Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2633
Karar No: 2018/6544
Karar Tarihi: 27.03.2018

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2633 Esas 2018/6544 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2018/2633 E.  ,  2018/6544 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

    Davacı- karşı davalı vekili tarafından verilen 13.02.2018 tarihli dilekçede Dairemizin 14.11.2017 tarih 2015/33404 Esas ve 2017/18181 Karar sayılı kararının maddi hataya dayalı olarak verildiği ileri sürülerek kararın ortadan kaldırılması ve hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Dairemizce davacı- karşı davalı vekili Av. Hasan Bindal duruşmaya katılmasına karşın karar başlığında bu durumun gözden kaçırılarak karar verilmesinin maddi hataya dayandığı davacı- karşı davalının mürafaa talebinin olmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığı anlaşılmakla, Dairemizin 14.11.2017 gün, 2015/33404 Esas, 2017/18181 Karar sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA karar verilmiştir. Gereği konuşulup düşünüldü:

    YARGITAY KARARI


    A) Davacı-Karşı Davalı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin, davalı işyerinde 14.02.2000 tarihinde yedek parça elemanı olarak işe başladığını, iş akdinin haksız olarak feshedildiği 13.09.2008 tarihine kadar aynı işyerinde yedek parça dispozisyon şefi olarak görev yaptığını, davalı Şirketin... ..."nın Türkiye"deki birkaç sayılı distribütöründen birisi olduğunu, tüm çalışanların eğitim ve donanımları dahil her yıl... ... tarafından ciddi denetimlerden geçtiğini, müvekkilinin bu denli ciddi bir firmada 2000 yılından bu yana yedek parça elemanı olarak işe başladığını, eğitimi ve edindiği tecrübeyi artı değere dönüştürebilme yeteneği sayesinde bir müddet sonra fark edilerek 2006 yılında davalı şirket yönetim kurulu tarafından yedek parça dispozisyon şefi görevine atanmak suretiyle ödüllendirildiğini, ancak bu atamadan müvekkilinin departman olarak bağlı bulunduğu satış sonrası hizmetler müdürü olan...’nın hiç memnun olmadığını, bu memnuniyetsizliğini yüksek sesle dile getirdiğini, satış sonrası hizmetler müdürü... ile müvekkili arasında evveliyattan beri husumet bulunduğunu, bu husumetin nedenin işyerinde işverenin güvenini kötüye kullandığı, müvekkili tarafından tespit edilen F.G. isimli şahsın işten çıkartmasının sorumlusu olarak müvekkilini gördüğünü, Müdür..."nın aynı işyerinde çalışan ... servis müdürünün kardeşini müvekkilinin çalıştığı departmana depo sorumlusu olarak atadığını, bu atamaya başlangıçta anlam veremeyen müvekkilinin bunun kurulmakta olan tuzağın ilk adımları olduğunu ise sonradan anlaşıldığını, önce geçen yıllardan kalan tüm yıllık izinlerini kullanmaya zorladıklarını, izin dönüşü işe giden müvekkilini işe başlatılmadığını ve 18.08.2008 tarihinde iş akdini tazminatsız olarak fesih edildiğini, yapılan feshin haksız ve kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin hiçbir savunması alınmadan tazminatsız olarak işten çıkarıldığını... 3. Noterliği’nin 19.09.2008 tarihli ve 16032 yevmiye nolu ihtarnamesinden öğrendiğini, ihtarnamede belirtilen iddiaların tamamen uydurma olup... ve sonradan atadığı arkadaşının kardeşi olan depo sorumlusu O.A.’nın birlikte kurdukları tuzak olduğunu, işyerinde uygulama gereğince tüm yedek parçalar depo sorumlusuna gelmekte ve depo sorumlusu tarafından teslim alındığını, müvekkilinin bölüm şefi olarak sadece yedek parça faturalarını sisteme girdiğini, bu işlemleri özel bir şifre ile değil, depo sorumlusunun, bölüm çalışanlarının, satış sonrası hizmetler müdürünün de bildiği bir şifre ile yapıldığını, müvekkilinin izinli olduğu dönemde bazı faturaların eksik girilmesi ve geriye dönük olarak sistem bilinçli şekilde manipüle edildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı, manevi tazminat ile prim alacaklarının tahsilini, karşı davanın ise reddini talep etmiştir.
    B) Davalı-Karşı Davacı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, davacı ile Şirketin satış sonrası hizmetler müdürü..."nın arasındaki tartışmanın sebebi davacının yedek parça dispozisyon şefliğine tayini olmadığını, davacının yaptığı suistimaller olduğunu, müvekkil şirketin savunma alması gibi zaruretin olmadığını, davacının iş akdi 19.09.2008 tarihinde noterlikten gönderilen ihbarname ile fesih edildiğini, esas görevinin yedek parça deposuna giren ve çıkan malzemeyi, teslim almak, bunun siparişe uygunluğunu kontrol etmek, gereği gibi istiflenmesini sağlamak ve bunların ilgili yerlere ulaştırılmasında koordinasyonunu gerçekleştirmek olduğunu, bu görev tanımının davacının dispozisyon depo şefliğine atandığında kendisine 28.03.2006 tarihinde tebliği edildiğini, şifrelerin personele kapalı zarf içinde başkasına söylememek uyarısı ile birlikte, banka kredi kartları örneğinde olduğu gibi verildiğini, müvekkil Şirketin ...."ya davacı aleyhine ifade vermeye zorlanmadığını, ...."nın müvekkil Şirkette yedek parça