
Esas No: 2019/365
Karar No: 2019/1254
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/365 Esas 2019/1254 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen “istihkak” davasından dolayı bozma üzerine direnme yoluyla verilen İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 17.07.2014 tarihli, 2014/601 E., 2014/755 K. sayılı kararının onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 27.11.2018 tarihli ve 2018/17-763 E., 2018/1792 K. sayılı kararın karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı Pars Endüstriyel Ürünler San. ve Tic. A.Ş. (eski unvanı: Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş.) vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, üçüncü kişinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 96. vd. maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak istemine ilişkindir.
Davacı üçüncü kişi vekili; davalı alacaklı vekilinin davalı borçlu aleyhine yapmış olduğu takip nedeni ile 10.01.2009 tarihinde yapılan hacze konu menkullerden tutanağın 6 ve 8. sırasındaki mahcuzların Yapı Kredi Finansal Kiralama Anonim Ortaklığından finansal kiralama sözleşmesi ile kiralandığını, diğerlerinin ise üçüncü kişi şirkete ait faturalı eşyalar olduğunu, borçlunun mahcuzlarla ilgisinin bulunmadığı gibi farklı bir alanda ve adreste faaliyet gösterdiğini ileri sürerek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili; davacının sunduğu kira sözleşmesine göre borçlunun da haciz adresinde faaliyet gösterdiğini, söz konusu adreste borçluya ait çok sayıda belgenin bulunduğunu ve istihkak iddiasının kanıtlanamadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı borçlu; usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, duruşmalara da katılmamıştır.
Yerel Mahkemece; davacı üçüncü kişinin haczin yapıldığı yerde 2006 yılından beri faaliyette bulunduğu, ticaret sicil kaydı ile elektrik, telefon, doğalgaz aboneliklerinin de bu durumu doğruladığı, borçlunun ise farklı bir yerde faaliyet gösterdiği, mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğu, ispat yükü altında olan alacaklının mülkiyet karinesinin aksini kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı alacaklı Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece; İİK’nın 97. maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü ve istihkak iddiasının kanıtlanamaması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; davacının meşru nedenli bilgi ve kayıtlara istinaden uzun süredir burada etkinlikte bulunmasının ispat külfetinin davalıda olmasını zorunlu kıldığı, ispat külfeti kendisinde olmamasına rağmen davacının mahcuzlarla ilgili yeterince argüman sunduğu, bilirkişi raporunda da mallarla meşru ilişkiyi hükümden düşüren kesin bir ifade bulunmadığı, davalının, davacı ile borçlunun ittifak ederek alacakları karşılıksız bıraktığına ilişkin tezini meşru, haklı, kabul edilebilir delillerle ortaya koyup kanıtlaması gerektiği, olanak ve kolaylık olmasına rağmen davalının bu edimini teksif ilkesi uyarınca belirlenen zaman dilimi içerisinde mahkemeye sunmadığı, yalnızca iddia ile yetindiğinden mahkemece ikna edici bulunmadığı gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararının davalı alacaklı Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2018 tarihli ve 2018/17-763 E., 2018/1792 K. sayılı kararı ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun onama kararına karşı davalı alacaklı vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuştur.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından İİK 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından mı yoksa davalı alacaklı tarafından mı ispat edilmesi gerektiği, burada varılacak sonuca göre istihkak iddiasının kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki; davalı-alacaklı tarafından, işbu davaya konu beş adet takip dosyasında takip borçlusu Ernur Ambalaj Kağıt San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin borcundan dolayı, bu dava dosyası haricindeki dört adet takip dosyasında ise dava dışı takip borçlusu Nursan Kağıt Ambalaj San. ve Tic. A.Ş.’nin borcundan dolayı olmak üzere toplam dokuz adet icra dosyasında 10.01.2009 tarihli aynı haciz zaptı ile menkul mallar haczettirilmiştir. Dolayısıyla hem Ernur Ambalaj Kağıt San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin borcundan dolayı, hem de Nursan Kağıt Ambalaj San. ve Tic. A.Ş.’nin borcundan dolayı aynı menkul mallar haczedilmiştir.
