14. Hukuk Dairesi 2016/15453 E. , 2018/1530 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.06.2005 gününde verilen dilekçe ile meranın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... ve ... ....yaylalarının 107 ada 53 parsel olarak davalı köy adına mera olarak sınırlandırıldığını ileri sürerek dava konusu 107 ada 53 parselin mera olarak sınırlandırılmasının iptali ile vasfının yaylak olarak tespitine ve söz konusu taşınmazın yaylak olarak sınırlandırılmasına, taşınmazın davacılara ait olduğunun tespitine ve intifa hakkının davacılara ait olduğu hususunun özel siciline tesciline, tecavüzün men"ine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Köy Tüzel Kişiliği, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı köylerin bu güne kadar hiç bir kullanımlarının olmadığını, kadimden beri .... Köylülerinin zilyet ve tasarrufu altında bulunduğunu....ayrı ayrı yerlerde ve uzak olduklarını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile, 107 ada 53 nolu mera niteliğindeki taşınmazın davacılar ve davalı köye ait müşterek mera olduğunun tesbitine, sözkonusu meranın intifa hakkının davacı ve davalı ... ve köylere ait olduğunun özel siciline kaydedilmesine, müdahalenin meni isteminin reddine karar karar verilmiştir.
Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, yaylanın aidiyetinin belirlenmesi ve elatmanın önlenmesi istemine ilşkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacılar kadim Eyricesu Yaylalarının 107 ada 53 parsel içinde davalı köy adına sınırlandığını iddia etmiştir .Davalı köy ise dava konusu 107 ada 53 sayılı parselin köylerinin kadim ... Yaylası olduğunu ve davalıların Eyricesu yaylası ile aralarında çok fazla mesafe bulunduğunu belirtmiştir. İddia ve savunmadan anlaşılıyor ki taraflar ... ve .... Yaylalarında ayrı ayrı müstakiliyet iddiasında bulunmaktadırlar. Bu iddialarını ispatlamak için de davacı 14.06.1938 tarih 110 sayılı(638 ve 664 tahrir) İdare Heyeti kararı, vergi kayıtları, arazi hesap defteri vd delillere, davalı ise 05.06.1937 tarihli vergi kaydına, bilirkişi ve tanık beyanlarına dayanmıştır. Taraflar arasında görülen 1997/11 E. ve 2004/230 E. sayılı dosyalarda davaların usulden reddedildiği tarafları bağlayan işin esası hakkında bir karar olmadığı anlaşılmaktadır. Yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Mahkemece, taraf delilleri toplanmalı, toprak komisyonu ve mera komisyonu çalışmaları yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, 2006 tarihinde başlayacağı bildirilen mera tahsis çalışmalarının hangi aşamada olduğu araştırıp dava konusu yer ile ilgili bir karar verilip verilmediği sorulmalı, hava fotoğrafları, memleket haritaları getirtirmeli, 53 parsel sayılı taşınmazın çevre parsellerinin varsa dayanak kayıtları getirtilmeli, mahallinde yapılacak keşifte taraflara ... ve .... Yaylalarının zeminde gösterilmesi istenmeli, toplanan kayıtlar uygulanmalı, yayla üzerinde varsa ağıl, hayvan barınağının kime ait olduğu belirlenmeli, tarafların gösterdiği taraf köylerden olmayan tanıklar dinlenmeli, uygulanan kayıtlar doğrultusunda tarafsız mahalli bilirkişilerin beyanları alınmalı ve fen bilikişisine keşfi izlemeye elverişli kroki düzenlettilmeli, toplanan deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA,istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
01.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.