14. Hukuk Dairesi 2017/4003 E. , 2018/1696 K.
"İçtihat Metni"....
Asıl dosyada davacı vekili tarafından, 04.11.2015 birleştirilen dosyada davacı vekili tarafından 17.12.2015 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 17.02.2017 tarihli hükmün ..... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesi asıl dosyada davalı-birleştirilen dosyada davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın asıl dosyada davalı-birleştirilen dosyada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya ve içeriği incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı ... vekili, 1484 ada 22 parsel sayılı taşınmazda davacı ve davalı tarafın hissedar olduğunu, davalı tarafın 13.02.2015"de aldığı 50,67 M2"ye tekabül eden hisseden 07.09.2015"te haberdar olduklarını belirterek önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, dava değerinin eksik gösterildiğini, hissenin gerçek değerinin 600.000 TL. değerinde olduğunu, davacının 19.10.2015"te davalının ise 13.02.2015"te hissedar olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen dosyada davacı ... vekili, davalının taşınmazdaki 4810239/46576045 hisseyi 13.02.2015"te aldığını, davalı ... ve davalı.... ise taşınmazda 19.10.2015"te hissedar olduklarını, satıştan aleyhlerine açılan önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescili davasıyla haberdar olduklarını belirterek davalıların hisselerine yönelik önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
Birleştirilen dosyada davalı ....vekili cevap dilekçesinde, 19.10.2015 tarihinde yapılan işlemin gerçekte satış olmadığını, şirketin davacının da taraf olduğu 08.09.2015 tarihli inşaat yapım sözleşmesi kapsamında inşaat yapılmasına karşılık olarak arsa sahiplerinden hisse devraldığını, bu yüzden 19.10.2015 tarihli işleme yönelik önalım hakkının kullanılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen dosyada davalı ... vekili cevap dilekçesinde, davalı ... ile diğer davalı şirket arasındaki 19.10.2015 tarihli işlemin aslında satış olmadığını, inşaat yapım sözleşmesi kapsamında şirkete arsa payı verildiğini, şirket ile yapılan inşaat sözleşmesine davacının da taraf olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulü ile;...., 1484 ada, 22 parselde kayıtlı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 50,67 m²"lik yerin tapusunun önalım hakkı nedeniyle iptaline ve davacı ... adına tesciline, ispat edilemeyen karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Asıl dosyada davalı- birleştirilen dosyada davacı ... vekilinin istinaf talebi üzerine .... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Asıl dosyada davalı-birleştirilen dosyada davacı ... vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
TMK"nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
TMK’nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Somut olaya gelince; yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesinin; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükmü gereğince.... sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 4810239/46576045 hissenin iptaliyle davacı ... adına tesciline karar verilmesi gerekirken, hükmün infazında tereddüt oluşturabilecek şekilde davalı ... adına kayıtlı 50,67 m2"lik yerin tapusunun iptaliyle davacı ... adına tesciline karar verilmesi, Bölge Adliye Mahkemesince de bu durumun dikkate alınmadan istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nın 370/2. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, HMK 370/2. maddesi gereğince yerel mahkeme hüküm sonucunun 1. bendinde yer alan "50,67 m²"lik" ibaresinin çıkartılarak yerine "4810239/46576045 hissenin" yazılması suretiyle düzeltilmesine, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 07.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.