Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2018/8676
Karar No: 2022/6148
Karar Tarihi: 25.05.2022

Danıştay 6. Daire 2018/8676 Esas 2022/6148 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2018/8676 E.  ,  2022/6148 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2018/8676
    Karar No : 2022/6148



    DAVACI : … Odası
    VEKİLİ : Av. …
    DAVALI : … Bakanlığı
    VEKİLİ : Av. ….

    İSTEMİN KONUSU : … Müdürlüğünce yayımlanan … tarih ve … sayılı Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler konulu, … sayılı Genelgenin ekinde yer alan Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri ile İlgili Uygulanacak Esasların (1.1.2), (1.1.3) (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7), (1.1.12), (1.2.1), (1.2.3), (1.2.4) ve (2.3) sayılı maddelerinin iptali istenilmektedir.

    DAVACININ İDDİALARI : Dava konusu düzenlemelerin kararın içeriğinde ayrıntısına yer verilen iddialarla iptali gerektiği ileri sürülmüştür.

    DAVALININ SAVUNMASI :Davanın, kararın içeriğinde ayrıntısına yer verilen açıklamalarla reddi gerektiği savunulmuştur.


    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ :… Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yayımlanan … tarih ve … sayılı Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler konulu, 2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri ile İlgili Uygulanacak Esasların dava konusu (1.1.2), (1.1.3) (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7), (1.1.12), (1.2.1) ve (1.2.4) sayılı maddeleri yönünden davanın reddine, (1.2.3) sayılı maddesinin 2.paragrafı ve (2.3) sayılı maddesindeki "uzman mühendis" ibaresi yönünden dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ : Dava, … Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yayımlanan …. günlü, … sayılı Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler konulu, 2018/10 sayılı Genelgenin ekinde yer alan Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların (1.1.2), (1.1.3), (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7), (1.1.12), (1.2.1), (1.2.3), (1.2.4) ve (2.3) sayılı maddelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
    Dava konusu Genelge, inşaat alanlarındaki derin kazılarda ihmal sonucu veya yeterli önlem alınmaması nedeniyle kazı alanının bitişiğinde veya yakınında olan yapıların zarar gördüğü/zarara uğrama riski oluştuğu durumların ortaya çıkması üzerine düzenlenmiş ve planlanmakta olan veya halen inşaatı devam eden yapılarla ilgili olarak genelgede yer verilen İmar mevzuatı hükümleri, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükmü ile ilgili diğer mevzuatın amir hükümlerine ve genelge ekinde yer alan Kazı Çukurlarının Desteklenmesi İle İlgili Uyulacak Esaslara uyulması gerektiği belirtilmiştir.

    Genelgenin Kazı Çukurlarının Desteklenmesi İle İlgili Uyulacak Esaslar başlıklı ekinde ülkemiz sınırları içindeki tüm planlı ve plansız alanlarda inşa edilecek her tür yapının temel ve/veya bodrum katlarının inşaatı için yapılacak kazılarda uyulacak esaslar belirlenmiş, kazı çukurlarının desteklenmesi ile ilgili uyulacak esasların (içerisinde listesi verilen genel kabul görmüş uluslararası norm ve standartlar yer alan) Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik ile 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girecek olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinin tamamlayıcısı niteliğinde olduğu ve bu genelgenin kazı çukurlarının stabilitesi ve iksa sistemleri ile desteklenmesine ilişkin özel mevzuat yayımlanana kadar geçerli olduğu belirtilmiştir.
    03/07/2017 günlü, 30113 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin; "Genel ilkeler" başlıklı 5. maddesinin yirminci fıkrasında, "Yapı ruhsatı talep edilen projelerde ayrıca; afet, deprem, yangın, otopark, enerji verimliliği, sığınak, asansör, yapı malzemeleri, gürültüye karşı korunma, ısı ve su yalıtımı, yapı denetimi, iş güvenliği, iskele, erişilebilirlik ve çevre gibi konulardaki yapıya ilişkin hükümler içeren mevzuata da uyulur." düzenlemesi yer almış, 57. maddesinin 6.fıkrasının (a) bendinde, statik projeye esas teşkil edecek zemin ve temel etüdü raporu, "Yer altının dinamik esneklik direnişleri ve yerin dayanımı, taşıma gücü, yer altı suyu varlığı, yer altı yapısı, deprem bölgelenmesi, yer kırıklıklarının hareketleri, oturma, sıvılaşma ve yer kaymalarının boyutları gibi zeminin fizikî özelliklerini belirleyen çalışmalar yönünden jeofizik mühendislerince; sondajlar, arazi çalışmaları, zemin ve kaya mekaniği, laboratuvar deneylerini ihtiva eden zemin-yapı etkileşiminin analizinde kullanılacak temel-zemin, zemin profili ve zemini oluşturan birimlerin fizikî ve mekanik özelliklerini konu alan çalışmalar yönünden jeoloji mühendislerince; zemin mekaniği, zemin dinamiği ve zemin emniyet gerilmesi hesaplaması gibi çalışmalar yönünden inşaat ve jeoloji mühendislerince; mühendislik hizmetleri standartlarına uygun, detaylı olarak hazırlanan ve parselin bulunduğu zeminin durumunu bu fıkrada belirtilen çalışmalar ve analizler ile açıklayan, çalışmanın içeriği bakımından ilgili mühendislik disiplinlerine mensup mühendislerce, Bakanlıkça belirlenen formata göre hazırlanan ve imzalanan belge" olarak tanımlanmıştır.
    Dava konusu Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esasların "Genel Esaslar", "Şevli Kazılar", "İksa Sistemi ile Desteklenen Kazılar" ve "İş Güvenliği ve Çevre Sağlığı Tedbirleri" başlıklı dört bölümden oluştuğu, "Genel Esaslar" başlıklı birinci bölümünde de, "Zemin Etüdü", "Tasarım Hesapları", "Proje Çizimleri", "Uygulama Teknik Şartnamesi", "Performans Ölçüm Kriterleri" ve "Uygulama Kontrol Esasları" başlıklı 6 alt bölüme yer verildiği anlaşılmaktadır.
    Danıştay Altıncı Dairesince dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, dava konusu genelge ekinin iptali istenilen maddelerinin, ilgili mevzuat hükümleri göz önüne alınmak suretiyle mühendislik bilimine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi istenilmiştir.
    Dava konusu esasların (1.1.2), (1.1.3), (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7) ve (1.1.12) sayılı maddeleri genel esasların zemin etüdü alt bölümünde düzenlenmiştir.
    1.1.2. maddesi: "Zemin etütleri kapsamında hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılacaktır.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafından, bu maddede açıkca jeofiziğe yer verilmemiş olması nedeniyle düzenlemenin mevzuata aykırı olduğu ve eksik düzenlendiği iddia edilmektedir. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, ilgili mevzuat gereği zemin etüdü yapılmadan kazı projesinin yapılması olanağı bulunmadığı, maddede, yapılacak çalışmada hangi mühendislik dalının hangi deneyleri yapacağının belirtilmediği, düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinin tamamlayıcısı niteliğinde olduğu, anılan yönetmelikte hesap yöntemleri, kullanılacak parametreler, farklı mühendislik dallarının yetki alanları açıkça belirlenmiş olması nedeniyle genelgenin atıfla yetindiği anlaşıldığından dava konusu düzenlemede imar mevzuatına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

    1.1.3. maddesi: "Tüm sondaj kuyularında tüm zemin birimleri içinde (sağlam/az ayrışmış-ayrışmamış kaya hariç) kuyu ağzından itibaren düşeyde her 1,5 m’de bir Standart Penetrasyon Testi (SPT) yapılacaktır. SPT deneylerinde otomatik şahmerdan kullanılması zorunludur.”; 1.1.4. maddesi: “Kohezyonlu (killi ve/veya siltli) zeminlerde açılacak sondaj kuyuları içinde Standart Penetrasyon Testlerine ek olarak düşeyde en çok 3,0 m arayla Presiyometre veya Kuyu içi Veyn (Kanatlı Kesici) deneylerinin yapılması zorunludur.”, 1.1.5. maddesi: “yapay dolgu tabakalarında açılacak sondaj kuyuları içinde Standart Penetrasyon Testleri’ne ek olarak düşeyde en çok 3,0 m arayla Presiyometre deneylerinin yapılması zorunludur.”; 1.1.7. maddesi,“Dayanım ve gerilme-deformasyon ilişkisini veren laboratuvar deneyleri ile zeminin yerindeki fiziksel özelliklerini ifade eden doğal su muhtevası ve doğal birim hacim ağırlık gibi endeks deneylerinin örselenmemiş numuneler üzerinde yapılması zorunludur.” düzenlemeleri yer almaktadır.
    Davacı tarafından genel olarak, anılan maddelerde yapılması öngörülen deneylerin jeofizik yöntemler içeren çalışma ve deneylerle desteklenmesi gerektiği, dava dilekçesinde açıklanan yöntemlere yer verilmemesinin eksiklik olduğu, düzenlemelerin mevcut haliyle hukuka, bilime ve kamu yararına aykırı olduğu öne sürülmektedir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerle bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, Genelgenin eki Esasların kazı çukurlarının desteklenmesine yönelik olarak asgari şartları içerdiği ve düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, yönetmeliğin tamamlayıcısı niteliğinde olduğu, zemin etüt çalışmasının içeriğinin, deney türü seçimi ve parametrelere ilişkin düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinde belirlendiği göz önünde bulundurulduğunda, esasların 1.1.2. maddesinde; hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılması gerektiğinin özellikle vurgulandığı, arazi deneyleri içerisinde yer almakta olan jeofizik yöntemlerden gerekli olanların ayrıca uygulanması gereken bir yöntem adı olarak belirtilmediği ya da herhangi bir yöntemin uygulanmasından vazgeçilmediği, madde gereği esaslarda yer verilen yöntemlerin, arazi deneylerinin (jeofizik yöntemler dahil) yapılması gerektiği, zemin etütlerinde ilgili mevzuat kapsamında gerekli olan tüm arazi deneylerinin birlikte değerlendirilmesinin esas olduğu, jeofizik yöntemlerin, zemin etüdü çalışması kapsamında Yönetmelik gereği zorunlu olduğu ve yapılan jeofizik ölçümler ile bu parametrelerin hesaplanmasının mümkün olduğu, düzenlemelerde eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından, madde hükümlerinde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    1.1.12. maddesi: “Arazi ve laboratuvar çalışmalarının sonuçlarının sunulacağı zemin ve temel etütü raporu/veri raporu yalın ve teknik bir dille yazılacak, gereksiz tekrarlardan kaçınılacak, raporun sonunda tüm bulgular özet halinde verilecektir.” Zemin etüt raporunun hangi meslek disiplinlerince hazırlanacağı Deprem yönetmeliğinde ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 57. maddesinin 6.fıkrasında açıkça düzenlenmiş olup, dava konusu düzenleme ise zemin etüt raporunun hazırlanma ve düzenlenme biçimine ilişkin olması nedeniyle, düzenlemede mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
    Dava konusu esasların (1.2.1), (1.2.3) ve (1.2.4) maddeleri genel esasların 1.2. tasarım hesapları alt bölümünde düzenlenmiştir.
    1.2.1. maddesi:“iksa sistemi proje müellifi tasarım hesaplarına başlamadan önce sahaya gidecek, sahadaki zemin koşullarını ve çevre koşullarını inceleyecek ve bir saha keşif tutanağı tutacaktır. Tutanakta sahadaki zemin ve çevre koşulları ile ilgili detaylı bilgiler, komşu parsellerdeki yapıların boyutları, bodrum kat ve toplam kat adetleri, iksa sistemine uzaklığı, temel taban kotu ve temel sistemi ile açıklayıcı fotoğraflar da yer alacaktır. Keşif sırasında mevcut zemin etüt rapolarındaki bilgilerin yetersiz veya sahayı tam olarak temsil etmediği tespit edildiği taktirde ilave zemin etüdü çalışmaları, proje müellifinin belirleyeceği kapsam doğrultusunda planlanacak ve yapılacaktır.” hükmünde zemin etütlerini hazırlayan mühendislik disiplinlerine ilişkin bir belirleme yapılmadığı, iksa sistemi proje müellifi tasarım hesaplarına başlanmadan önce sahadaki zemin koşullarının ve çevre koşullarının incelenmesi ve bir saha keşif tutanağı tutulmasına ve bu hususa yönelik açıklamalara ilişkin olduğu, zemin etüt raporunun hangi meslek disiplinlerince hazırlanacağının Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 57.maddesinin 6.fıkrasında açıkça düzenlendiği, iksa sistemi proje müellifliğinin ise tamamen farklı bir konu olduğu anlaşıldığından, maddede proje müellifi olarak inşaat, jeofizik ve jeoloji mühendislerinin belirtilmemesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
    1.2.3. sayılı madde: düzenlemede tasarımı yapılacak iksa sistemleri seçiminde uyulması zorunlu kurallar belirlenmiştir. Davacı tarafından, düzenleme ile dünyada terk edilen eski yöntemin zorunlu tutulduğu, jeofizik yöntemin kullanılmasının gerektiği, düzenlemede kazı bütünlük testi uygulanmadan iksa sistemi tasarımının eksik veriye dayalı olacağı öne sürülmüş, bilirkişi raporu ile de jet kolonların projeye uygunluğunun jeofizik yöntemle kontrol edilmesi, destek sistemlerinde yapılan jet kazık uygulamalarında, imalatın projeye uygunluğunun PIT v.b. jeofizik yöntemle yapılması gerektiğinden maddenin bu bölümünün uygun olmadığı belirtilmiştir.
    Maddede proje aşamasına ait kriterlerin belirlendiği, imalatı tamamlanmış destek yapıların projesine uygunluğuna yönelik olarak bir düzenlemeyi içermediği, imalat aşaması ve sonrasına ilişkin kontrol testleri ve uygulamaların genelge eki 1.6. uygulama kontrol esasları başlıklı alt bölümde düzenlendiği anlaşıldığından, davacının iddialarının anılan bölümde yer alan düzenlemelere karşı açılacak bir davada incelenmesi gerektiği sonucuna varılmakla, dava konusu düzenlemede imar mevzuatına aykırılık bulunmamaktadır.
    1.2.4. maddesi:“Kazının geometrisi nedeniyle iki boyutta yeteri hassasiyetle temsil edilemeyen bölgeler için üç boyutlu analizler yapılacaktır. Bununla ilgili karar iksa sistemi proje müellifi tarafından verilecektir.” hükmü yer almıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerle bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, düzenlemenin statik hesap ve statik projeye, taşıyıcı elemanların statik hesabına ve statik modeline ilişkin olduğu, zemin etüdü çalışması kapsamında jeofizik çalışmanın yaptırılmasının zorunlu olduğu, gerek duyulması halinde proje müellifince ek jeofizik çalışma istenebileceği anlaşıldığından düzenlemede imar mevzuatına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    Dava konusu esasların (2.3) maddesi Şevli Kazılar başlıklı 2. Bölümde düzenlenmiştir.
    2.3. maddesi:“Şev duraylılık analizleri, kısa dönem (drenajsız), uzun dönem (drenajlı), statik ve deprem koşulları için uzman mühendis tarafından yapılacak ve uluslararası norm ve standartlarda belirtilen minimum şev güvenlik katsayıları sağlanacaktır.” düzenlemesinde yer alan "uzman mühendis" tanımının hukuka aykırı olduğu şevin kesiti ve dayanımının jeofizik mühendisleri tarafından yapılması gerektiği iddiasıyla madde hükmünün iptali istenilmektedir.
    Davalı idare tarafından uzman mühendis ifadesi ile konusunda tecrübeli mühendisin tariflenmeye çalışıldığı, ancak bu konuda ölçülebilir bir kıstas belirtilmesine olanak bulunmadığından anılan ifadenin kullanıldığı öne sürülmekte ise de, mevzuatta uzman mühendis tanımına yer verilmediğinden düzenlemenin bu bölümünde mevzuata uyarlık görülmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle, dava konusu 2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların (2.3) sayılı maddesindeki "uzman mühendis" ibaresinin iptaline, iptali istenilen diğer maddelere yönelik olarak davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen … tarihinde, davacı vekili Av. …'nun ve davalı idare vekili Av. ….'ın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:


