8. Hukuk Dairesi 2010/3277 E. , 2010/4554 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali, Tescil ve tazminat
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali, tescil ve tazminat davasının reddine dair Urla Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.02.2010 gün ve 232/86 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.10.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalı ... vekili Avukat Deniz Yüksel geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, 650 ada 30 ve 32 sayılı parsellerin davalıların miras bırakanı ... Karabirgül, ... ve ... adına tapuda kayıtlı bulunduklarını, ...’nün ölümü ile mirasının mirasçısı ...’a kaldığını, 1957 yılında taşınmazların davalıların murislerinden satın alındığını, bedelinin ödendiğini, 1957 yılından bugüne kadar davacıların murisi ile vekil edenleri tarafından tasarruf edildiğini, herhangi bir uyuşmazlığın çıkmadığını, kadastro tespitlerinin de ..., ... ve ... adına yapıldığını, nüfus kayıtlarına göre kayıt maliki ... Karabirgül’ün 25.7.1973, ...’nün 17.11.1966, ...’nün ise 2.8.1999 tarihinde öldüğünü, tapu kayıtlarının ölüm nedeniyle hukuki değerini yitirdiğini, TMK.nun 713/2. maddesindeki koşulların gerçekleştiğini açıklayarak sözü edilen parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davacılar vekili, 18.5.2007 tarihli yargılama oturumunda sunduğu dört sayfadan ibaret tarihsiz ve havalesiz ıslah dilekçesiyle 30 ve 32 nolu parsellerde kayıt maliki ... ...’den mirasçısı ...’a intikal eden ¾ pay bakımından ferağ ümidinin kesildiği ve yok olduğu tarih olan 26.9.2003 tarihindeki gerçek değeri olan 400 milyardan şimdilik 10.000 YTL nin davalı ...’dan tahsiline karar verilmesini istemiş ve böylece ... mirasçısı ..."e karşı açılan tapu iptali ve tescil davasını bedele yönelttiğini bildirmiştir.
Davalı ... ve diğer davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kadastrodan önceki sebep bakımından tapulama tutanaklarının kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde açıklanan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunması nedeniyle ..."e karşı açılan bedel isteğine ilişkin davanın ise süresinde yapılan zamanaşımı itirazı nedeniyle her iki istek yönünden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 25.3.1957 tarihli harici satış sözleşmesi, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik, TMK. nun 713/2. fıkrasında yer alan malikin20 yıl önce öldüğü ve bu nedenle tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği gibi hukuki sebeplere dayanılarak TMK. nun 713/1, 996, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14, TMK. nun 713/2. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davacı taraf her ne kadar 25.3.1957 tarihli harici satış sözleşmesine, zilyetlik ve eklemeli zilyetliğe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuş ise de, taşınmazların bulunduğu yörede 1963 yılında kadastro çalışmalarının yapıldığı, taşınmazların verasetten iştirak biçiminde ... Karabirgül, ... ve ... ... adlarına tespit ve tescillerinin yapıldığı, kadastro tutanaklarının 20.08.1965 tarihinde kesinleşmesiyle adı geçenler adına tapu kayıtlarının oluştuğu dosya ve kadastro tutanaklarının kapsamı ile saptanmıştır. Dava, 4.6.2003 tarihinde açılmıştır. Şu halde kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 766 sayılı TK.nun 32/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğundan hak düşürücü süre nedeniyle kadastrodan önceki hukuki sebep bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan TMK. nun 713/2. fıkrasında; “..aynı koşullar altında, maliki…... 20 yıl önce ölmüş….. bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir..” denilmektedir. Bu madde gereğince kazanmayı sağlayan zilyetlikle tapulu taşınmazın edinilmesi için aynı maddenin 1. fıkrasında açıklanan koşulların yerine gelmesi ve oluşması zorunludur. Biçimsel olarak olaya bakıldığında kayıt maliki ... hariç diğerleri yönünden TMK. nun 713/1 ve 2. fıkralarında öngörülen koşulların gerçekleştiği görülmektedir. Dava dilekçesinde de açıklandığı gibi, kayıt maliki ... 1973, ... 1966, ... ise 1999 yılında ölmüştür. Ne var ki, 1963 yılında yapılan ve 1965 yılında kesinleşen kadastroda taşınmazlar adı geçenler adına verasetten iştirak biçiminde tapuya kayıt ve tescil edilmiştir. Hasan kızı ... dosyadaki bilgi ve belgelere göre, yalnızca ... ...’in değil aynı zamanda ...’nün de tek mirasçısıdır. 5.6.2001 tarihinde tapuda yapılan intikalle ..., ... ve ...’nın verasetten iştirakteki payları aynı şekilde ... ve ..."e geçmiştir. Yani 5.6.2001 tarihinde yapılan işlemde taşınmazların ... ve ... adlarına verasetten iştirak biçiminde tapuda kayıtlı oldukları ve halen de öyle göründükleri belirlenmiştir. Taşınmazlar hali hazırda ... ve ... adlarına elbirliği mülkiyeti şeklinde tapuda kayıtlı olduklarına, tespitin kesinleşmesinden itibaren de elbirliği mülkiyetinin süre geldiği anlaşıldığına göre, TMK. nun 713/2. fıkrasının somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır. Elbirliği mülkiyetinde (TMK.nun 701, 702) terekeye dahil taşınmazlar üzerinde bir veya birkaç mirasçının sürdürdüğü zilyetlik tümü adına sürdürülmüş sayılır. Diğer mirasçılar ölse bile, bir tek mirasçı sağ ise ölenlerin miras payları iştirak çözülmedikçe veya paylı mülkiyete dönüştürülmedikçe TMK. nun 713/2. maddesinde yer alan ölüm nedeniyle tapunun hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle zilyetlikle kazanılması mümkün değildir. ... ve ... bakımından ölüm tarihlerinden itibaren 20 yıllık kazanma süresi geçmiş ise de, ... 2.8.1999 tarihinde ölmüştür. ...’nın bu tarihte ölümü elbirliği mülkiyetine tabi olan taşınmazların kazanılmasına engeldir. Tapu bu haliyle hukuki değerini yitirmez. ..., ... ve ...’un ölümünden sonra da iştirak hali devam etmektedir. Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz istekleri de yerinde bulunmamaktadır. Her ne kadar yargılama sırasında ve Yargıtay duruşmasında davacılar vekili, 1957 yılında yapılan sözleşmeyle iştirakin çözüldüğünü ileri sürmüş ise de, kadastro tespitlerinin kesinleşmesinden itibaren ve halen de iştirak hali tapu kütüğünde devam etmektedir. Bu bakımdan 1957 tarihli sözleşme ile elbirliği mülkiyetinin çözüldüğünden söz edilemez.
Davacılar vekilinin ... ...’den mirasçısı ..."e geçen paya yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacılar vekili ıslah dilekçesiyle diğer yazılı beyanlarında da açıkladığı gibi 30.4.1940 tarih ve 31/47 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince BK. nun 125. maddesinde açıklanan 10 yıllık zamanaşımı süresi ferağ ümidinin kesildiği tarihten itibaren başlar. Somut olayda, TMK. nun 5. maddesi yoluyla BK. nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı uygulanmaktadır. Eldeki olayda ferağ ümidinin kesildiği tarihin hangi tarih olduğu uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır. Her olayın kendisine has özellikleri ve nitelikleri kendi içerisinde birlikte değerlendirildiğinde, ferağ ümidinin kesildiği tarih de farklı olmaktadır. Davacıların murisi Ali Kemal oğlu Burhan Varol 1963 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 25.3.1957 tarihli “Satış Vaad ve Zilyetliğin Devri Temlikini Mütazammın” başlığını taşıyan belgeyi kadastro çalışmalarını yürüten ekibe sunduğu, 650 ada 30 ve 32 sayılı parsellerin kadastro tutanak ve eki belgelerinden anlaşılmaktadır. Tutanaklarda “Bu gayrimenkule aynı ada 30 parselde ... ile ... ... hisselerini ceman 2000 liraya 25.3.1957 tarihli ilişik senetle satın aldım. Her iki parsel de ... ve ... ...’e ait hisselerin adıma tespitini talep ederim 27.12.1963" ibaresi yer almaktadır. Ne var ki, belge sunulmasına karşın kadastroca alıcı Ali Kemal oğlu Burhan Varol adına kadastro tespitlerini yapmamış, taşınmazları kayıt malikleri adına tespit ve tescil etmiştir. O tarihten davanın açıldığı tarihe kadar da buna suskun kalınmıştır. 27.12.1963 tarihinde sözü edilen 1957 tarihli belge sunulduğuna, buna karşın kadastroca bir işlem yapılmadığına, satın alan ve mirasçıları da buna karşı davanın açıldığı tarihe kadar suskun kaldıklarına göre, sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ferağ ümidinin 27.12.1963 tarihinde kesildiğinin ve bu tarihten itibaren BK. nun 125. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin başladığının ve çoktan geçtiğinin kabulü gerekir. Bundan ayrı, davalı taraf süresi geçtikten sonra zamanaşımı definde bulunmuş, ne var ki, davacı tarafın zamanaşımının süresinde yapılmadığına karşı koymadığı görülmüştür. Karşı konulmayan zamanaşımının süresinde ileri sürüldüğünün de kabulü gerekir. Davacılar vekilinin buna yönelik temyiz itirazları da açıklanan nedenlerle yerinde değildir.
Davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava dilekçesinde gösterilen dava değeri 10.000 TL (eskisi 10 milyar) dir. Islah dilekçesinde bedel için gösterilen değer de 10.000 TL olup, toplam 20.000 TL üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davalılar yararına nisbi vekalet ücreti taktir edilmesi gerekirken yüksek bir olasılıkla bilirkişinin raporunda açıkladığı (mahkeme kararında ne ve hangi miktar üzerinden nisbi vekalet ücretini hesapladığını açıklamamaktadır) miktarların toplamı üzerinden davalılar yararına vekalet ücreti taktir edilmek suretiyle fazla vekalet ücretine hükmedilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır. Davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmektedir.
Davacılar vekilinin esasa ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile hükmün esasının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazları ise yerinde bulunduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün yalnızca vekalet ücretine ilişkin bölüm yönünden BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 05.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.