3. Hukuk Dairesi 2019/2401 E. , 2019/9384 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, muris ..."ın, Kdz.Ereğli 2.Noterliği"nce düzenlenen 03/06/1987 tarih ve 10100 yevmiye numarlı vasiyetnamesi ile, Zonguldak ili Ereğli ilçesi Gülüç beldesinde bulunan 332 ve 329 parsel sayılı taşınmazlarını davalıların murisi ..."a, Gülüç Köyü, Örencik mevkiinde kain 426 parsel sayılı taşınmazı davacılardan ..."ya , yine aynı köy hudutlarında kain diğer taşınmazların tamamını davacılardan Müzeyyen ve davacıların babası ..."a vasiyet ettiğini, murisin yaptığı vasiyetnamenin Kdz. Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 19/02/1988 tarih 1987/16 E.-1988/2 K. sayılı kararı ile açılıp okunduğunu ileri sürerek, dava konusu vasiyetnamenin tenfizi ile, 426 parsel sayılı taşınmazın davacı ... adına, vasiyetname ve murisin vefat tarihinde henüz kadastro işlemleri tamamlanmış olan 53 parselin (yeni 123 ada 81 parsel) ise yarısının davacı ..., diğer yarısının ... mirasçıları olan diğer davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar ... davanın reddini dilemişler, davalı ... ise süresinde sunmadığı cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazı ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Kdz.Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1987/16 E.-1988/2 K. sayılı dosyasında vasiyetnamenin tenfizine karar verildiği gerekçesiyle bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 02.07.2018 tarihli ve 2018/4182 E. 2018/7409 K. sayılı kararıyla; " Hükme dayanak yapılan Kdz.Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1987/16 E.-1988/2 K. sayılı dosyasının mahkemesinden istendiği ancak dosyanın imha edildiğinin bildirildiği, dosya içerisinde yalnızca gerekçeli karar örneğinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Kdz.Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1987/16 E.-1988/2 K.sayılı kararı incelendiğinde; 743 sayılı Medeni Kanun dönemine ait olduğu, söz konusu yargılama dosyasında davacının "kamu" olarak gösterildiği, karar içeriğinde murisin mirasçılarının tespiti yapılarak hazır olan mirasçılara dava konusu vasiyetnamenin okunduğu ve vasiyetnameye karşı beyanlarının alındığı, hüküm kısmında ise murise ait dava konusu vasiyetname içeriğinin aynen yazılmasının ardından "vasiyetnamenin aynen tenfizi" ifadesinin kullanıldığı, bu şekilde hüküm tesis edildiği görülmektedir.
Açıklanan içeriği itibari ile her ne kadar hüküm kısmında "tenfiz" ifadesi kullanılmış ise de iş bu dosyanın (4721 sayılı TMK kapsamında) vasiyetnamenin tenfizi dosyası niteliğinde değil vasiyetnamenin açılması dosyası niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, dayanak olarak alınan iş bu dosya, eldeki yargılama dosyasını konusuz bırakamaz.
Bu itibarla; yerel mahkemece davanın esasına girilerek, dava konusu taşımazlara ilişkin tüm tapu kayıtlarının (kadastro tutanakları dahil) dosyaya getirtilmek suretiyle tüm deliller değerlendirilerek, işin esasına ilişkin hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece; davacıların dava konusu taşınmazlar üzerindeki iştirak halindeki mülkiyetlerinin dava açılmadan önce 18.09.2015 tarihinde müşterek mülkiyete çevrildiği, bu işlemin lehine vasiyet yapılana vasiyet okunduktan sonra gerçekleştiği, davanın bu hali ile ayna ilişkin olarak tapu iptal ve tescil davası olarak görülebileceği gerekçesiyle konusuz kalan dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; 02.07.2018 tarihli bozma ilamında davanın esasına girilerek, dava konusu taşımazlara ilişkin tüm tapu kayıtlarının (kadastro tutanakları dahil) dosyaya getirtilmek suretiyle tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, mahkemece bozma sonrasında yapılan yargılama sırasında söz konusu tapu kayıtları getirtilmeksizin UYAP üzerinden temin edilen eksik tapu kayıtlarındaki bilgilere istinaden davanın ayna ilişkin olup tapu iptal ve tescil davası olarak görülebileceği gerekçesiyle konusuz kalan dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyan mahkemece, dava konusu taşınmazlara ilişkin tüm tedavüllü tapu kayıtları, (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleri ve resmi akit tabloları ile birlikte) getirtilmeden, taraflar arasındaki iştirak halindeki mülkiyetin hangi işlemle, ne şekilde müşterek mülkiyete çevrildiği tespit edilmeden tesis edilen hüküm, her ne kadar bozma ilamına uyulduktan sonra tesis edilmiş ise de, söz konusu bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden eksik araştırma ve inceleme neticesinde tesis edildiğinden usul ve yasaya aykırı bulunarak bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/1/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.