4. Hukuk Dairesi 2015/10943 E. , 2017/3920 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 30/05/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/02/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 18/03/2014 tarihli nüshasında aşlığıyla yayınlanan köşe yazısındaki ifadeler nedeniyle kişilik haklarına saldırıldığını, avukatlık kimliği, daha önceleri de belediye başkanı ve milletvekili adayı olması ve olay esnasındai Kadınhanı belediye başkanı adayı olması, toplumda tanınan ve bilinen bir yerinin olması sebebiyle dava konusu yazılar nedeniyle seçime kısa bir süre kala mensubu olduğu siyasi parti ve mensuplarının da manen mağdur olduğunu ileri sürerek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı ise, yerel seçim öncesinde tüm partiler hakkında gazetede haber yaptıklarını, ancak davacının mensubu olduğu parti tarafından para karşılığı haber yapmakla itham edildiğini, 15/03/2014 günü pazar yerinde davacının kendisine “kaç para istiyorsun, söyle miktarını vereyim ne kadar istiyorsun?” diyerek hakaret ettiğini ve bunu birkaç kez tekrarlaması nedeniyle aralarında tartışma yaşandığını, bu olayı gazetedeki köşesine taşıdığını savunarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu yazıda kullanılan ifadeler nedeniyle davacının manevi zarara uğradığı ve kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle, manevi tazminet isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda; 15/03/2014 günü yerel seçimlerde belediye başkan adayı olan davacı ile davalının pazar yerinde tartıştıkları dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamı ile sabittir. Davalı davaya konu 18/03/2014 tarihli köşe yazısında bahse konu tartışmaya yer vererek tartışma konusunu açıklamıştır. Davalının davacıya yönelik kullandığı ifadelerin bir kısmı değer yargısı bir kısmı ise sert eleştiri kapsamında olup, davacının siyasi kişiliğinin de olduğu ve hakkında yapılan bu sert eleştirilere katlanması gerektiği, davalının yazısının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği sonucuna varılarak istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.