Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2020/4355
Karar No: 2022/5961
Karar Tarihi: 18.05.2022

Danıştay 6. Daire 2020/4355 Esas 2022/5961 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/4355 E.  ,  2022/5961 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2020/4355
    Karar No : 2022/5961

    TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- (DAVALI) ... Bakanlığı
    VEKİLİ : Av. ...
    II- (DAVACILAR) 1- ... mirasçıları:
    - ... - ...
    - ...
    2- ... mirasçısı:
    - ...
    3- ... 4- ...
    5- ... 6- ...
    7- ... 8- ...
    9- ...
    VEKİLLERİ : Av. ...
    DİĞER DAVACILAR : 1- ... 2- ...
    VEKİLLERİ : Av. ...
    KARŞI TARAF : 1- ... mirasçıları:
    - ... - ...
    - ...
    2- ... mirasçısı:
    - ...
    3- ... 4- ...
    5- ... 6- ...
    7- ... 8- ...
    9- ... 10- ... Bakanlığı

    İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ:
    Dava konusu istem: Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında "lise alanı" olarak belirlenmesine rağmen uzun yıllardır kamulaştırılmayarak, mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen 277.000,00 TL maddi zararın (31/07/2015 tarihli miktar artırım dilekçesi ile toplam: 400.503,27 TL) yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümü amacıyla mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile dosyadaki bilge ve belgelerin birlikte incelenmesinden, davanın ... ve ... yönünden ehliyet yönünden reddine, uyuşmazlık konusu Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın birim arz değerinin dava tarihi itibariyle 1.261,83 TL, davacıların hissesine isabet eden toplam arz değerinin ise dava tarihi itibariyle 357.741,39 TL olabileceği belirtildiğinden, diğer davacılar yönünden bilirkişi raporunda belirlenen toplam 357.741,39 TL'lik kısmının kabulü, kalan 42.761,88 TL'lik kısmı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, 01.07.2015 tarihli ilk bilirkişi raporunun değerlendirme tarihi olan dava tarihine çok daha yakın bir zamanda düzenlendiği, usul hükümlerine aykırı olarak yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasının usule aykırı olduğu, bunun sonucunda taşınmaz bedelinin değer tespitinin hatalı olduğu, taşınmaz bedelinin daha düşük tespit edildiği ileri sürülmektedir.
    Davalı tarafından, kısmen kabul kararının usul ve hukuka aykırı olduğu, kendilerine husumet yöneltilmesinin hatalı olduğu, tescile ilişkin hüküm kurulması gerektiği, yargılama giderlerinin hatalı olarak belirlendiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI: 1- Davalı tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
    2- Davacı tarafından, davalının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü ile mahkeme kararının temyiz edilen kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY : Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında "lise alanı" olarak belirlenmesine rağmen uzun yıllardır kamulaştırılmayarak, mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen toplam: 400.503,27 TL maddi zararın (31/07/2015 tarihli miktar artırım dilekçesi ile toplam) yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
    Aynı taşınmazın diğer hissedarları tarafından açılan Dairemizin E:2020/10954, E:2021/9063 ve E:2022/2749 sayısına kayıtlı dosyaları mevcuttur.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasa’nın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
    3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları program süresi içinde kamulaştırma zorunluluğu yüklenmiştir.
    3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
    a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
    b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle, ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
    Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
    İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir...
    " hükmü yer almaktadır.
    2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde; (Ek: 20/8/2016-6745/33 md.) Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. hükmü yer almaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Dosyanın, Dairemizin E:2021/9063 sayılı dosyası (taşınmazın diğer hissedarları tarafından açılan) ile birlikte incelenmesinden; Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın imar planında "lise alanı" olarak belirlenmesine rağmen uzun yıllardır kamulaştırılmayarak, mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen maddi zararın faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı, davanın kabulü ile toplam 400.503,27 TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davacılara hisseleri oranında ödenmesi yolunda ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 14/11/2016 tarih ve E:2016/1115, K:2016/7297 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolunda İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 14/11/2018 tarih ve E:2018/3806, K:2018/9210 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle tekrar bozulması üzerine, bozma kararına uyularak uyuşmazlığın çözümü amacıyla İdare Mahkemesince mahallinde yeniden yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 01/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda; "dava konusu parselin imar planında lise alanında