Esas No: 2017/2458
Karar No: 2022/2695
Karar Tarihi: 24.05.2022
Danıştay 10. Daire 2017/2458 Esas 2022/2695 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/2458 E. , 2022/2695 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/2458
Karar No : 2022/2695
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Av. …
İSTEMLERİN_KONUSU : (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının (... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının) taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Şırnak ili, Cizre ilçesi, 70. Mknz. P. Tug. 4. Hd. A. 1. Hd. Tb. 2. Hd. Bl. Komutanlığı emrinde piyade asteğmen olarak askerlik görevini yapmakta iken, 06/01/2014 tarihinde gözetleme kulesinden inerken merdivenden düşerek yaralanması sonucu engelli hale geldiğinden bahisle, olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülerek uğranıldığı iddia edilen zararlara karşılık 10.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesince; olayın hizmetin ifası sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle olay ile hizmet arasında illiyet bağı bulunduğu ve davacının zararının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince tazmini gerektiği, davacının olayın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru bulunmadığı, davacının olay sebebiyle maruz kaldığı meslekte kazanma gücü kayıp oranının belirlenmesi için sevk edildiği GATA Adli Tıp Başkanlığı'nca düzenlenen … tarih ve … sayılı raporda, %32,2 oranında meslekte kazanma gücü kaybettiğinin belirlendiği, Mahkemelerince yaptırılan aktüerya bilirkişisi incelemesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda, davacının çalışma gücü kaybı nedeniyle uğramış olduğu maddi zarar toplamının 8.757,00 TL olarak hesaplandığı ve raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 8.757,00 TL maddi tazminatın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından maaş bağlandığı 15/04/2014 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, davacının çektiği acı ve ıstıraplara karşılık olarak 40.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, %25 oranında aylıkta yapılan artışın, tütün ikramiyesinin ve emekli ikramiyesinin yarar olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu, bu ödemelerin ifa amacı taşımadığı; davalı idare tarafından, olayın davacının dikkatsiz ve tedbirsiz davranışları nedeniyle meydana geldiği, kendilerinin herhangi bir kusurunun bulunmadığı ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının, maddi tazminata ilişkin kısmının bozulması, manevi tazminata ilişkin kısmının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesi hükmü gereğince, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin kapatılmasıyla Danıştay'a ve idare mahkemelerine gönderilen dosyalara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na tabi olması nedeniyle işin gereği görüşüldü:
A) Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Manevi Tazminat İsteminin Kabulüne İlişkin Kısmının İncelenmesi:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın, hükmedilen manevi tazminat miktarına işletilecek yasal faizin başlangıç tarihi dışındaki manevi tazminat istemi yönünden davanın kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davalı idarenin dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyiz İstemine Konu Kararın, Hükmedilen Manevi Tazminat Miktarına Olay Tarihinden İtibaren Yasal Faiz İşletilmesi Yönünden İncelenmesi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, temyiz incelemesi sonunda Danıştay'ın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanun'a göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ön karar başvurusunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi itibarıyla yasal faiz uygulanması Danıştay'ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından davalı idareye 15/12/2014 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunulduğu, altmış günlük yasal süre içerisinde cevap verilmeyerek başvurunun reddedildiği, davacının idareye yaptığı başvuru tarihinde idarenin temerrüde düştüğü kabul edilerek manevi tazminat tutarına başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan "4. Hükmedilen manevi tazminat miktarına olay tarihi olan 06.01.2014 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (YÜZDEDOKUZ) yasal faiz yürütülmesine," ibaresinin "4. Hükmedilen manevi tazminat miktarına idareye başvuru tarihi olan 15/12/2014 tarihinden ödeme tarihine kadar yasal faiz yürütülmesine," şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.
C) Temyiz İstemine Konu Mahkeme Kararının, Maddi Tazminata İlişkin Kısmının İncelenmesi:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde piyade asteğmen olarak vatani hizmetini ifa eden davacı, 06/01/2014 tarihinde görevi nedeni ile çıktığı gözetleme kulesinden düşmesi sonucu yaralanmıştır.