departmanında dispozisyon görevlisi olarak çalıştığını, bu sebeple tespit edilen usulsüzlük ilgili önemli bilgi ve görgüye sahip olması pek muhtemel olduğunu, müvekkilinin ...."dan gerçekleri anlatmasının istendiği, ancak ...."nın gerçekleri anlatmak yerine istifa etmeyi ve yapılan tahkikata yardım etmemeyi seçtiğini, davacının iş akdi gerçekleştirdiği hırsızlık ve emniyeti suiistimal eylemlerinden dolayı 4857 sayılı Yasanın 25. maddesinin 2. bendinde sayılan ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılıktan dolayı fesih edildiğini, davacının 1145215 nolu faturanın onaylama işleminde kullanılan irsaliye ve parçalar detaylı gösterilerek, sisteme giriş yapılmayan malzemeler kadar başka malzeme girişi ile faturanın onaylanmasının sağlandığı, bu sayede 16 adet turbo eksik girilerek stoktaki açık malzemenin kapatıldığını, aynı işlemin A006 017 15 21 nolu parça için de gerçekleştirildiğini, bu arda 40 adet parçanın girişinin yapılmadığı ve 2.626,00 TL tutarında eksiğe rağmen faturanın onaylandığının tespit edildiğini, davacının bu sayede sırf müvekkil şirket yetkililerince tespit edilen 53.400,00 Euro+8.165,00 TL tutarında haksız bir kazanç elde ettiğini, davacının hırsızlık ve emniyeti suiistimal eylemlerinden dolayı müvekkil şirketin zarara uğradığını, davacının gerçekleştirdiği ve kendisine haksız kazanç sağlayan eylem ve işlemlerinden ötürü fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 250,00 TL’lik zararın tahsilini için dava ikame ettiklerini savunarak, davacının davasının reddi ile karşılık davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
    C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkeme ""toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak davacının davalı iş yerinde 14/02/2000-13/09/2008 tarihleri arasında 8 yıl, 6 ay, 29 gün hizmet süresinin bulunduğu, davacının giydirilmiş aylık brüt ücretinin 3.446,67 TL olduğu, ancak 2.173,19 TL kıdem tazminat tavan ücreti olduğunu, ve bu ücret üzerinden hesaplanacağı, iş akdinin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona erdiğini ispat yükünün davalı işverene ait olduğu, davalı işverenin bunu ispatlayamadığı, bu nedenle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, davacının prim alacağı talebinde bulunduğu ancak bu talebe ilişkin somut bir delil sunulmadığı bu talebin reddine karar verilmesi gerektiği, yine davacının manevi tazminat talebini ispatlayamadığı, anlaşıldığından bu talebinde reddine karar vermek gerektiği"" gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Mahkemece karşı dava hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir.
    D) Temyiz:
    Kararı taraflar temyiz etmiştir.
    E) Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
    Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.’un 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
    HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
    Somut uyuşmazlıkta; davalı işverenin dosyaya sunduğu cevap dilekçesi ile davacının feshe konu eylemleri nedeniyle 53.400,00 Euro+8.165,00 TL tutarında zarara neden olduğu, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 250,00 TL’lik zararın tahsilini için karşılık davalarını ikame ettiklerini beyan edip bu taleplerini harçlandırdıkları görülmüştür.
    Mahkeme ise kararında karşı dava talebine hiç değinilmeden, bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmeden yargılamayı sonuçlandırmıştır. Karar bu yönüyle usul ve kanuna aykırıdır.
    3-Davacı işçinin prim alacağına hak kazanıp kazanmadığı hususunun da açıklığa kavuşturulması gereklidir.
    Mahkemece, davacının prim alacağına ilişkin somut bir delil sunulamadığı gerekçesiyle bu talebin reddine karar verilmiştir.

    Oysa ki, davalı vekili 06/11/2009 tarihli celsede “Davacının 14.02.2000- 13.09.2008 tarihleri arasında çalıştığını ve 1.950,00 TL net ücret aldığını kabul ediyoruz. Yılda 2 net maaş ikramiye ve yıllık ortalama 700,00-800,00 TL prim olduğunu böyle bir uygulama olduğunu kabul ediyoruz ancak davacı tüm alacaklarını almıştır. Herhangi bir alacağı yoktur yoksa yukarıda belirttiğimiz hususlara itirazımız yoktur…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu durum karşısında davalı tarafça işyerindeki prim uygulaması kabul edilmekle prim alacağı ispatlandığından aksi yöndeki karar gerekçesi yerinde değildir.
    Mahkemece yapılacak iş, davalı işverence ödendiği ispatlanamayan prim alacağının hüküm altına alınmasından ibarettir.
    Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    F) SONUÇ:
    Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davalı-karşı davacı yararına takdir edilen 1.480.00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, her ne kadar karar kısmende olsa davacı- karşı davalı yararına da bozulmuş ise de, davacı- karşı davalı duruşma talep etmediğinden davacı- karşı davalı yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.03.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi