10. Hukuk Dairesi 2016/15089 E. , 2019/1211 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı müteveffa eşinin 1989 yılından, vefat ettiği 10.07.1996 tarihine kadar hizmet akdine dayalı, geçici köy korucusu olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... vekili ile feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 03.05.2016 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde talebinin, müteveffa eşinin sigortalı çalışmalarının tespiti olmayıp, belirtilen tarihlerde geçici köy korucusu olarak çalışıp çalışmadığının tespitini istediğini beyan etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacının müteveffa eşinin “taleple bağlı kalınarak 01.01.1989-10.07.1996 tarihleri arasında Midyat Kaymakamlığına bağlı geçici köy koruyucusu olarak çalıştığının tespitine” dair hüküm tesis edildiği görülmüştür.
Davanın niteliği gereği, öncelikle geçici köy korucularının hukuki statülerinin belinlenmesinde yarar bulunmaktadır. Yasama organı, ülkemizde terör eylemlerinin yoğunluk kazanması üzerine özellikle güvenlik güçlerinden ve jandarma karakollarından uzak yerleşim birimlerinde yaşamını sürdüren bireylerin mal ve can güvenliğinin korunmasında güvenlik güçlerine destek ve yardımcı olmak ve anında müdahaleyi gerçekleştirmek amacıyla 26.03.1985 gün ve 3175 sayılı Kanunu kabul ederek 442 sayılı Köy Kanununun 74’üncü maddesine iki fıkra eklemiştir. Buna göre eklenen ilk fıkra (ki maddenin yeni şekline göre teselsül nedeniyle ikinci fıkraya karşılık gelmektedir), “Bakanlar Kurulunca tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde de, valinin teklifi ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yeteri kadar Geçici Köy Korucusu görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilen geçici köy korucularına görevleri süresince ödenecek ücret ile hizmetin bitiminde verilecek tazminat miktarı ile giyim bedelleri İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca tespit edilir ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesine ilgili transfer harcamaları bölümünden İçişleri Bakanlığı bütçesine aktarılacak ödenekten bu Bakanlıkça karşılanır.” hükmünü taşımakta, ikinci fıkrada (maddenin yeni şekline göre teselsül nedeniyle üçüncü fıkraya karşılık gelmektedir) ise “Köy Korucuları ve Geçici Köy Korucularının görevde bulundukları süre içinde yaralanmaları, sakatlanmaları veya ölümleri halinde "2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun" hükümleri uygulanır.” yönünde düzenleme yer almaktadır. Anlaşılacağı üzere kanun koyucu “köy korucusu” ve “gönüllü korucu” kavramlarından farklı olarak, anılan kişileri kapsamına almayan, değişik amaçla “geçici köy koruculuğu” kurumunu ihdas ederek hukuk düzeninde yaşama geçirmiş, yürütme organı olan Bakanlar Kurulu’nca da 27.06.1985 gün ve 9632 sayılı kararla geçici köy korucularının çalıştırılacağı iller saptanarak ilk olarak on üç ilde eylemli olarak uygulamaya geçilmiştir. Belirtilmelidir ki amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı veya görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları durumunda ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesi olan 2330 sayılı Kanunda ilgililere ödenecek “nakdi tazminat” ile bağlanacak “görev malûllüğü aylığı” konusunda hükümler yer almaktadır.
Yine 442 sayılı Köy Kanunun ek 16, ek 17, ve ek 18. maddeleri, geçici köy korucularının haklarında uygulanacak diğer yasal düzenlemeleri içermektedir.
Yine, 5673 sayılı Kanunla 442 sayılı Köy Kanunun 74. maddesine yapılan değişiklik ile “Geçici köy korucusu olarak çalıştırılanlar, bu çalışmalarından dolayı 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun uygulanmasında kısa ve uzun vadeli sigorta kolları açısından sigortalı sayılmazlar.” hükmü ile geçici köy korucularının bu statü dışında bırakıldıkları açıkça ifade edilmiştir.
Bu belirlemeler ışığında geçici köy koruyuculuğu sistemine bakıldığında, bu sistemin 1985 yılında kabul edilip yürürlüğe giren 3175 sayılı Kanunla ihdas edilmiş bulunduğu, geçici köy korucularının, kanun koyucu tarafından bilinçli bir seçimle, ülkemizde örgütlenmiş sosyal güvenlik kurumları ve kabul edilmiş sosyal güvenlik kanunları kapsamı dışında bırakıldığı, anılan kişilere farklı ve özel statü tanınarak özlük ve benzeri haklarının 442 sayılı Köy Kanunu ile bu Kanunun yollamada bulunduğu Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında 2330 sayılı Kanun ve Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında 3816 sayılı Kanun hükümlerinde düzenlenmiş olup, buna göre, valinin önerisi ve İçişleri Bakanının onayı ile görevlendirilerek, bir anlamda ataması yapılan geçici köy korucularının sigortalılık için aranan koşulları taşımamaları karşısında 506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilemeyecekleri, istihdam edildikleri İçişleri Bakanlığı ile aralarında hizmet akdi ilişkisinin kurulmadığı belirgindir.
Bu nedenle, dava konusu uyuşmazlık 506 sayılı Kanun kapsamında bir hizmet tespiti istemi olarak değerlendirildiğinde geçici köy korucularının çalışmalarında hizmet akdinin unsurlarının olmaması ve kanun koyucunun açık olarak 506 sayılı Kanun kapsamında saymaması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi, eğer dava, davacının murisinin idari anlamda görev yaptığının tespitine ilişkin bir istem olarak değerlendirilirse bu sefer davanın idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından, davanın 506 sayılı Kanun kapsamında bir hizmet tespiti istemi olmadığı, idari anlamda çalışma olduğunun tespitinin istenildiği anlaşılmakla, görevli yargı yerinin idari yargı olduğunun gözetilmemesi yerinde görülmemiştir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.02.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.