Cizre Devlet Hastanesinde yapılan ilk müdahalenin ardından Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevki sağlanmış, burada "L1 Fraktürü" teşhisi konularak ameliyat edilmiş, ardından 90 gün hava değişimine gönderilmiş, ameliyat sonrasında sevk edildiği GATA Haydarpaşa Asker Hastanesinin … tarihli ve … sayılı sağlık kurulu raporu ile “Lomber vertebra kırığı, kapalı (L1 Fraktür+ T12-L3 Vertebralar Arası Stabilizasyon Ameliyatlısı” tanısı konularak askerliğe elverişli olmadığına karar verilmiş, 31/03/2014 tarihinde hizmet süresini tamamlayarak terhis edilmiştir.
Davacının 13/05/2014 tarihinde kendi imkanları ile başvurduğu Samsun Gazi Devlet Hastanesince düzenlenen 14/05/2014 tarihli sağlık kurulu engelli raporunda, "L1 Fraktürü" teşhisiyle %9 oranında engelli olduğu belirtilmiştir.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından, davacının yaralanması nedeniyle vücut fonksiyon kaybı bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa kayıp oranının tespiti amacıyla GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı'na sevki sağlanmış, adli tıp uzmanınca düzenlenen 11/11/2015 tarihli raporda, L1 vertebra kırığı (%25-50 yükseklik kaybı) ve T12-L3 traspedinküler vida ve rod sistemiyle posterior stabilizasyon ameliyatı yapılmasına neden olan yüksekten düşmeye bağlı yaralanmasının; yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, kemik kırığının hayat fonksiyonlarını ağır (4) derecede etkileyecek nitelikte olduğu, yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı, duyulardan veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitimi niteliğinde olmadığı, konuşmasında sürekli zorluğa neden olmadığı belirtilerek söz konusu rahatsızlık nedeniyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'ne göre %32,2 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği kanaatine varılmıştır.
Davacıya maluliyeti nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 5510 ve 2330 sayılı Kanunlar uyarınca 15/04/2014 tarihinden itibaren 6. derece vazife malullüğü aylığı bağlanmış, bir tam hizmet yılına karşılık 1.664,15 TL emekli ikramiyesi ödenmiş, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi uyarınca ek ödeme (tütün ikramiyesi) tahakkuk ettirilmiş ve Milli Savunma Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu kararına istinaden 18.835,65 TL nakdi tazminat ödenmiştir.
Davacı tarafından, 15/12/2014 tarihli dilekçe ile davalı idareye maddi ve manevi tazminat istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine 23/02/2015 tarihinde bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
27/04/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa'ya eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendi hükmüyle, askeri yargı kaldırılmış ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmekte olan dosyalardan, kanun yolu incelemesi aşamasında olanların Danıştay'a, diğer dosyaların ise görevli ve yetkili idari yargı mercilerine bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde gönderileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 4. maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na eklenen ve 7078 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile kabul edilen Geçici 45. maddede ise; kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesinde olanların Danıştaya, diğerlerinin ise Ankara İdare Mahkemelerine gönderileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak, "usul kurallarının derhal uygulanırlığı ilkesi" gereğince dava dosyalarının devrini müteakip uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun "Bedensel zarar" başlıklı 54. maddesinde, bedensel zararların; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu; "Belirlenmesi" başlıklı 55. maddesinin 1. fıkrasında, destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı, kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği; zarar veya tazminattan indirilemeyeceği, hesaplanan tazminatın, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamayacağı veya azaltılamayacağı, bu Kanun hükümlerinin, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacının görevi nedeni ile çıktığı gözetleme kulesinden düşmesi sonucu yaralandığı, hakkında GATA Adli Tıp Uzmanı tarafından hazırlanan 11/11/2015 tarih ve 630 sayılı raporda, yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına ağır derecede etki edecek nitelikte olduğu belirtilerek %32,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı yönünde görüş bildirildiği, bakılan davada malul olması nedeniyle uğradığı zararların karşılığı olarak 10.000,00 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesinin istenildiği, dava dilekçesinde davacının maddi tazminat isteminin gelir kaybı ve beden gücü kaybına bağlı olarak fazladan sarf edilen güç (efor) kaybı karşılığı uğranılan zarara yönelik olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının gelir kaybı ve güç kaybından doğan zararlarının ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
