21. Hukuk Dairesi 2017/1487 E. , 2017/4356 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, meslek hastalığı sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezlik oranının % 11,2"den % 25"e yükselmesi ile oluşan % 13,8 oranındaki fark maluliyete dayanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemenin 04.09.2014 tarihli maddi tazminat talebinin kabulüne dair hükmü davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 10.11.2014 gün 2014/21542 Esas 2014/23442 Karar sayılı ilamı ile ...manevi tazminat davasındaki, usulünce alınmış bir kusur bilirkişi raporuna dayanmayan, davanın taraflarının beyanları veya mahkemenin bu yöndeki kanaati ile ortaya çıkan kaçınılmazlığa ilişkin değerlendirmenin, görülmekte olan maddi tazminat davasında hükme esas alınamayacağı, 4857 sayılı Yasa"nın mülga 77 ve devamı maddeleri ile bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelik hükümleri göz önünde tutularak yöntemince rapor almak ve alınan raporu mevcut delillerle birlikte değerlendirmek ve buna göre karar vermek gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına karşı “uyma” kararı verilerek yapılan yargılama neticesinde maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; bozma öncesinde aldırılan 09.06.2014 tarihli hesaba ilişkin bilirkişi raporunu davacı tarafın benimseyerek davasını ıslah ettiği, belirtilen bu raporda % 100 kaçınılmazlığın % 60 "ı davalıya yüklenerek ve kaçınılmazlık kabul edildiğinden ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir kısmı düşürülmeksizin zararın 12.556,85 TL olarak belirlendiği, davalı temyizi üzerine usulünce kusur raporu alınarak sonuca gidilmesi gerektiğinin belirtildiği, bozma sonrası aldırılan 22.04.2015 tarihli kusur raporunda davalıya % 67 oranında kusur izafe edildiği, % 33 oranında kaçınılmazlık faktörünün meslek hastalığının ilerlemesinde etkili olduğunun belirtildiği ve bu oranların esas alınarak 09.09.2016 tarihli hesap raporunda zararın 19.707,50 TL olarak tespit edildiği, söz konusu hesap raporunda % 10,67 maluliyet oranına tekabül eden ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir kısmının tenzil edildiği, mahkemece ilk hükümdeki maddi tazminat miktarını aşmayacak şekilde sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Somut olayda, bozma kararı davalı lehine olduğu halde ve bozulan kararda davalı % 60 oranındaki kusur oranı ile sorumlu tutulduğu halde, bozma sonrası aldırılan raporda davalının % 67 oranında kusurlu olduğu belirtilse de davalı lehine olan % 60 kusur oranının hükme esas alınmaması doğru olmamıştır.
Öte yandan, hükme esas alınan 09.09.2016 tarihli hesap raporunda belirlenen zarardan Kurum tarafından % 11,2 maluliyet oranına göre bildirilen ilk peşin sermaye değerinin indirildiği, oysa dava konusunun % 13,8 oranında artan maluliyete ilişkin olduğu ve bu oran üzerinden bildirilecek ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilir kısmının (Kurum tarafından rücu edilecek miktarın % 67 davalı ... kusuruna göre belirleneceği göz önünde bulundurularak) yukarda bahsedilen davalı lehinde kazanılmış hak gözetildiğinde 09.06.2014 tarihli hesap raporunda belirlenen 12.556,85 TL"den indirilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 23.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.