1. Hukuk Dairesi 2018/2138 E. , 2019/2398 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı tarafça istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ün maliki olduğu 919 ada 369 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 9 no’lu bağımsız bölümün satışı konusunda, mirasbırakandan vekaletname alan dava dışı kardeşi ...’in, vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle anılan taşınmazı davalı eşi ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmazını davalı gelinine devretmesi için bir neden bulunmayıp satış işleminin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ileri sürerek dava konusu 919 ada 369 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 9 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın edinilmesinde mirasbırakanın hiçbir katkısı olmayıp birikimleriyle ve ailesinin yardımıyla alındığını ancak dava dışı eşinin memuriyeti nedeniyle herhangi bir incelemeye sebebiyet vermemek için taşınmazın mirasbırakan adına tescil edildiğini, eşinin emekli olmasından sonra da taşınmazın iade edildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı, temlikin muvazaalı da olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacının istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği olarak nitelendirilmiş ve vekil marifetiyle yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalının inançlı işleme yönelik savunmasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak pay oranında iptal tescile karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1938 doğumlu mirasbırakan ...’ün 19.03.2014 tarihinde ölümü üzerine dava dışı eşi..., davacı oğlu ..., dava dışı oğlu ... ile 10.10.2014 tarihinde ölen oğlu Kadir’in dava dışı eşi ... ve çocukları..., ...’ın mirasçı kaldıkları, davalı ...’in ise mirasbırakanın oğlu ...’in eşi olduğu, dava konusu 919 ada 369 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 9 no’lu bağımsız bölümün tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken 09.10.2008 tarihli vekaletnameyle yetkili kıldığı dava dışı oğlu ... eliyle tamamını 65.000 TL bedelle 16.10.2008 tarihinde davalı gelini ...’e satış yolu ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı davaların 3. kişiye karşı açılması halinde pay oranında istekte bulunulamayacağı açıktır. Eldeki davada davalı, tereke bakımından 3. kişi olup vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni bakımından davanın reddi bu gerekçeyle doğrudur.
Ancak bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıkları mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya koyamamışlardır. Dolayısıyla yukardaki ilkeler uyarınca mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği iddiası kanıtlanmış değildir.
Hal böyle olunca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı istek bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.