Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2017/225
Karar No: 2022/2745
Karar Tarihi: 25.05.2022

Danıştay 10. Daire 2017/225 Esas 2022/2745 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2017/225 E.  ,  2022/2745 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No : 2017/225
    Karar No : 2022/2745

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı
    VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. ....
    KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
    VEKİLİ : Av. ....

    İSTEMİN_KONUSU : Davacı tarafından, Diyarbakır ilinde .... tarihleri arasında yaşanan toplumsal olaylarda ateşli silahla yaralanmasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 30/05/2006 tarih ve ... sayılı işlemin iptali ile 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan dava sonucunda, ... İdare Mahkemesince Danıştay Onbeşinci Dairesinin 24/06/2014 tarih ve E:2014/3518, K:2014/5644 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle davacının zararının tazmini istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali isteminin 2577 sayılı Kanunun 15/1-b maddesi uyarınca incelenmeksizin reddi, davacının manevi tazminat isteminin kabulü ile ...TL’nin idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yolunda verilen .... tarih ve E:..., K:.... sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, meydana gelen zararın terör olayları kapsamında oluştuğu, 5233 sayılı Kanun ile bu tür zararların tazmin edilmesi amacıyla sosyal risk ilkesinin öngörüldüğü, idarelerinin 5 gün boyunca asayişi tesis edemediği gerekçesiyle hizmet kusurundan bahsedilmişse de davaya konu hadisenin olayların başlamasından 1 gün sonra gerçekleştiği, bu sebeple asayişin sağlanamaması kaynaklı hizmet kusurundan bahsedilemeyeceği, zarar ile idarelerinin eylemi arasında açık ve net bir illiyet bağı kurulamadığı, davacının zararının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması gerektiği iddialarıyla temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ....
    DÜŞÜNCESİ : İdare Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    MADDİ OLAY :
    Bingöl ili, Solhan ilçesi, İnandık köyü kırsalında güvenlik güçleri ile çatışmaya girerek ölü ele geçirilen terör örgütü mensuplarının cenazelerinin Diyarbakır ilinde defnedilmesi sonrasında .... tarihleri arasında toplumsal olaylar meydana gelmiştir.
    Devam eden olaylar sırasında .... tarihinde davacı ...., Diyarbakır'da bulunan okuldan çıktıktan sonra Dr. ....Caddesi'nden ... Bulvarı ... civarında bulunan semt pazarında yumurta satan abisine yardım etmek amacıyla semt pazarına giderken kimin tarafından atıldığı belli olmayan kurşunun isabet etmesi sonucu yaralanmış, bu nedenle ... tarihleri arasında ... Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ...Polikliniği'nde tedavi görmüş, ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak sağ böbreği alınmış, Diyarbakır Devlet Hastanesinin ... tarih ve ... sayılı ... Raporuna göre çalışma gücünü %33,5 oranında kaybetmiştir.
    Meydana gelen yaralanma olayı ile ilgili açılan ceza soruşturmasının, ... Başsavcılığı'nın ... soruşturma numaralı dosyasında devam ettiği anlaşılmış, herhangi bir faile ulaşılamadığı için .. tarihine kadar daimi arama kararı verilmiştir.
    Davacı tarafından, Diyarbakır ilinde 29/03/2006-01/04/2006 tarihleri arasında yaşanan toplumsal olaylarda ateşli silahla yaralanması sonucu yaralanmasında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle idareye başvuruda bulunulmuş, başvurunun ... tarih ve ... sayılı işlemle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan (maddi ve manevi) zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
    İdare, Anayasanın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
    Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan sosyal risk ilkesi gereği tazmin etmesi gerekmektedir. İdarenin kusura dayalı ya da kusursuz sorumluluğu yanında, Anayasanın öngördüğü sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olarak ve bu temel üzerinden, kolektif sorumluluk anlayışı çerçevesinde bilimsel ve yargısal içtihatlar ile geliştirilen sosyal risk ilkesi, Anayasa'nın öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesine yöneliktir.
    Sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
    Bu bağlamda, yargısal ve bilimsel içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesinin uygulama alanına; "terör olayları"nın yanı sıra, ani bir şekilde gelişmesi nedeniyle idarece öngörülemeyen ve engellenemeyen, müdahale edilmesi halinde daha ağır sonuçların doğması kaçınılmaz olan geniş çaplı "toplumsal olaylar" neticesi oluşan özel ve olağan dışı zararların da dahil olduğunun kabulü gerekmektedir.
    Zira, bahse konu olaylar sonucu oluşan zararlar; idarenin faaliyet alanıyla ilgili olmakla birlikte yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, dolayısıyla idari faaliyet ile illiyet bağı kurulamayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan ve salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararlardır. Bu itibarla, söz konusu zararların, belirtilen nitelikleri itibarıyla, zarara uğrayan kişilerin üzerinde bırakılmayarak topluma pay edilmek suretiyle tazmin edilmesi hakkaniyet gereği olup, sosyal hukuk devleti ilkesine de uygun düşecektir.
    Bilindiği üzere, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, "terör olayları sonucu uğranılan maddi zararlar" bakımından sosyal risk ilkesinin yasalaşmış hali olup, anılan Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan maddi zararların, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13. maddesi hükümleri (genel hükümler) çerçevesinde sosyal risk ilkesi uyarınca tazminine hukuki olanak bulunmamaktadır.
    Bununla birlikte, 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden önce meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlar ile 5233 sayılı Kanun'un yürürlüğünden sonra meydana gelen terör olayları nedeniyle uğranılan manevi zararların yanı sıra, -zaman sınırlaması olmaksızın- yukarıda özellikleri genel olarak aktarılan "toplumsal olaylar" sonucu oluşan özel ve olağan dışı zararların genel hükümler çerçevesinde sosyal risk ilkesi uyarınca tazminine herhangi bir engel bulunmamaktadır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden, davacının kolluk güçleri tarafından açılan ateş sonucu vurularak yaralandığına ve olaylara katılan grup içinde yer aldığına, dolayısıyla uğradığı zararda kişisel kusuru bulunduğuna dair somut bir tespit olmadığı, davalı idare tarafından da bu yönde bir savunma ileri sürülmediği, bu doğrultuda yapılmış başkaca bir saptama da bulunmadığı, ancak Diyarbakır ilinde meydana gelen olaylar sırasında nereden ve kim tarafından ateş edildiği belli olmayan bir silahla vurularak yaralandığı anlaşılmaktadır.
    Öncelikle, davacının yaralanmasına neden olan olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık konusu olayda, terör örgütü mensuplarına ait cenazelerin defin işlemleri sonucu başlayan toplumsal olayların bastırılması, asayişin ve kamu düzeninin tekrar tesis edilmesi amacıyla güvenlik güçlerince olaylara müdahale edildiği ve söz konusu olayların yaklaşık beş gün boyunca devam ettiği tartışmasızdır.
    Bu itibarla, davalı idarece bozulan kamu düzeninin, kanunlarla verilmiş yetkiler dahilinde tekrar eski haline getirilmesi amacıyla gerekli faaliyetlere girişildiği, ancak bu faaliyetlerin terör örgütü sempatizanlarının yoğun bir şekilde yaklaşık beş gün süren müdahaleleri neticesinde akamete uğradığı anlaşıldığından, asayişin temin edilememesi veya genel güvenliğin sağlanamamasında davalı idareye yüklenebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
    Bu durumda, davacının yaralanması ile idari faaliyet arasında illiyet bağının, dolayısıyla davalı idarenin hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluğunun bulunduğuna hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığı, ancak davacının herhangi bir dahlinin bulunmadığı toplumsal olaylar esnasında yaralandığının sabit olduğu, bir başka anlatımla toplumsal bir riskin gerçekleşmesi sonucu zararın doğduğu ve bu zararın kamu külfeti olmaktan çıkıp özel ve olağan dışı bir hal aldığı anlaşılmakta olup, yürütülen ceza soruşturması kapsamında davacının yarlanmasına ilişkin olayda herhangi bir faile ulaşılamadığı da gözetildiğinde, davacının söz konusu olaylar sırasında nereden ve kim tarafından ateş edildiği, dolayısıyla kime ait olduğu belli olmayan bir silahla vurularak yaralanması nedeniyle uğradığı zararların, üzerlerinde bırakılmayarak tüm topluma pay edilmesi suretiyle sosyal risk ilkesi uyarınca tazmin edilmesi hak ve nesafet ilkelerine uygun olacaktır.
    Bu itibarla, ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen tazminatın, sosyal risk ilkesi uyarınca davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, hizmet kusuru ilkesi uyarınca ödenmesi yolunda verilen kararda, sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamıştır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davalı idarenin temyiz isteminin REDDİNE,
    2. Davanın iptali istenen işlem yönünden incelenmeksizin reddi, tazminat istemi yönünden kabulüne ilişkin ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:.... sayılı temyize konu kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA,
    3. Temyiz yargılama giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
    4. Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
    5. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi