1. Hukuk Dairesi 2016/8898 E. , 2019/2445 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TENKİS
Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ölüme bağlı tasarrufun ( vasiyetname ) tenkisi isteğine ilişkindir.
Davacı ..., mirasbırakan kardeşi ...’in 07.12.2006 tarihinde öldüğünü, mirasbırakanın ölümünden kısa süre önce mal kaçırma amacıyla ... Noterliği’nin 22.03.2005 tarih ve 1185 yevmiye no’lu vasiyetnamesi ile tüm malvarlığını davalı eşi ...’a bıraktığını, bu tasarruf ile saklı payının ihlal edildiğini ileri sürerek, tasarruf miktarını aşan kısmın tenkisi ile tespit edilecek bedelin yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine dava mirasçıları tarafından takip edilmiştir.
Davalı, 32 yıllık mirasbırakan eşi ...’in saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı taşımadığını, murise ve onun yatalak ablası ...’ye baktığı için vasiyetname ile tüm malvarlığını bıraktığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, vasiyetname ile davacının saklı payının ihlal edildiğinin alınan rapor ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; 7.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1925 doğumlu mirasbırakan ...’nun 07.12.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kardeşi ... ile davalı eşi ...’nu bıraktığı, mirasbırakanın ... Noterliği’nin 22.03.2005 tarih ve 1185 yevmiye no’lu düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile tüm malvarlığını davalıya vasiyet ettiği kayden sabittir.
Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Miras bırakanın TMK"nin 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
1-Eldeki davada, davacı tarafından mirasbırakanın ..., ..., ..., ..., ... ada ..., ..., ... ada ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar ile bankalarda nakit bıraktığı ileri sürülmüş, getirtilen kayıtlardan; bildirilen bir kısım taşınmazlarda mirasbırakanın payı olmadığı anlaşılması üzerine davacı taraf, bu taşınmazların mirasbırakanın annesinden intikalen geldiğini, halen onun adına pay bulunduğunu, yine mirasbırakanın ölen kardeşlerinden de pay geldiğini beyan etmiş, davalı taraf da aksini savunmamıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi için kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesi gerekmektedir. 18.04.2014 tarihli bilirkişi raporu ile sabit tenkis oranı hesaplanırken, ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar aktif terekeye dahil edilmiş, ne var ki hükmedilecek bedel bulunurken anılan taşınmazlar dahil edilmeksizin dava konusu ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların tercih tarihindeki değerleri ile mirasbırakanın bankalardaki naktinin dikkate alındığı, ilkeye aykırı olarak da sabit tenkis oranı kullanılmadan sonuca gidildiği tespit edilmiştir. ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların aktif terekeye dahil edilip edilmeyeceği, iddia edildiği gibi annesi Lütfiye’den mirasbırakana pay gelip gelmeyeceği, yine ... parsel sayılı taşınmazda mirasbırakanın kardeşleri olduğu ileri sürülen paydaşlar ... ve ...’den mirasbırakana pay gelip gelmeyeceği hususları ile sabit tenkis oranı bulunurken ... ve ... ada ... sayılı parsellerin hesaplamaya dahil edilmesine rağmen hükme esas alınan 07.05.2015 tarihli raporda dahil edilmemesi noktasındaki tereddütlerin giderilmesi gerektiği açıktır.
Anılan tereddütler giderildikten sonra yapılacak iş; sabit tenkis oranının bulunması, davalıya kazandırılan malvarlığın karar tarihindeki ya da karar tarihine en yakın tarihteki değerinin bilirkişi raporu ile tespiti, tespit edilecek bedele sabit tenkis oranının uygulanması ve belirlenen değere hükmedilmesinden ibarettir. ( davalının para ödemekten yana tercihini kullanması nedeniyle )
2- Tenkis davaları, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davalarında dava dilekçesinde gösterilen değer harca esas olup tahminidir. Saklı payının ihlal edildiğini ileri süren mirasçının ne miktarda payına tecavüz edildiği yapılacak inceleme ile ortaya çıkacaktır.
Somut olayda, dava açılırken davacı tarafından harca esas bir değer ( 7.000,00 TL ) bildirilmiştir. Bununla birlikte dava dilekçesinde tasarruf miktarını aşan kısmın tenkisi ile tespit edilecek bedele hükmedilmesi talep edilmiştir. O halde, eldeki dava yönünden yapılacak inceleme ile davacının saklı payını ihlal eden bedelin tespiti ile tespit edilen bu bedele hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak mahkemece hatalı değerlendirme ile daha yüksek bir bedel çıkmasına rağmen harca esas gösterilen bedele hükmedilmiştir.
3- Davacı taraf, dava dilekçesi ile; tespit edilecek bedelin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ne var ki, mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine aykırı olarak faiz hususu yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır.
Hal böyle olunca, yukarıda yazılı ( 1. ), ( 2. ) ve ( 3. ) bentlerde belirtilen hususlar üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.