Esas No: 2017/2980
Karar No: 2022/2758
Karar Tarihi: 25.05.2022
Danıştay 10. Daire 2017/2980 Esas 2022/2758 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2017/2980 E. , 2022/2758 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2017/2980
Karar No : 2022/2758
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ....
KARŞI TARAF (DAVALI) : ....
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN_KONUSU : .... İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:.... sayılı kararının) maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, ... olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken ... tarihinde ... Kuzu Limanına yanaşan gemiden halatları almak için sahile atladığı esnada düşerek yaralandığı ve sakat kaldığı, bu yaralanma sonucunda gördüğü tedavilere rağmen iyileşemediği ve GATA tarafından "TSK'da görev yapamaz” kararlı raporun verildiği, bu yaralanmadan dolayı maddi ve manevi olarak zarara uğradığı belirtilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 31.000,00
TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:...İdare Mahkemesi İkinci Dairesince; yaralanma olayının meydana gelmesinde davacının kişisel kusurunun olmadığı, olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunmamakla birlikte davacının zararının kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince davalı idare tarafından karşılanması gerektiği, davacının sağlık durumunun tespiti için GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından alınan ... tarihli raporda, davacının % 11 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının belirtildiği, maddi tazminatın hesaplanması için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporda, davacının maddi tazminat hak edişinin bulunmadığının belirlendiği, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir nitelikte bulunduğu gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine, davacının olay nedeniyle çektiği acı ve ıstırapların kısmen de olsa karşılanması gerektiği gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, takdiren 11.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan %25 artırımlı ödenen vazife malullüğü aylıklarının, 5434 sayılı Kanun'un ek 79. maddesine göre yapılan ek ödemenin, ayın Kanun'un 89. maddesi kapsamında ödenen emekli ikramiyesinin yarar kabul edilerek maddi zarar tutarından indirilmek suretiyle yapılan hesaplamanın hukuka aykırı olduğu, aksi yöndeki hesaplama esas alınarak verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesi hükmü gereğince, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin kapatılmasıyla Danıştay'a ve idare mahkemelerine gönderilen dosyalara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na tabi olması nedeniyle işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
... olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan davacı, .... tarihinde ... Kuzu Limanına yanaşan gemiden halatları almak için sahile atladığı esnada düşerek yaralanmış, bu yaralanma sonucunda gördüğü tedavilere rağmen iyileşememiş, hakkında GATA tarafından ... tarih ve 11410 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Raporu ile "TSK'da görev yapamaz." kararı verilmiştir.
Davacının, anılan raporun onaylanmasından sonra 19/08/2014 tarihinde sözleşmesi feshedilmiş, 15/09/2014 tarihinden itibaren de 13 yıl 9 aylık hizmetine karşılık 5434 sayılı Kanun'un 45. maddesine göre 6. derece vazife malullüğü aylığı bağlanmış, 13 hizmet yılına karşılık toplam ... TL emekli ikramiyesi ödemiş ve tütün ikramiyesi tahukkuk ettirilmiştir.
Davacı tarafından, askerlik görevi esnasında hizmet nedeniyle meydana gelen olay neticesinde yaralandığından ve sakat kaldığından bahisle maddi ve manevi olarak zarara uğradığı belirtilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
27/04/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Anayasa'ya eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendi hükmüyle, askeri yargı kaldırılmış ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmekte olan dosyalardan, kanun yolu incelemesi aşamasında olanların Danıştay'a, diğer dosyaların ise görevli ve yetkili idari yargı mercilerine bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde gönderileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasanın 121. maddesi ile 25/10/1983 tarihli ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 4. maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca 15/08/2017 tarihinde kararlaştırılan ve 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 36. maddesi ile 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na eklenen ve 7078 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile kabul edilen Geçici 45. maddede ise; kaldırılan askeri yargı mercilerinde görülmekte olan, tebliğde ve infaz aşamasında bulunanlar ile bu mercilerin arşivlerinde bulunan işi bitmemiş dosyalardan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde kanun yolu incelemesinde olanların Danıştaya, diğerlerinin ise Ankara İdare Mahkemelerine gönderileceği kurala bağlanmıştır.
