6. Ceza Dairesi 2016/2110 E. , 2018/8193 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma, yağmaya teşebbüs
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1) Sanık ... hakkında katılan ...’e yönelik yağmaya teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden;
5237 sayılı TCK’nin 148.maddesinde düzenlenen yağma suçu 6 yıldan-10 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmamıştır.
Temel cezasının belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK"nin 61/1. maddesinde;
A-Hakim somut olayda;
1-Suçun işleniş biçimi,
2-Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar,
3-Suçun işlendiği zaman ve yer,
4-Suçun konusunun önem ve değeri,
5-Meydana gelen zarar ile tehlikenin ağırlığı
6-Failin kasıt veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı,
7-Failin güttüğü amaç ve saik,
Göz önünde bulundurularak ""İşlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı oranında temel cezayı belirler"" şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK"nin ""Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi"" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki ""Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur"" biçimindeki düzenleme ile de; işlemen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbiri arasında ""Orantı"" bulunması gerektiğini vurgulamıştır.
Kanun koyucu cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hakime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel ceza belirlenerek yetki ve görevi yüklemiştir.
Hal böyle olunca;
Hakim temel cezayı belirlerken, dayandığı gerekçe TCK"nin 61/1.maddesine uygun olarak dosyaya yansıyan bilgi ve belgeleri isabetli değerlendirdiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında dosya bir bütün halinde değerlendirildiğinde; sanık hakkındaki temel cezanın, adalet, hak ve nesafet kuralları, 5237 sayılı TCK"nın 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesi ile bağdaşmayan ve denetime olanak vermeyecek şekilde üst sınıra yakın tayin olunması,
2) Sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden;
Ceza yargılamasının amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda somut gerçeğin her türlü kuşkudan uzak bir biçimde kesin olarak saptanmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK"un gerekse 5271 sayılı CMK"nin adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi, diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm yasal kanıt ve belgelerin araştırılıp tartışılması, doğruluğunun her türlü kuşkudan uzak bir şekilde ispatı zorunludur.
Somut olaya gelince;
Katılan ...’nun 02/09/2014 günlü kolluk beyanında özetle; diğer katılan ... ve sanık ile evlerinin önünde oturdukları sırada, sanığın para istediği, katılan ...’dan aldığı olumsuz yanıt üzerine...’ı darp ettiğini, bunun üzerine ...’ın olay yerinden ayrıldığını, ardından sanığın cep telefonunu elinden çekerek aldığını ve “..."ı ikna edersin , bana bu telefonun fiyatı kadar para getirsin, telefonu vereyim” dediğini, telefonunu alarak yanından ayrılan sanığın evine girmesi üzerine telefonunu almak için peşinden gittiğini, sanığın kendisine kapıyı açtıktan sonra telefonunu kırılmış ve kullanılamaz vaziyette iade ettiğini, telefonunun faturasının mevcut olup tahkikat evrakına eklenmek üzere ilk fırsatta getireceğini,
Mahkemede; olayın başlangıcına ilişkin kolluk beyanına benzer anlatımda bulunup, sanığın elinden telefonunu çekerek almasına korkusundan ses çıkaramadığını, sanığın “...’ı ikna edersin, ...’ı ikna et bana para getirsin, bu telefonu sana geri vereyim”dediğini, Oğuzhan’ın peşinden gittiğini, yüzü kızarmış halde gördüğü ...’a “Bu şekilde eve gitme” dediğini, daha sonra tekrar yanına döndüğü sanığın kırık ve kullanılamaz bir vaziyette telefonunu geri verdiğini, sanığın telefonu kendisinden alıp iade etmesi arasında geçen sürenin 5-10 dakika kadar olduğunu, telefonunun faturasının mevcut olup mahkemeye ibraz edeceğini, beyan ettiği,
Katılanın beyanlarında geçen; sanık tarafından kırık bir vaziyette kendisine geri verilen telefona dair bir tespiti ve suça konu telefon ile ilgili bir faturanın da dosyada bulunmadığı dikkate alındığında;
Katılanın yağmalandığı iddia edilen cep telefonunda takılı bulunan hattan hareketle imei numarası tespit edildikten sonra, olay tarihi öncesi ve sonrasında bu telefonunun kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldı ise kimler tarafından kullanıldığı, bunun katılan ve sanıkla bağıtı resen araştırılıp, katılandan suça konu telefon ile ilgili faturanın akıbeti sorulup, sonucuna göre delillerin bir bütün halinde değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeyle yetinilip yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
3) Sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nin 58. maddesi uygulamasında gösterilen ilamın birden fazla mahkumiyet hükmü içerdiği, bu hükümlerden en ağırının tekerrüre esas alınmak suretiyle uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden, infazda duraksamaya neden olacak şekilde karar verilmesi,
4) T.C.Anayasası’nın 90.maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK"nin 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıklar için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunmanın ücretlerinin sanıklardan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi,
5) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK"nin 53. maddesinde yazılı, “Seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması nedeniyle karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 18.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.