Takip borçlusu Ernur Ambalaj Kağıt San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine başlatılan beş adet takip dosyasından yapılan haciz nedeniyle işbu dava dosyasında, dava dışı takip borçlusu Nursan Kağıt Ambalaj San. ve Tic. A.Ş. aleyhine başlatılan dört adet takip dosyasından yapılan haciz nedeniyle de İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/491 E. (bozma sonrası 2014/684 E.) sayılı dosyasında istihkak davası açılmıştır. İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin bu dava dosyasında ticari defter ve kayıtlar da incelenmek suretiyle daha geniş bir araştırma yapılarak sonuca ulaşılmış, ayrıca aynı tutanak ile haczedilen menkul malların satışının yapıldığı anlaşılmakla mahkemece bedel bakımından davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 2018 yılında kesinleşmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12.06.2018 tarihli ve 2018/257 E., 2018/14030 K. sayılı kararı).
11.02.2009 tarihinde açılan uyuşmazlığa konu işbu dosyanın dava dilekçesinde ise 10.01.2009 tarihinde haczedilen malların davacıya aidiyeti ve teslimi ile mahcuzlar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir. Herhangi bir ayrıma gidilmediğinden finansal kiralama sözleşmesine konu olduğu belirtilen mallar üzerindeki haczin kaldırılmasının da talep edildiği belirgindir. Yargılama aşamasında; finansal kiralama kapsamındaki malların istihkak konusu yapılmadığı, finansal kiralamaya konu menkullerin haczedilmesi işleminin Ümraniye 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/182 E. sayılı dosyasında şikâyet konusu edildiği ve mahkemece davanın kabulüne karar verildiği belirtilmiş ise de; Ümraniye 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/182 E. sayılı haczedilmezlik şikâyeti konulu davasının açılma tarihi bu davadan önce 19.01.2009 olup, mahkemece davanın kabulü ile 10.01.2009 tarihli haciz zaptının 6. sayfasının 6. sırasında yer alan dalgakıran marka oluklu komprasör ile 8. sırasında yer alan iki adet bobin ayağı üzerindeki haczin kaldırılmasına dair verilen 12.10.2011 tarihli kararın temyiz edilmesi üzerine eksik araştırma yapılarak sonuca ulaşıldığı gerekçesiyle bozulduğu, uyulan bozma kararı sonucu yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın ise temyiz incelemesinde onanmasına karar verilerek karar düzeltme yolundan da geçmek suretiyle 2015 yılında kesinleştiği anlaşılmıştır (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2015/30494 E., 2015/32345 K. sayılı kararı). Bu durumda yerel mahkemece; finansal kiralama sözleşmesine konu edilen mallar bakımından konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir. Oysa ki yerel mahkemece verilen direnme kararında finansal kiralama sözleşmesi kapsamındaki menkullerin dava konusu edilmediği, dilekçede yalnızca malların menşei hakkında açıklamaya yer verildiği belirtilmiş ve bu hatalı belirlemeye rağmen gerekçe ile de çelişmek suretiyle, infazda da tereddüte yol açacak şekilde ayrım yapılmaksızın davanın kabulü ile tüm hacizli mallar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümü için ispat yükünün irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Genel ispat kuralını düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.
İİK’nın 97/a ve 99. maddelerinde ise alacaklı ve üçüncü kişiler yararına bazı yasal karinelere yer verilmiştir.
Kanun’un 97/a maddesi ile,
“…Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. Birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle kadın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar veya örf ve adet, sanat, meslek veya meşgale icabı olanlar bunların farz olunur. Bu karinenin aksini ispat külfeti iddia eden kişiye düşer.
İstihkak davacısı malı ne suretle iktisap ettiğini ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve hadiseleri göstermek ve bunları ispat etmekle mükelleftir.” düzenlemesi getirilmiş,
99. maddesinde ise;
“…Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır.” amir hükmüne yer verilmiştir.
İİK"nın 97/a-l maddesinde borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına öngörülen yasal karineler borçlu ile üçüncü kişilerin anlaşarak alacaklılardan mal kaçırma eylemlerini önlemek amacıyla getirilmiştir.