    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY:
    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yayımlanan … tarih ve … sayılı Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler konulu, 2018/10 sayılı Genelgenin ekinde yer alan Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların (1.1.2), (1.1.3) (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7), (1.1.12), (1.2.1), (1.2.3), (1.2.4) ve (2.3) sayılı maddelerinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    03/07/2017 tarihli ve 30113 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 57. maddesinin 6.fıkrasının (a) bendinde, statik projeye esas teşkil edecek zemin ve temel etüdü raporu, "Yer altının dinamik esneklik direnişleri ve yerin dayanımı, taşıma gücü, yer altı suyu varlığı, yer altı yapısı, deprem bölgelenmesi, yer kırıklıklarının hareketleri, oturma, sıvılaşma ve yer kaymalarının boyutları gibi zeminin fizikî özelliklerini belirleyen çalışmalar yönünden jeofizik mühendislerince; sondajlar, arazi çalışmaları, zemin ve kaya mekaniği, laboratuvar deneylerini ihtiva eden zemin-yapı etkileşiminin analizinde kullanılacak temel-zemin, zemin profili ve zemini oluşturan birimlerin fizikî ve mekanik özelliklerini konu alan çalışmalar yönünden jeoloji mühendislerince; zemin mekaniği, zemin dinamiği ve zemin emniyet gerilmesi hesaplaması gibi çalışmalar yönünden inşaat ve jeoloji mühendislerince; mühendislik hizmetleri standartlarına uygun, detaylı olarak hazırlanan ve parselin bulunduğu zeminin durumunu bu fıkrada belirtilen çalışmalar ve analizler ile açıklayan, çalışmanın içeriği bakımından ilgili mühendislik disiplinlerine mensup mühendislerce, Bakanlıkça belirlenen formata göre hazırlanan ve imzalanan belge" olarak tanımlanmıştır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Dairemizin 25.11.2019 tarih ve E:2018/8676 sayılı kararı ile dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup … tarafından resen seçilen Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Doç. Dr. …'in katılımıyla dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
    Bilirkişilerden, "Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler konulu, 2018/10 sayılı Genelgenin ekinde yer alan Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların (1.1.2), (1.1.3) (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7), (1.1.12), (1.2.1), (1.2.3), (1.2.4) ve (2.3) sayılı maddelerin, İmar Kanunu, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğine, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ve ekleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilgili Genelgeleri göz önüne alınmak suretiyle dava konusu düzenlemelerin mühendislik bilimine uygun olup olmadığının değerlendirilmesini ve şekil, fotoğraf ve tablolarla desteklenmiş olarak dört örnek halinde düzenlenmiş ayrıntılı, gerekçeli, teknik ve bilimsel raporun" hazırlanması istenmiştir.
    Anılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, rapordaki bilimsel verilerin hukuken kabul edilebilir ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğu anlaşıldığından, rapora taraflarca yapılan itirazlar, raporu kusurlandıracak nitelikte görülmemiştir.
    Dava konusu düzenlemeler aşağıda tek tek incelenmiştir.

    1-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yayımlanan 31.08.2018 tarih ve 84122464-755.01-E.150340 sayılı Kazı Güvenliği ve Alınacak Önlemler konulu, 2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.1.2. maddesi,
    “1.1.2 Zemin etütleri kapsamında hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılacaktır.”

    Davacı tarafından, bu maddede açıkca jeofizik mühendisinin yer alması gerekirken yer verilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğu, Danıştay Altıncı Dairesi kararı uyarınca jeolojik etüt ve zemin etüt raporlarının hangi mühendis tarafından hazırlanacağının belirtilmemiş olmasının uygulamada pek çok soruna yol açacağının vurgulandığı, deprem tehlike ve riskini, statik ve dinamik parametreler ile (zemin etütleri kapsamında Jeofizik çalışmalarla, Masw, Remi, Mikrotremor, sismik etütler, vb.) birlikte arazide, yerinde zemin davranışını zemin taşıma gücü ve zemin emniyet katsayısının belirlemeye yönelik jeofizik çalışmalar yapılması gerektiği, dava konusu düzenlemenin dayanak yönetmeliğin zemin etüdü tanımına açıkça aykırı olduğu, düzenlemenin bu halinde kamu yararı bulunmadığı, mevzuata aykırı olduğu ve eksik düzenlenme nedeniyle iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 2005 yılında yayımlanmış ve halen yürürlükte olan ‘Bina ve Bina Türü Yapılar için Zemin ve Temel Etüdü Raporu Genel Formatı’nda jeofizik çalışmaların, arazi deneyleri başlığı altında yer aldığı, format içeriğinde belirtildiği üzere, arazi deneylerinin jeofizik çalışmaları da kapsadığı, bu nedenle söz konusu madde içeriğinde jeofizik yöntemlerin ayrıca belirtilmediği, düzenleme çalışmaları devam eden ‘Zemin ve Temel Etüdü Raporları Format ve Uygulama Esasları’nın Bakanlıkça kamu kurum ve kuruluş görüşlerine sunulduğu, yürürlükteki ve yürürlüğe girecek olan yönetmelikler (Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği) ile uyumlu hale getirilen formatın 2019 Ocak ayı ortasında yayımlanmasının beklendiği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, kazı projesi öncesinde yapılacak olan inşaat ile ilgili zemin etüdü yapılmasının gerekli olduğu, destek sisteminin yapıların zemin etütlerinin hazırlık aşamasında ve daha sonra hazırlanacak olan kazı destek projesi için ihtiyaç duyulacak olan çalışmaların zemin etüdü kapsamında yapılması gerektiği, kazı çukurları ile ilgili Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinde (Yönetmelik) zemin etüdü kapsamında, kazı ve destek çalışmalarının ihtiyaç duyacağı verilerin zemin etüdünde yer alması amacıyla Yönetmeliğe konulduğu, kazı çukurları ile ilgili yapılacak yaklaşımların tümünün zaten inşaat için yapılacak olan zemin etüdü aşamasında gerçekleştirilecek konular arasında yer aldığı, Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esasların Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğini destekleyici nitelikte olduğu, bu nedenle herhangi bir kazının Yönetmeliğe göre öncesinde bir zemin etüdü yapılarak ve destek projesi hazırlanarak açılması gerektiği, “Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esaslar”da “Genel esaslar” başlığı altında verilen “zemin etüdü” başlığı altında yer alan maddelerin tamamlayıcı nitelikte olduğu, Yönetmelikte yapılan tanımlar ve verilen esaslardan farklı olmadığı, kazı çukurları ile ilgili verilen esasların Yönetmeliğe gönderme yaptığı, Yönetmelikte zemin sınıflama, sıvılaşma, taşıma gücü v.b. başlıklar altında hesap yöntemleri ve kullanılacak parametreler ile ilgili izahatlar yapıldığı, Yönetmelikteki hesaplamalarda kullanılacak olan parametrelerin niteliği ve hangi deneysel veriler ile hesaplanacağının belirtildiği, dolayısı ile itiraza konu olan, kazı çukurları ile ilgili Yönetmenlikte bu tanımlamaların yeniden ve farklı bir şekilde yapılması ve farklı hesap parametreleri ve yaklaşım getirmesinin çelişkili olacağı, bu nedenle davacı itirazının “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği”ne ve kapsamında bulunan ilgili maddelere yapılmış olmasının daha anlamlı olacağı, zemin etüdü ve içeriği ile ilgili olarak mevcut yönetmenliğin, deprem yönetmenliğine sadece atıfta bulunmakta olduğu ve tamamlayıcı olduğu, ayrıca; deprem yönetmenliğinin 16.3. maddesinde kazı destek sistemlerini ilgilendiren istinat yapılarında zemin parametrelerinin nasıl seçileceğinin belirtildiği, kazı projelerinde zemin etüt çalışmaları (veri toplama) kapsamında Masw, Remi, Mikrotremor gibi jeofiziksel etütlerin zorunluluk gereği yapıldığından dava konusu düzenlemede mevzuata aykırılık bulunmadığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, kazı projesi öncesinde yapılacak olan inşaat ile ilgili zemin etüdü yapılmasının gerekli olduğu, destek sisteminin yapıların zemin etütlerinin hazırlık aşamasında ve daha sonra hazırlanacak olan kazı destek projesi için ihtiyaç duyulacak olan çalışmaların zemin etüdü kapsamında yapılması gerektiği, kazı çukurları ile ilgili yapılacak yaklaşımların tümünün zaten inşaat için yapılacak olan zemin etüdü aşamasında gerçekleştirilecek konular arasında yer aldığı, Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esasların Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğini destekleyici nitelikte olduğu, bu nedenle herhangi bir kazının Yönetmeliğe göre öncesinde bir zemin etüdü yapılarak ve destek projesi hazırlanarak açılması gerektiği, “Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esaslar”da “Genel esaslar” başlığı altında verilen “zemin etüdü” başlığı altında yer alan maddelerin tamamlayıcı nitelikte olduğu, Yönetmelikte yapılan tanımlar ve verilen esaslardan farklı olmadığı, kazı çukurları ile ilgili verilen esasların Yönetmeliğe gönderme yaptığı, Yönetmelikte zemin sınıflama, sıvılaşma, taşıma gücü v.b. başlıklar altında hesap yöntemleri ve kullanılacak parametreler ile ilgili izahatlar yapıldığı anlaşıldığından dava konusu düzenlemede imar mevzuatına aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