Davacının gelir kaybından doğan zararının incelenmesi:
Bakılan davada, davacının maluliyet oranının %32,2 olduğu görülmektedir. Davacının maluliyet oranının %60'tan az olması nedeniyle çalışmaya devam edebileceği, ayrıca davacı tarafından gelir kaybına yönelik somut bir bilgi- belge sunulmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının gelir kaybının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacının güç (efor) kaybı zararının incelenmesi:
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlığı nedeniyle uğramış olduğu beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi "güç (efor) kaybı tazminatı" olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını ve çalışma hayatını sürdürebilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacının dava konusu olay nedeniyle % 32,2 oranında bedensel güç kaybına uğradığı, bu nedenle günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdürmek zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğu açık olup, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;
Aktif dönemde, zarara uğranılan tarihten itibaren içtihadi emeklilik yaşı kabul edilen 60 yaşın sonuna kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücrete (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) çalışma gücü kaybı olan % 32,2 oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının 60 yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması suretiyle ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle hesaplanmalıdır.
Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretlerinin bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Ayrıca yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden, askerlik görevi sırasında yaşanılan olay nedeniyle davacıya 5510 sayılı Kanun'un 47. maddesi ile 2330 sayılı Kanun uyarınca %25 artırımlı ödenmesine karar verilen maluliyet aylığı, 2330 sayılı Kanun uyarınca yapılan nakdi tazminat ödemesi ile 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi uyarınca yapılan ve yapılacak olan ek ödemelerin; prim karşılığı yapılmadığı, gerek maluliyet aylığı, gerekse ek ödemenin ödemeyi yapan kurum tarafından faturası karşılığında Hazineden tahsil edildiği, bu nedenle bağlanan aylık ve yapılan ek ödemenin "rücuya tabi bir sosyal güvenlik ödemesi" niteliğinde olduğu anlaşıldığından, Mahkemece, yapılan ve yapılacak bahse konu ödemelerin (nakdi tazminatın yasal faiz uygulanarak güncellenmiş tutarı dahil) olay nedeniyle davacıya sağlanan "yarar" kapsamında kabul edilmesi suretiyle ilgilinin zararından indirilerek yapılacak denkleştirme sonucu ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak yeniden bir karar verilmesi gerekmekte olup, temyize konu Mahkeme kararının maddi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının) manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmının; hüküm fıkrasında yer alan "4. Hükmedilen manevi tazminat miktarına olay tarihi olan 06/01/2014 tarihinden ödeme tarihine kadar yıllık %9 (Yüzde Dokuz) yasal faiz yürütülmesine," şeklindeki ibarenin "4. Hükmedilen manevi tazminat miktarına idareye başvuru tarihi olan 15/12/2014 tarihinden ödeme tarihine kadar yasal faiz yürütülmesine," şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, maddi tazminata ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden karar verilmek üzere dosyanın davanın görüm ve çözümünde yetkili olan … İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın … İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2022 tarihinde esas yönünden oy birliği, yasal faizin başlangıç tarihi yönünden oy çokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Temyiz istemine konu Mahkeme kararında, kabul edilen manevi tazminatın, idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine hükmedilmesi gerekirken, kabul edilen manevi tazminata işletilecek faizin başlangıç tarihinin olay tarihi olan 06/01/2014 tarihi olarak belirlenmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu husus, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararın düzeltilerek onanmasını gerektiren, "yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hata ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlık" kapsamında olmayan, anılan maddenin 2. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararın bozulmasını gerektiren bir "hukuka aykırılık" teşkil ettiğinden, temyize konu kararın bu kısmının, ilgili Mahkemece yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği oyuyla düzelterek onama yolundaki Daire kararına bu yönden katılmıyorum.-
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.