21. Hukuk Dairesi 2016/20556 E. , 2017/4397 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen davalar bakımından davacı, davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...., ..., ..., ..., ... ve.... ..."in kendisine ait işyerinde çalışmadıklarının tespitine, Kurumun 06/04/2012 tarih 2012/DD-79 sayılı raporunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl ve birleşen davalar bakımından kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddine,
2- Davalı Kurum vekilinin temyizine gelince;
Dava, denetmen raporu ile davacıya ait işyerinde çalıştığı tespit edilen davalıların davacı işyerinde çalışmadıklarının tespiti ile söz konusu denetmen raporunun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, birleşen davaların bir kısmının kabulü ve bir kısmının reddi ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, 06/04/2012 tarihli Denetmen raporu ile davalıların davacıya ait işyerinde çalıştıklarının tespit edildiği, Kurumun 21/12/2016 tarihli yazısında Denetmen Raporu ile davacı işyerinde çalıştığı tespit edilen davalılar ile ilgili prim tahakkukunun ve tahakkuk işlemine ait tebligatın olmadığının, dolayısıyla davacı tarafından yapılan itirazın ve alınan komisyon kararının olmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 86/6. maddesinde; “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re"sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü bulunmaktadır.
Dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını resen incelemekle görevlidir. Dava açılmasında korunmaya değer bir hukuki yarar yok ise, davanın bu yönden esasa girilmeden reddi gerekir.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Söileşme)"nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü" nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kölüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Somut olayda, 06/04/2012 Denetmen Raporu ile davacı işyerinde çalıştığı tespit edilen davalılar ile ilgili olarak prim tahakkukunun yapılmadığı ve henüz Kurum tarafından yapılan bir işlem bulunmadığı, bu kapsamda yukarıda bahsi geçen 5510 sayılı Yasanın 86/6. maddesinde belirtilen prosedür uygulanmadan eldeki davanın açıldığı, bu aşamada davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, Kurumun prim tahakkukuna ilişkin olarak işlem yapmasından sonra 5510 sayılı Yasanın 86/6. maddesinde düzenlenen prosedüre göre davanın açılması gerektiği anlaşıldığından hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
25/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.