    2-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.1.3. maddesi,
    “1.1.3 Tüm sondaj kuyularında tüm zemin birimleri içinde (sağlam/az ayrışmış-ayrışmamış kaya hariç) kuyu ağzından itibaren düşeyde her 1,5 m’de bir Standart Penetrasyon Testi (SPT) yapılacaktır. SPT deneylerinde otomatik şahmerdan kullanılması zorunludur.”

    Davacı tarafından, bu düzenlemenin "tüm sondaj kuyularında kuyu ağzından itibaren düşeyde her 1.5m’de bir Jeofizik PS kuyu logu ölçümünün yapılması ve tüm zemin birimleri içinde (sağlam/az ayrışmış-ayrışmamış kaya hariç) kuyu ağzından itibaren düşeyde her 1.5m’de bir Standart Penetrasyon Testi (SPT) yapılacaktır. SPT deneylerinde otomatik şahmerdan kullanılması zorunludur." şeklinde olması halinde hem bilimsel verilere hem de kamu yararına uygun olacağı, dava konusu düzenlemede belirtilen SPT, tüm zeminlerde doğru sonuç vermeyeceği, fakat jeofizik PS kuyu logu deneyi tüm zeminlerde geçerliliği olan bir jeofizik yer araştırma yöntemi olduğu, yerinde ölçümlerle en doğru sonuçlar alınmasının mümkün olduğu, PS kuyu logu (Vs, Vp enine ve boyuna dalga hızları) yaptırarak tabaka tabaka tüm zemin parametrelerinin hesaplanması ve Vs30 kayma dalga hızı ve ona bağlı statik proje için gereki olan yerel zemin sınıfının belirlenmesinin Genelgenin amacına uygun olduğu, düzenlemenin eksik olduğu, daha güvenli, her zemin için uygulanabilen ve bilimsel, doğru sonuç veren yöntemin tercih edilmemesinin, mevzuata aykırılık yanında bilimsellikten de uzak olup mühendislik disiplinine de aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, SPT deneyinin, sondaj kuyuları içinde, çok sert zemin sınıfları dışında (sağlam/ az ayrışmış-ayrışmamış kaya) zeminin mekanik özelliklerini belirlemek amacı ile yapılan bir deney olduğu, uygulamalarda bazen bu deneyin yapılmasından imtina edilebildiği ya da söz konusu deneyin yeterli adette yapılmadığından temel kazısı sırasında kazılıp çıkarılan zemin birimi içerisinde kaldığı, tüm sondaj boyunca veri alınamadığı, sondaj kuyularından elde edilen mekanik verilerin eksik olabildiği, zemin etüt raporlarında yer alan arazi ve laboratuar deneylerinin birbirleri arasında korelasyon yapılarak bütün verilerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği, Genelge eki esasların 1.1.2. maddesinde; hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılması gerektiği, jeofizik yöntemlerin de arazi deneyleri içerisinde yer aldığının da dile getirildiği, PS kuyu logu yönteminin, mevcut sondaj kuyusu çevresindeki zemin birimlerinin fiziki özelliklerini belirlemek ve sondaj kuyuları arasındaki zemin kesitlerinin çıkarılması amacı ile kullanıldığı, arazi deneylerinin (jeofizik yöntemler dahil) yapılması gerektiğinin zaten 1.1.2. maddesinde vurgulandığı, uygulanması gereken bir yöntem adı belirtilmediği ya da herhangi bir yöntemin uygulanmasından vazgeçilmediği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, SPT (Standart Penetrasyon Deneyi) yaygın olarak kullanılan, zeminlerin mekanik özelliklerini belirleyen bir arazi deneyi olduğu, ancak altyapı kapsamında olan tüm mühendislik çalışmalarının ilk aşamasının zemin etüdü çalışması olduğu, zemin etüt çalışmasının içeriği ile ilgili itiraza konu olan Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esaslar yönergesi değil, bu konunun esaslarını belirten Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği olması gerektiği, zemin etüdü ve içeriği ile ilgili olarak mevcut düzenlemenin, Yönetmeliğe sadece atıfta bulunduğu ve tamamlayıcı olduğu, SPT deneyinin yeterlik ve açmazları ile ilgili teknik bir değerlendirme yapılması ve sonuçlarının güvenirliliğinin jeofizik ölçümler ile elde edilen parametreler ile karşılaştırılmasının ayrı bir konu olduğu, SPT deneyi teknik olarak incelendiğinde bazı zeminlerde (killi zeminler) yeterince iyi olmadığı, bu zeminlerde numune alınarak laboratuvar deneylerinin yapılması/alternatif arazi deneylerinin yapılması ile parametre tesbitinin de Yönetmelikte bir zorunluluk olarak mevcut olduğu, jeofizik yöntemlerle parametre tesbitinin de zemin parametrelerin tesbitinde alternatif yöntemlerden olduğu, jeofizik yöntemlerle parametre tesbitinin halihazırda zemin etüdü kapsamında yapılmasının zorunlu olan jeofizik ölçümler ile hesaplanarak elde edilmesinin mümkün olduğu yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği eki Deprem Etkisi Altında Binaların Tasarımı İçin Esasların 16A.2.1. maddesinde, "Sondaj kuyularında zemin koşulları ile uyumlu ve proje gereksinimlerini karşılayacak şekilde uygun aralıklarla (örneğin her 1.50 m’de bir adet) arazi deneyleri (SPT, kanatlı kesici, presiyometre, vb.) yapılacaktır. Zemin profili ve özelliklerinin sürekli ve sağlıklı olarak tayini için, sondajlarla paralel şekilde planlanmış, Koni Penetrasyon Deneyleri (CPT ve boşluk suyu basıncı ölçümlü -CPTu) yapılması yararlı olacaktır.", 16A.2.3.maddesinde de "Örselenmiş Örnekler: Sondaj kuyularında, her cins zeminden, Standart Penetrasyon Deneyi (SPT) sırasında örselenmiş örnekler alınacaktır." düzenlemesi yer almaktadır.
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, SPT'nin yaygın olarak kullanılan, zeminlerin mekanik özelliklerini belirleyen bir arazi deneyi olduğu, ancak altyapı kapsamında olan tüm mühendislik çalışmalarının ilk aşamasının zemin etüdü çalışması olduğu, zemin etüt çalışmasının içeriğinin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğinde belirlendiği, zemin etüdü ve içeriği ile ilgili olarak mevcut düzenlemenin, Yönetmeliğe sadece atıfta bulunduğu ve tamamlayıcı olduğu, SPT deneyinin yeterlik ve açmazları ile ilgili teknik bir değerlendirme yapılması ve sonuçlarının güvenirliliğinin jeofizik ölçümler ile elde edilen parametreler ile karşılaştırılmasının ayrı bir konu olduğu anlaşıldığından dava konusu düzenlemenin imar mevzuatına aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

    3-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.1.4. maddesi,
    “1.1.4 Kohezyonlu (killi ve/veya siltli) zeminlerde açılacak sondaj kuyuları içinde Standart Penetrasyon Testlerine ek olarak düşeyde en çok 3,0 m arayla Presiyometre veya Kuyu içi Veyn (Kanatlı Kesici) deneylerinin yapılması zorunludur.”

    Davacı tarafından, bu düzenlemenin, "kohezyonlu (killi ve/veya siltli) zeminlerde açılacak sondaj kuyuları içinde kuyu ağzından itibaren düşeyde her 1.5m’de bir jeofizik PS kuyu logu ölçümünün yapılması ve Standart Penetrasyon Testlerine ek olarak düşeyde en çok 3,0 m arayla Presiyometre veya Kuyu içi Veyn (Kanatlı Kesici) deneylerinin yapılması zorunludur." şeklinde olması gerektiği, PS kuyu logu deneyinin sondaj kuyusu içinde yerinde yapılan bir ölçüm tekniği olduğu, uluslararası ASTM D4428/D4428M standartında tüm zeminlerde uygulanan geçerli bir yöntem olduğu, en doğru sonucu verdiği, bu maddenin PS kuyu logu (Jeofizik Yöntem) içerecek şekilde olmasının hukuka ve bilime uygun olacağı, ölçümde dogru verinin alınmasının önemli olduğu, her türlü zemin için daha bilimsel, daha doğru veri sağlayan bir yöntem önerildiği, bunun da kamu yararı ve düzenlemenin amacı gereği olduğu, hata payı yüksek belirli zeminlerde uygulanabilen yöntem yerine daha bilimsel ve doğru ölçümün yapılmasının kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve kamu yararı gereği olduğu, mühendislik disiplini yönünden de doğru veri alınmasının, sonraki aşamalarda da hata riskini önleyeceği, kazı öncesi kazı çukuru çevresinde inşa edilecek iksa yapılarının oturtulacağı yerin belirlenmesinin öncelikle jeofizik çalışmaların yapılmasının diğer çalışmalara yön vereceği, bu şekilde sondajların yerleri ve uzunluklarının belirleneceği, jeofizik etütlerin maliyet azaltıcı ve zaman kazandırıcı çalışmalar olduğu, Esaslarda açık bir şekilde yer alması gerektiği, düzenlemenin bu halinin hem kamu yararına hem de amaca aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmektedir.


    Davalı idarece, presiyometre veya kuyu içi veyn (kanatlı kesici) deneylerinin zeminin mekanik özelliklerini belirlemek amacı ile yapılan deneyler olduğu, bu deneylerin SPT deneylerine ek olarak yapılmasının, zemine ilişkin parametreler için sadece SPT verileri ile değerlendirilme yapılmaması, elde edilen mekanik verilerin başka bir mekanik veri ile de desteklenmesi gerektiğini vurgulamak amacını taşıdığı, Genelgenin eki Esasların 1.1.2. maddesinde; hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılması gerektiğinin özellikle vurgulandığı, arazi deneyleri içerisinde yer almakta olan jeofizik yöntemlerden olan PS kuyu logu gibi ayrıca uygulanması gereken bir yöntem adı belirtilmediği ya da herhangi bir yöntemin uygulanmasından vazgeçilmediği, arazi deneylerinin (jeofizik yöntemler dahil) yapılması gerektiğinin Esasların 1.1.2. maddesinde belirtildiği, sadece bir jeofizik yöntemin zemin ile ilgili bilgileri en doğru şekilde vereceğine ilişkin bir yaklaşımın bilimsellikten uzak ve yanlı bir yaklaşım olduğu, zemin etütlerinde tüm arazi deneylerinin birlikte değerlendirilmesinin esas olduğu, uluslararası literatürde de bu şekilde belirtildiği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, kazı güvenliği için yapılacak saha ve laboratuvar araştırmaları kapsamında birçok yöntemin uygulanmakta olduğu, bunlardan bazılarının SPT deneyi, CPT deneyi, örselenmemiş numuneler üzerinde yapılacak üç eksenli basınç deneyi, kesme kutusu deneyi gibi deneyler olduğu, bu deneylerin daha çok zemin ya da kayanın içsel sürtünme parametrelerini belirlemek için yapıldığı, bu deneylerin daha çok jeoloji ve inşaat mühendisliği disiplinlerinde yapıldığı, kazı güvenliği için yapılacak araştırmalarda tüm deneylerin yapılmasının hem ekonomik olarak masraflı hem de pratikte mümkün olmadığı, saha araştırmalarının genellikle sınırlı sayıda sondaj kuyularında ve gözlem çukurlarından alınan numuneler üzerinde yapıldığı, bunun da özellikle homojen olmayan ya da yatay tabakalanmayan zeminlerde gerçekten uzak sonuçlar verdiği, jeofizik çalışmaların ise daha geniş, daha genel bilgi (zemin yada kayanın dokanak bilgileri, birimlerin devamlılığı vs.,) verdiği, bahse konu bu maddeye kazı yapılacak hatta en az bir jeofiziksel ölçümün yapılmasının, hem jeolojik olarak birimlerin dokanak ilişkilerinin daha net olarak ortaya konması hem de birimlerin dinamik ve statik özelliklerinin ortaya konması açısından yararlı olacağı, bu maddenin “Kohezyonlu (killi ve/veya siltli) zeminlerde açılacak sondaj kuyuları içinde Standart Penetrasyon Testlerine ek olarak düşeyde en çok 3,0m arayla Presiyometre veya Kuyu içi Veyn (Kanatlı Kesici) deneylerinin yapılması, ilave olarak jeofizik mühendislerince belirlenecek uygun bir jeofizik ölçüm yöntemiyle deney yapılması zorunludur.” şeklinde değiştirilmesinin uygun olacağı, presiyometre ve vane deneylerinin kohezyonlu zeminlerde zorunlu olarak yapılmasının nedeni olarak önceki metodlarda önerilen SPT gibi yöntemlerin uygulanamama/yeterince doğru sonuç vermeme olarak söylenebileceği, bu deneylerin daha çok kaya veya çok sert zemin koşullarında gerçekleştirilmekte olduğu, söz konusu durumda, bu yöntemlerin zorunlu hale getirilmesi ile eksikliklerin giderilmesinin hedeflendiği, jeofizik yöntemlerde, bu madde kapsamında mühendislik parametrelerinin elde edilmesinde farklı bir yaklaşıma sahip alternatif bir yöntem olduğu, ancak zaten zemin etüd çalışması kapsamında zorunlu olarak yapılan jeofizik ölçümler ile bu parametrelerin genel olarak hesaplanmasının halihazırdaki durumda mümkün olduğu, jeofizik yöntemlerin kullanımı ile ilgili itirazın Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine yapılması gerektiği, bu konuda deney türü seçimi ve parametre düzenlenmesi ile ilgili düzenlemenin adı geçen Yönetmelikte yapıldığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği eki Deprem Etkisi Altında Binaların Tasarımı İçin Esasların 1.1.2.maddesinde, "Zemin etüt raporu kapsamında hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılacaktır." düzenlemesi ve 16A.2.1.maddesinde de, "Sondaj kuyularında zemin koşulları ile uyumlu ve proje gereksinimlerini karşılayacak şekilde uygun aralıklarla (örneğin her 1.50 m’de bir adet) arazi deneyleri (SPT, kanatlı kesici, presiyometre, vb.) yapılacaktır. Zemin profili ve özelliklerinin sürekli ve sağlıklı olarak tayini için, sondajlarla paralel şekilde planlanmış, Koni Penetrasyon Deneyleri (CPT ve boşluk suyu basıncı ölçümlü -CPTu) yapılması yararlı olacaktır." düzenlemeleri yer almaktadır.
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, presiyometre veya kuyu içi veyn (kanatlı kesici) deneylerinin zeminin mekanik özelliklerini belirlemek amacı ile yapıldığı, bu deneylerin SPT deneylerine ek olarak yapılmasının, zemine ilişkin parametreler için sadece SPT verileri ile değerlendirilme yapılmaması, elde edilen mekanik verilerin başka bir mekanik veri ile de desteklenmesi gerektiğini vurgulamak amacı taşıdığı, Genelgenin eki Esasların 1.1.2. maddesinde; hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılması gerektiğinin özellikle vurgulandığı, arazi deneyleri içerisinde yer almakta olan jeofizik yöntemlerden olan PS kuyu logu gibi ayrıca uygulanması gereken bir yöntem adı belirtilmediği ya da herhangi bir yöntemin uygulanmasından vazgeçilmediği, arazi deneylerinin (jeofizik yöntemler dahil) yapılması gerektiğinin Esasların 1.1.2. maddesinde belirtildiği, zemin etütlerinde tüm arazi deneylerinin birlikte değerlendirilmesinin esas olduğu anlaşıldığından dava konusu düzenlemenin imar mevzuatına aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

    4-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.1.5. maddesi,
    “1.1.5 yapay dolgu tabakalarında açılacak sondaj kuyuları içinde Standart Penetrasyon Testleri’ne ek olarak düşeyde en çok 3,0 m arayla Presiyometre deneylerinin yapılması zorunludur.”

