11. Ceza Dairesi 2017/17233 E. , 2018/1003 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 213 Sayılı Yasaya Muhalefet
HÜKÜM : Sanıklar hakkında 2004 ve 2005 takvim yıllarındaki suçlarından beraat
2006-2007 takvim yıllarındaki suçlarından mahkumiyet
I- Sanıklar hakkında 2004 ve 2005 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanıklara yüklenen “2004 ve 2005 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek" suçlarının yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibarıyla tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK"nın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımının suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarıca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Yasanın 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak sanıklar hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK"nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE,
II- Sanıklar hakkında 2006 ve 2007 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik katılan vekili ile sanık ...’nun temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1- Dairemizin 26.03.2014 tarihli bozma kararından sonra değişen iş bölümü uyarınca, 2015 yılında vergi suçlarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 19. Ceza Dairesince benimsenip Dairemizce de devam ettirilen uygulamaya göre; sahte fatura düzenlemek suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, 2006 ve 2007 takvim yılında düzenlendiği iddia olunan faturaların dosya içine konulmadığının anlaşılması ve sanıkların şirketle bir ilgilerinin olmadığını, kimlik bilgilerinin kullanılarak adlarına bu şirketin kurulduğunu savunmaları karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından; 2006 ve 2007 takvim yılına ait suça konu fatura asıllarından kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması, incelenerek kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, suça konu faturaları kullanan şirket yetkilileri hakkında dava açılıp açılmadığı araştırılarak açıldığının anlaşılması halinde dosyalarının getirtilip incelenmesi, mümkünse davaların birleştirilmesi, mümkün olmazsa ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya intikal ettirilmesi gerektiğinde faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıkları ve sanıkları tanıyıp tanımadıklarının sorulması, gerektiğinde faturalar üzerindeki yazı ve imzaların sanıklara ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
a- Sahte fatura düzenleme suçlarında her takvim yılında işlenen suçların birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturduğu, ancak aynı takvim yılı içerisinde farklı tarihlerde düzenlenen sahte fatura eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme sahte fatura düzenleme suçunu oluşturacağı cihetle; somut olayda sanıklar hakkında, “2006 ve 2007 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından kamu davası açıldığı, her takvim yılındaki eylemlerin ayrı ayrı zincirleme biçimde işlenmiş suçları oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde zincirleme suç hükümleri de uygulanmadan tek hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini,
b- Suç tarihi itibariyle adli sicil kayıtlarında engel sabıka bulunmayan sanıklar hakkında, ayrıca hangi sanık hakkında değerlendirme yapıldığı da belirtilmeden yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile TCK"nın 51. ve CMK"nın 231. maddelerinin uygulanmamasına karar verilmesi,
c- 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanıkların sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.