibi, var olan ticari teamüller sonucu da ortaya çıkabilir.
Vade farkının sözleşmede kararlaştırıldığı ya da sonradan sürekli uygulama nedeniyle sözleşmenin bir unsuru kabul edildiği durumlarda alacaklı bu yöndeki istemini doğrudan sözleşmeye dayandıracaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.09.2003 gün ve 2003/19-449 E.- 2003/491 K.; 28.04.2004 gün ve 2004/19-205 E. - 2004/246 K.; 06.10.2004 gün ve 2004/19-470 E. - 2004/462 K. sayılı ilamları).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı, 09.03.2009 tarihli sözleşme uyarınca alacaklı olduğu bedel ile 4.592,53 TL (16.10.2009-02.11.2009 % 48 temerrüt) işlemiş faizinin tahsili amacıyla Antalya 12. İcra Müdürlüğü’nün 2009/2314 E. sayılı dosyası ile icra takibinde bulunmuş, davalı tarafından işlemiş faize ve faiz oranına itiraz edilmesi üzerine takip kısmen durmuştur.
Davacı, icra takibinde açıkça temerrüt faizi istemiş olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesi gereğince, hakim taleple bağlı olduğundan mahkemece talep edilmeyen vade varkının hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı bulunmaktadır.
Hal böyle olunca; aynı hususa işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.10.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.