Uyuşmazlığa ilişkin olarak, "usul kurallarının derhal uygulanırlığı ilkesi" gereğince dava dosyalarının devrini müteakip uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun "Bedensel zarar" başlıklı 54. maddesinde, bedensel zararların; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olduğu; "Belirlenmesi" başlıklı 55. maddesinin 1. fıkrasında, destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı, kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği; zarar veya tazminattan indirilemeyeceği, hesaplanan tazminatın, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamayacağı veya azaltılamayacağı, bu Kanun hükümlerinin, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanacağı hükümlerine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Olayda, davacının ... olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaparken ... tarihinde ... yanaşan gemiden halatları almak için sahile atladığı esnada kişisel kusuru bulunmaksızın yaralanması, daha açık bir anlatımla görevinin neden ve tesiri sonucu çalışma gücünü kısmen kaybetmesi karşısında, uğradığı zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca tazmini gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, tazmin edilecek zararın tespiti için öncelikle Borçlar Kanunu'nun yukarıda aktarılan 54. maddesi hükmünün anlam ve kapsamının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Aktarılan hükümden de görüleceği üzere; kazanç kaybı ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, maddenin ayrı bentlerinde farklı bedensel zarar kalemleri olarak örnekleme yoluyla sayılmıştır. Buna göre, bedensel zarara uğrayan kişiler hem "kazanç kaybı" hem de "çalışma gücü kaybı"na uğrayabilirler.
Öte yandan; bedensel zararın neden ve etkisiyle çalışma gücü kaybına uğrayan, bir başka ifadeyle, kısmen veya tamamen çalışma gücünü kalıcı/sürekli kaybeden kişinin gelirinde veya kazancında bir azalma meydana gelmemiş olsa dahi işini ya da günlük yaşamsal faaliyetlerini eskisine ve emsallerine nazaran daha fazla efor sarf ederek yapması nedeniyle oluşan ve bir maddi zarar kalemi olan "efor/güç kaybı zararı", yukarıda anılan Kanun hükmünde geçen "çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar" kapsamında yer almaktadır. Zira, kişinin uğradığı bedensel zararı, çalışma gücündeki kayıp nedeniyle fazladan sarf ettiği "efor" oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, çalışma gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu "fazladan sarf edilen gücün" oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, idari eylem nedeniyle kalıcı sakatlığa uğrayan kişinin gelirinde/kazancında, bu sakatlığa bağlı olarak bir azalma meydana gelmişse, uğradığı bu kazanç kaybının yanı sıra çalışma gücü kaybından kaynaklanan efor (güç) kaybı tazminatının da ödenmesi gerekmekte olup, her ikisinin birlikte ödenmesi, iki ayrı tazminat kalemi olması nedeniyle mükerrer ödeme olarak değerlendirilmemelidir.
Bununla birlikte, dava dilekçesinde, davacının sahile atlamasını müteakip topuklarında ve kaval kemiği arasında yer alan kaslarında acı ve ağrı oluştuğu, ayaklarının üzerine basamadığı, görevi sırasında ve görevi nedeniyle uğradığı bu hasarlı beden durumunun giderilmesi gerektiği yönünde ifadelere yer verildiğinden, davacının söz konusu maluliyeti nedeniyle "efor kaybı tazminatı" talebinde bulunduğu kanaatine varılmış olup, davacının efor kaybı nedeniyle oluşan gerçek zararının ortaya konulabilmesi için denkleştirme hesabının toplam zararı üzerinden yapılması, bunun için de efor kaybı nedeniyle oluşan zarar ile birlikte gelir kaybı nedeniyle oluşan zararın da tespiti gerekmektedir.