Buna göre;
a- "Bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır" (İİK md. 97/a- birinci fıkra ilk cümle). Bu karine uyarınca, haciz sırasında taşınır malı elinde bulunduran borçlu onun maliki sayılır. Borçlunun taşınır malın maliki kabul edilmesi için elde bulundurmanın malik sıfatıyla olması koşul değildir. Malı elde bulunduran kişi haczedilen malın gerçek maliki olabileceği gibi gerçek malik adına zilyet olan kişi de olabilir.
b- "Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur " (İİK md. 97/a, birinci fıkra, ikinci cümle). Alacaklı yararına kabul edilen bu yasal karineye göre, haczedilen taşınır malı, borçlu ile üçüncü kişilerin birlikte ellerinde bulundurmaları durumunda, borçlu malın maliki sayılır.
c- Bu karinelerin aksini ispat yükü üçüncü kişiye düşer. İİK"nın 97/a maddesi ilk ve ikinci cümlesinde alacaklı yararına öngörülen yasal karinelerin aksini ispat etmek mümkündür.
Mal borçlu elinde bulunurken haczedilmişse, istihkak davası açmak yükümü, mal üzerinde istihkak iddia eden üçüncü kişiye düşer (İİK md. 97/6-9). Üçüncü kişi açtığı davada alacaklı yararına olan karinenin aksini, "malı nasıl kazandığını ve borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukukî ve fiilî sebep ve olayları göstererek" ispat edecektir.
Davacı üçüncü kişi, bu ispat yükünü yerine getirirken malı hangi hukukî sebebe dayanarak kazandığını, eğer satın alma nedenine dayanmışsa satın aldığı tarihte malı satın alabilecek ekonomik güce sahip olduğunu, malın ne sebeple borçlu elinde bulunduğunu kanıtlamak zorundadır. Yasal karinenin aksi tanık dâhil her türlü kanıtla ispat edilebilir. Ancak davacı üçüncü kişinin karinenin aksini ispat için icra mahkemesine sunduğu kanıtların yeterli inandırıcı ve hiçbir duraksamaya yer vermeyecek nitelikte olması gerekir. Yargıtay, örneğin, takipten sonra ve özellikle hacze yakın tarihte düzenlenen faturalar alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla temin edilmiş olduğundan yasal karinenin aksini ispata yeterli kanıt olmadığı görüşündedir. Bunun gibi, haciz tarihini ve hacizden sonraki tarihleri taşıyan belgelere değer verilemez.
Malın borçlu elinde haczi durumunda istihkak davası üçüncü kişi yerine alacaklı tarafından açılmış olsa bile ispat yükü üçüncü kişiye düşer (Güneren, A.: İcra ve İflas Hukuku’nda İstihkak Davaları, Ankara 2008, s: 652, 653, 654 vd.).
Somut olayda; yukarıda belirtildiği gibi, davalı alacaklı Pars Tekstil San. ve Tic. A.Ş. tarafından bu dosya borçlusu Ernur Ambalaj Kağıt San. ve Tic. Ltd. Şti. ve dava dışı Nursan Kağıt Ambalaj San. ve Tic. A.Ş. hakkında toplam dokuz adet dosyada ayrı ayrı icra takipleri başlatılmış, ancak tüm takip dosyaları için 10.01.2009 tarihinde aynı adreste tek bir haciz işlemi yapılmış, haczin yapıldığı üçüncü kişi adresinde borçlu şirket belgelerinin bulunması üzerine üçüncü kişi tarafından istihkak davası açılmıştır. Bu iki borçlu şirketin ortak oldukları ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğu gibi İstanbul Ticaret Odasında mevcut firma bilgilerinde Ernur Ambalaj Kağıt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin web sayfası olarak “www.nursanambalaj.com” adresinin gösterildiği anlaşılmaktadır. Haczin yapıldığı adreste borçlu Ernur Ambalaj Kağıt San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait klasörler hâlinde evrak bulunmuştur. Öte yandan, dosya içinde yer alan kira kontratından anlaşıldığı üzere borçlu şirketin ortağı olan dava dışı borçlu Nursan Kağıt Ambalaj San. ve Tic. A.Ş. ile davacı üçüncü kişi şirket haczin yapıldığı iş yerini birlikte kiralamışlardır. Kira borcu için Ümraniye 3. İcra Müdürlüğünün 2008/9283 sayılı dosyasında davacı üçüncü kişi ile dava dışı Nursan A.Ş. aleyhine icra takibi yapılmıştır. Bu takip dosyasında “109.000,00YTL (7.500,00YTL 2008 yılı Eylül ayı bakiye kira alacağı, 14.500,00YTL"den 2008 yılı Ekim ve Kasım ayları ile muacceliyet şartı gereği 14.500,00YTL"den Aralık, Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayları kira parası) kira parasının takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, icra giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte tahsili ve akdin feshi ile Alemdağ Cad. No: 147 Dudullu Ümraniye/İstanbul adresindeki mecurun tahliyesi” talep edilmiştir. İcra dosyasına her iki borçlu tarafından da adresin birlikte kullanılmadığı yönünde bir itiraz sunulmamış olması karşısında davacı üçüncü kişi vekili tarafından hacze konu adresin 2007 yılından beri tek başına müvekkili tarafından kullanıldığı yönündeki iddiaya itibar edilemeyeceği açıktır.
