17. Hukuk Dairesi 2017/786 E. , 2019/9694 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacılar vekili; kaza tarihini kapsar geçerli bir Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası bulunmayan,davalılardan ...’ın maliki ve sürücüsü olduğu aracın, 01/12/2010 tarihinde karşıdan karşıya geçmekte olan davacıların desteği ve ortak murisi ... ’a çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında ... ’ın vefat etmesi nedeniyle maddi ve manevi kayıplar yaşadıklarını beyanla fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili; kaza sonunda reşit olan davacıların maddi anlamda müteveffanın desteğini yitirmelerinin söz konusu olmadığını, beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili;kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile maddi tazminata ilişkin talebin reddine, manevi tazminata ilişkin talebin kısmen kabulü ile her bir davacı için ayrı ayrı 5.000,00"er TL"den toplam 25.000,00 TL manevi tazminatın
olay tarihi olan 17/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ..."dan tahsili ile davacılara verilmesine, manevi Tazminat talebinin davalı ... yönünden reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K"nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, davacılar lehine takdir olunan manevi tazminatın “az” olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
2-Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı ..."ndan tazminat talebini "yasal limit noktasında" şeklinde talep etmiş; manevi tazminat talebinde bulunmamış olmasına göre, mahkemece manevi tazminat talebi yönünden davalı ... lehine ücreti vekalet takdiri doğru görülmemiştir.
3-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 53. maddesinde cenaze giderlerinin de ölüm nedeniyle meydana gelen zararlardan olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle zarar sorumlusu, ölüm halinde yapılan cenaze giderlerinden de sorumludur. Cenaze giderleri; ölümle doğrudan doğruya ilgili bulunan giderlerden ibaret olup ölenin taşınması, yıkatılması, gömülmesi, mezarlık ücreti gibi giderleri kapsar.
Somut olayda; davacılar vekili, dava dilekçesinde; davacıların annelerinin ölümü nedeniyle hem maddi hem manevi bakımdan önemli zararlara uğradığından tazminat talebinde bulunmuş olup, cenazenin defnedilmesi için yapılması zorunlu masraflardan davalı tarafın sorumlu tutulabileceği taziyeye ilişkin giderlerden sorumlu tutulamayacağına ilişkin Dairemiz"in yerleşik uygulaması göz önünde bulundurularak; cenaze dolayısıyla yapılması zorunlu olan masrafların ilgili Müftülük"ten sorulması suretiyle makul, uygun miktarda cenaze ve defin masrafı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, cenaze ve defin giderleri hususunda bir araştırma yapılmaksızın, olumlu ya da olumsuz hüküm kurulmamış olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1), (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 21/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.