Buna göre, davacının gelir kaybı ve efor kaybı zararı, aşağıda belirtilecek hesaplama ilkeleri uyarınca ayrı ayrı tespit edilmelidir. Ancak davacı tarafından sadece efor kaybı nedeniyle tazminat talep edildiğinden, taleple bağlılık ilkesi gereği yalnızca efor kaybına ilişkin olarak hesaplanacak tazminata hükmedilmelidir.
Dava konusu uyuşmazlığın davacının gelir kaybı yönünden incelenmesi:
Dosyanın incelenmesinden; Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 24/06/2015 tarihli raporda, davacının %11 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı kanaatine varıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik Daire Başkanlığının 22/07/2015 tarihli yazısı ile 13 yıl 9 ay hizmetine karşılık davacıya 15/09/2014 tarihinden itibaren 5434 sayılı Kanun'un 45. maddesine göre vazife malullüğü aylığı bağlandığı, 13 hizmet yılına karşılık aynı Kanun'un 89. maddesi uyarınca 22.017,50 TL emekli ikramiyesi ödendiği ve Ek 79. maddesi uyarınca da tütün ikramiyesi tahakkuk ettirildiği bildirilmiştir.
Bu durumda, davacının olay nedeniyle gelir kaybından doğan zararının tespit edilmesi amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemesinde, zararı doğuran olay olmasaydı davacının işlemiş aktif dönemde elde edeceği geliri ve bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten yasal emeklilik yaşı olan 55 yaşına kadarki işleyecek aktif dönemde elde etmesi muhtemel gelirinin toplamı (Davacının geliri, emsali uzman çavuşun almakta olduğu görev aylıkları esas alınarak hesaplanmalıdır.) ile olay nedeniyle davacıya SGK tarafından bağlanan vazife malullüğü aylıkları arasındaki fark, davacının aktif dönem maddi (gelir kaybı) zararı; iş gücü kaybına maruz kalmamış olsaydı aktif çalışma süresi sonu olan ve emekli olacağı kabul edilen 55 yaşından TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel yaşam süresi sonuna kadar SGK tarafından bağlanacak emekli aylığı ile olay nedeniyle SGK tarafından bağlanan vazife malullüğü aylıkları arasındaki fark, davacının pasif dönem maddi (gelir kaybı) zararı; 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesi gereğince ödenen tütün ikramiyesinin yasal faiz uygulanarak güncellenmiş tutarı ise, yarar kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılması; hesaplamada, gelecek yılların görev aylıklarının, emekli aylıklarının ve vazife malullüğü aylıklarının, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen aylık miktarlarının, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu uyuşmazlığın davacının güç (efor) kaybı zararı yönünden İncelenmesi:
Bakılan davada, adli tıp uzmanı tarafından hakkında düzenlenen 24/06/2015 tarihli rapor uyarınca davacının %11 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, dolayısıyla efor/güç kaybı zararına uğradığı anlaşılmaktadır. Davacının yaralanması nedeniyle günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan maddi zararın bir çalışmanın karşılığı olan asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla %11 oranında çalışma gücü kaybına uğrayan davacının zarara uğranılan tarihten itibaren 5434 sayılı Kanun uyarınca uzman çavuşların emeklilik yaşı kabul edilen 55 yaşın sonuna kadar olan aktif dönemdeki maddi zararının, asgari geçim indirimi dahil net asgari ücrete yukarıda belirtilen maluliyet oranı uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatının hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (asgari geçim indirimi hariç net asgari ücret tutarına %11 maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.
Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir.
Ayrıca, yukarıda "gelir kaybı" bölümünde yapılacak denkleştirme (yarar-zarar hesabı) sonucu davacının halen yararının bulunması halinde, kalan yarar tutarının, ilgilinin efor kaybı zararından indirilerek denkleştirme yapılması ve ortaya çıkacak sonuca göre yalnızca efor kaybı zararının tazminine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, maddi tazminat hak edişinin bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddedilmesine ilişkin kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının (... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E..., K:... sayılı kararının) temyize konu edilen maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın davanın görüm ve çözümünde yetkili olan ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın .... İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.