kaldığı, 14/02/2019 tarihi itibariyle m² birim fiyatının 2.236,15 TL olabileceği" ortak görüş ve kanaati belirtilmiş anılan rapor dava tarihindeki yanlışlık nedeniyle yeterli görülmeyerek İdare Mahkemesince bilirkişi heyetinden ek bilirkişi raporu talep edildiği, bunun üzerine düzenlenen 07/10/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle "dava konusu Antalya ili, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın birim arz değerinin dava tarihi itibariyle (10/10/2014) 1.261,83 TL, davacıların hissesine isabet eden toplam arz değerinin ise dava tarihi itibariyle 357.741,39 TL olabileceği'' görüş ve kanaatine yer verilmesi üzerine İdare Mahkemesince davanın kabulü yolunda karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Olayda, uyuşmazlığın çözümü amacıyla ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:... sayılı dosyası kapsamında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 01/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda somut emsal olarak Antalya İli, Manavgat İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... nolu parselin (03/01/2012 tarihli satış işlemi) belirlendiği, anılan somut emsalin dava konusu taşınmazdan %84 daha değerli olduğu kanaati ile uyuşmazlık konusu taşınmazın 21/10/2014 dava tarihi itibarıyla birim m² değerinin 1.412,71 TL, toplam tazminat bedelinin de 400.503,27 TL olarak belirlendiği ve davacılar tarafından bu miktar üzerinden miktar ıslah dilekçesi verildiği, bozma kararı üzerine İdare Mahkemesince usul ekonomisi ilkesine aykırı olarak yeniden yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen ve temyize konu İdare Mahkemesi kararında hükme esas alınan 07/10/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda ise, somut emsal olarak yine aynı Antalya İli, Manavgat İlçesi,... Mahallesi, ... ada, ... nolu parselin (03/01/2012 tarihli satış işlemi) belirlenmesine rağmen, bu kez, somut emsalin dava konusu taşınmazdan %106 daha değerli olduğu kanaati ile uyuşmazlık konusu taşınmazın 21/10/2014 dava tarihi itibarıyla birim m² değerinin 1.261,83 TL, toplam tazminat bedelinin de 357.741,39 TL olarak belirlendiği, anılan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü, kısmen reddi, kısmen ehliyet yönünden reddi yolunda karar verilmiştir.
    Bu durumda, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümü amacıyla dosya kapsamında daha önce yaptırılan (04.06.2015 tarihinde) keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 01.07.2015 tarihli bilirkişi raporu bulunmasına ve anılan raporun hükme esas alınabilecek nitelikte ve dava tarihine (21/10/2014) daha yakın olmasına rağmen; aynı somut emsaller ile aynı değerleme tarihi (21/10/2014) üzerinden bozmaya uyma üzerine 12.06.2019 tarihinde ikinci kez keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına neden ihtiyaç duyulduğunun kararda yeterince ortaya konulamadığı, bu durumun ise, "yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesi ve gereksiz gider yapılmamasının sağlanması" olarak tanımlanan usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu, neticede, aynı somut emsaller üzerinden, aynı değerleme (dava) tarihi dikkate alınmak suretiyle, farklı bilirkişi heyetlerince, bilirkişi raporlarının düzenleme tarihleri dikkate alınarak bulunan değerlerin 2019 yılından geriye doğru yürütülmek suretiyle aynı somut emsalin dava konusu taşınmazdan %106 daha değerli olduğu varsayımı ile (2015 tarihli bilirkişi raporunda aynı somut emsal için bu oran %84 iken) belirlenen bedel üzerinden hesaplanan tazminat miktarı dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararının temyiz edilen kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
    2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen ehliyet yönünden reddine, kısmen kabulüne ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyiz edilen kısmının BOZULMASINA,
    3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 18/05/2022 tarihinde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY (X):
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
    İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur.
    Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
    Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zarar niteliğinde olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
    El atmanın önlenmesi davası ile, mülkiyet hakkına yapılan fiili müdahalenin giderilmesi amaçlanmakta iken kamulaştırmama işlemine karşı açılan iptal davasında ise tam tersine idarenin kamulaştırma bedelini ödemek suretiyle taşınmaz mülkiyetini üzerine alması sağlanmaya çalışılmaktadır. İdarenin hukuka aykırı işleminin iptal edilmesi sonucunda kamulaştırma işlemi gerçekleştirileceğinden, kamulaştırma yükümü altında olan idare tarafından bedel tespiti ve tescil için açılacak dava ise iptal davasının dolayısı ile kamulaştırma işleminin sonucu ve tamamlayıcısıdır.
    Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin İmar Kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.
    3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.
    Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle Mahkeme kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına katılmıyoruz.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi