14. Hukuk Dairesi 2017/4368 E. , 2018/1488 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.05.2007 gününde verilen dilekçe ile tazminat birleştirilen dava ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 24.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 27.02.2018 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı Hazine vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı vekili, davacının 13.4.1982 tarihli noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile ... 66 nolu parselin 1700 m2"lik kısmını 340.000,00 TL karşılığında satın aldığını, özel parselasyonda 1700/22780 paylı taşınmazın 50 parselde gösterildiğini, ancak daha sonra arsa sahipleri ve mirasçılarınca mükerrer satışlar nedeniyle davacının satın aldığı payı ... Sulh Hukuk Mah.nin 24.10.1995 tarih ve 1994/604 E.1995/1029 karar sayılı kararı gereği tapuda üzerine alamadığını, hükmen ipka kararı nedeniyle 700 m2"lik bir alanın kaldığını, geri kalan 1000 m2"lik kısmın tapusunu alamadığından zarara uğradığını, bu zarar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 10.000,00 TL"nin 24.10.2000 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, birleştirilen dava ile davasını davalı ... ... adına kayıtlı 1474/45560 payın iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, tapu iptali ve tescil davasında husumetin, tapuda malik olarak görülen hakiki ya da hükmü şahıslara yöneltilerek davanın açılmasının gerektiğini belirterek, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar vekili, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine, esasen alınan hükmen tescil kararının infaz kabiliyeti bulunduğundan ve ortada davacının bir zararı ve karşı edimin kısmen de olsa ifa edilmemesi gibi bir durum bulunmadığından B.K.nun 96. maddesine göre talep edilen tazminatın esastan da reddine, müvekkillerinin olayda kusurları bulunmadığı, hatanın Tapu Sicil Müdürlüğündeki işlemlerden kaynaklandığından kusuru bulunmayan şahısların sorumlu tutulamayacakları nedeni ile kusur yönünden de davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı Hazine yönünden davanın reddine, alacak davasının kısmen kabulü ile, 10.000,00.TL." nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ... ve ..."den müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, tapu iptali tescil davasının kabulü ile, davaya konu ..., ...v Mah. 66 Parsel nolu taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 1474/45560 payın iptali ile davacı adına tapuda kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar vekili ve davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre bir kısım davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
Davacı ile davalıların murisi ... arasında ... . Noterliğinin 13.04.1982 tarihli, ... yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile 66 parsel sayılı taşınmazdan 1700 m2"lik kısmının satışının vaadedildiği anlaşılmıştır. ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/604 Esas sayılı dosyası ile söz konusu satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açılmış, bu davada 3400/45560 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir. Bu karar 26.02.1996 tarihinde kesinleşmiştir. Kararın davacı tarafından infazı için Tapu Sicil Müdürlüğüne başvurulmuş, Tapu Sicil Müdürlüğünün 24.10.2000 tarihli yazısı ile dava dışı ... ... ve ... lehine 06.04.1995 ve 13.06.1995 tarihlerinde kesinleşen mahkeme kararlarıyla 1000/45560"ar payın tesciline karar verildiği, toplamda 5400/45560 payın tescilinin gerektiği, davalı adına kayıtlı payın ise 3474/45560 olduğu, ilgili kararların infaz edilemeyeceği, mevcut payın ne kadarının kime verileceğine ilişkin eski kararlara atıf yapılarak yeni bir mahkeme kararının alınması halinde, ilgililere payların tescilinin mümkün olabileceği belirtilmiştir. Dava dışı ... ve ... adına 24.06.2005 tarihinde 1000/45560"ar payın Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından tescil edildiği, davalı ... adına tapuda 1474/45560 payın kaldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazdan davalı ... adına kayıtlı 1474/45560 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmekle birlikte zamanaşımının başlangıcı olarak Tapu Sicil Müdürlüğünün 24.10.2000 tarihli yazısının esas alınarak sürenin bu tarihten itibaren başlaması gerektiği belirtilmesi doğru görülmemiştir. Şöyle ki, yukarıda bahsedildiği gibi, taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Davacı tarafından sözleşmenin ifa olanağının bulunmadığı Tapu Sicil Müdürlüğünün 24.10.2000 tarihli yazısı ile değil, 1000/45560"ar payın dava dışı ... ve ... adına tescil edildiği 24.06.2005 tarihinde netleşmiş olup zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlaması gerekirken 24.10.2000 tarihinden başlatılması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle bir kısım davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.