4. Hukuk Dairesi 2015/11669 E. , 2017/3962 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ve ... aleyhine 09/11/2006 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02/04/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflarca süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı vekili ile davalı ...’in temyiz itirazlarına gelince;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacının, ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak çalıştığını, davalı şirketin imtiyaz sahibi, diğer davalının ise eser sahibi olduğu 06/10/2006 tarihli sayısında başlıklı haberin yayınlandığını, haberde davacıdan çete/mafya örgüt üyesi gibi bahsedildiğini, haberin hemen yanında sözünün yer aldığı bir karikatürün de yayınlandığını, bu haber ve karikatür nedeniyle davacının kişilik haklarının davalılar tarafından ihlal edildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davaya konu haberin gerçek ve güncel olduğu, aynı zamanda basın özgürlüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Diğer davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davaya konu haber yayını nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi
olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yayını bir bütün olarak değerlendirildiğinde, görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, adli bir olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte aktarıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı anlaşıldığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davalıların sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.