Bu durumda; dosyadaki belgelerden, dava konusu haczin yapıldığı adresin borçlu, borçlunun ortağı olan dava dışı diğer borçlu ve davacı üçüncü kişi şirket tarafından ortak kullanıldığının kabulü gerektiğinden, İİK"nın 97/a maddesindeki mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile alacaklı yararına olup karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanması gerekmektedir.
Ne var ki satışa konu olan aynı mallar üzerinde mükerrer hak iddiası ve mükerrer sorumluluk doğmaması açısından bu aşamada İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/491 E. (bozma sonrası 2014/684 E.) sayılı dava dosyası ile uyuşmazlığa konu işbu dosyanın birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira anılan dosyada kesinleşen karar işbu dava dosyası bakımından güçlü delil mahiyetindedir. Bu durumda; finansal kiralama sözleşmesine konu edilen mallar yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi yanında, talebe konu edilen diğer mallar yönünden tahsilde tekerrür olmamak üzere davacı üçüncü kişiye ait olduğu kanıtlanan mahcuzların satış bedeline karşılık gelen 27.040,00TL’nin davalı alacaklıdan alınarak davacı üçüncü kişiye verilmesine, diğer mallar yönünden yapılan fazlaya ilişkin talebin ve tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı borçlu tarafça cevap dilekçesi ve bir delil listesi sunulmadığı, haczedilen yerin davalı borçlu ile birlikte kullanıldığı yönünde dosya kapsamında delil bulunmadığı, yasal karinenin varlığının kabul edilebilmesi için borçlunun haciz uygulanan adresle ilgisinin kesin olarak saptanması gerektiği, bilirkişi raporunda da haciz uygulanan adresin takip borçlusuyla herhangi bir somut ilgisinin tespit edilemediğinin belirtildiği, ticaret sicil kayıtlarından haciz uygulanan adresin son defa davacıya ait olduğunun ve davacının bu adreste 2007 yılından beri faaliyette bulunduğunun belgelendirildiği, takip borçlusuna ait olduğu belirtilen evrakın haciz mahalli dışında bağımsız ve kapalı bir alan olan soğuk hava deposunda bulunduğu, söz konusu belgelerin 2006 yılı ve öncesine ait olduğu, kira kontratında ve Ümraniye 3. İcra Müdürlüğünün 2008/9283 E. sayılı dosyasında işbu dava dosyasının takip borçlusunun taraf olmadığı, davacı ile borçlu şirketin organik bütünlük içinde olduğunun kanıtlanamadığı bu nedenle de tüzel kişilik perdesinin kaldırılması şeklinde adlandırılan teorinin somut olay bakımından uygulanamayacağı, finansal kiralama sözleşmesine konu edildiği belirtilen malların işbu istihkak davasının konusu olmadığı ve icra dosyasındaki ödeme emrinin tebliğ edildiği adres ile haciz adresinin aynı yer olmadığı gözetilerek Hukuk Genel Kurulu Kararında bu yönde belirtilen açıklamalar kaldırılmak sureti ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği yönünde ileri sürülen görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen hükmün Hukuk Genel Kurulunca onanmasına dair kararın kaldırılarak, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2018 tarihli ve 2018/17-763 E, 2018/1792 K. sayılı onamaya ilişkin kararın KALDIRILMASINA; direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde karar düzeltme ve onama harcının yatırana geri verilmesine, 03.12.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.