    Davacı tarafından, düzenlemenin “yapay dolgu tabakalarında açılacak sondaj kuyuları içinde kuyu ağzından itibaren düşeyde her 1,5m’de bir Jeofizik PS kuyu logu ölçümünün yapılması ve Standart Penetrasyon Testleri’ne ek olarak düşeyde en çok 3,0m arayla Presiyometre deneylerinin yapılması zorunludur” olarak düzeltilmesinin hukuka ve bilime uygun olacağı, PS kuyu logu deneyi sondaj kuyusu içinde yerinde yapılan bir ölçüm tekniği olup uluslararası Amerikan ASTM D4428/D4428M standardında tüm zeminlerde uygulanan geçerli bir yöntem olduğu, bu yöntemin en doğru sonucu verdiği, SPT deneyinin tüm zeminlerde doğru sonucu vermediği, oysa zemin verilerini farklı yöntemlerle karşılaştırmalı tespit etmenin hata payını en aza indireceği, PS kuyu logunda ölçülen Vs30 kayma dalga hızına istinaden belirlenen yerel zemin sınıfı parametreleri ile en doğru statik proje ve depreme dayanıklı yapı yapılabileceği, jeofizik çalışmaların kamu yararına uygun, maliyet azaltıcı ve zaman kazandırıcı çalışmalar olduğu, hata payını çok aza indirdiği ve düzenlemede açık bir şekilde yer alması gerektiği ileri sürülerek iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, bu düzenlemede elde edilen mekanik verilerin başka bir mekanik veri ile de desteklenmesi gerektiği, Genelgenin eki Esasların 1.1.2. maddesinde; hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılması gerektiğinin vurgulandığı, arazi deneyleri içerisinde yer alan jeofizik yöntemlerden olan PS kuyu logu gibi ayrıca uygulanması gereken bir yöntem adının belirtilmediği ya da herhangi bir yöntemin uygulanmasından vazgeçilmediği, arazi deneylerinin (jeofizik yöntemler dahil) yapılması gerektiğinin Esasların 1.1.2. maddesinde vurgulandığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, kazı güvenliği için yapılacak saha ve laboratuvar araştırmaları kapsamında birçok yöntemin uygulandığı, bunlardan bazılarının SPT deneyi, CPT deneyi, örselenmemiş numuneler üzerinde yapılacak üç eksenli basınç deneyi, kesme kutusu deneyi olduğu, bu deneylerin daha çok zemin ya da kayanın içsel sürtünme parametrelerini belirlemek için yapıldığı, bu deneylerin daha çok jeoloji ve inşaat mühendisliği disiplinlerinde yapıldığı, kazı güvenliği için yapılacak araştırmalarda tüm deneylerin yapılmasının hem ekonomik olarak masraflı hem de pratikte mümkün olmadığı, saha araştırmalarının genellikle sınırlı sayıda sondaj kuyularında ve gözlem çukurlarından alınan numuneler üzerinde yapılmakta olduğu, bunun da özellikle homojen olmayan ya da yatay tabakalanmayan zeminlerde gerçekten uzak sonuçlar verdiği, jeofizik çalışmaların ise daha geniş, daha genel bilgi (zemin ya da kayanın dokanak bilgileri, birimlerin devamlılığı vs.,) verdiği, bahse konu bu maddeye kazı yapılacak hatta en az bir jeofiziksel ölçümün yapılması, hem jeolojik olarak birimlerin dokanak ilişkilerinin daha net olarak ortaya konması hem de birimlerin dinamik ve statik özelliklerinin ortaya konması açısından yararlı olacağı, bu düzenlemede yapay dolgu tabakalarında, presiyometre deneylerinin kohezyonlu zeminlerde zorunlu olarak yapılmasının nedeni olarak önceki metotlarda önerilen SPT vb. yöntemlerin uygulanamama/yeterince doğru sonuç vermeme olarak söylenebileceği, söz konusu durumda, bu yöntemlerin zorunlu hale getirilmesi ile eksikliklerin giderildiği, bu bağlamda, düzenlemede bir eksiklik bulunmadığı, jeofizik yöntemlerde, bu düzenleme kapsamında adı geçen diğer yöntemlere alternatif bir yöntem olduğu, ancak zaten zemin etüt çalışması kapsamında zorunlu olarak yapılan jeofizik ölçümler ile bu parametrelerin genel olarak hesaplanmasının halihazırdaki durumda mümkün olduğu, düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, itirazın buraya yöneltilmesi gerektiği, deney türü seçimi ve parametrelere ilişkin düzenlemenin anılan Yönetmelikte yapıldığı, düzenlemede mevzuata aykırılık bulunmadığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği eki Deprem Etkisi Altında Binaların Tasarımı İçin Esasların 1.1.2. maddesinde, "Zemin etüt raporu kapsamında hem arazi deneyleri hem de zemin cinslerine uygun laboratuvar deneyleri yapılacaktır." düzenlemesi ve 16A.2.1. maddesinde, "Sondaj kuyularında zemin koşulları ile uyumlu ve proje gereksinimlerini karşılayacak şekilde uygun aralıklarla (örneğin her 1.50 m’de bir adet) arazi deneyleri (SPT, kanatlı kesici, presiyometre, vb.) yapılacaktır. Zemin profili ve özelliklerinin sürekli ve sağlıklı olarak tayini için, sondajlarla paralel şekilde planlanmış, Koni Penetrasyon Deneyleri (CPT ve boşluk suyu basıncı ölçümlü -CPTu) yapılması yararlı olacaktır." düzenlemesi yer almaktadır.
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, yapay dolgu tabakalarında, presiyometre deneylerinin kohezyonlu zeminlerde zorunlu olarak yapılmasının nedeni olarak önceki metotlarda önerilen SPT vb. yöntemlerin uygulanamama/yeterince doğru sonuç vermeme olarak söylenebileceği, söz konusu durumda, bu yöntemlerin zorunlu hale getirilmesi ile eksikliklerin giderildiği, bu bağlamda, düzenlemede bir eksiklik bulunmadığı, jeofizik yöntemlerde, bu düzenleme kapsamında adı geçen diğer yöntemlere alternatif bir yöntem olduğu, ancak zaten zemin etüt çalışması kapsamında zorunlu olarak yapılan jeofizik ölçümler ile bu parametrelerin genel olarak hesaplanmasının halihazırdaki durumda mümkün olduğu, düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, başka bir ifadeyle deney türü seçimi ve parametrelere ilişkin düzenlemenin anılan Yönetmelikte yapıldığı anlaşıldığından düzenlemede mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

    5-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.1.7. maddesi,
    “1.1.7 Dayanım ve gerilme-deformasyon ilişkisini veren laboratuvar deneyleri ile zeminin yerindeki fiziksel özelliklerini ifade eden doğal su muhtevası ve doğal birim hacim ağırlık gibi endeks deneylerinin örselenmemiş numuneler üzerinde yapılması zorunludur.”

    Davacı tarafından, düzenlemenin amaca ve bilime uygun olması için “arazide zemini örselemeden, oldugu gibi ölçen jeofizik yöntemlerle elastik ve dinamik parametrelerin tespit edilmesi ve laboratuvar deneyleri ile karşılaştırılması”nın en doğru sonucu vereceği, bu kapsamda arazinin özelliğine göre jeofizik mühendislerince belirlenecek çeşitli yöntemlerle (Masw, Remi,Yer Radarı, Elektrik Özdirenç, Mikrotremor vb.) kullanılmasının kaynakların etkin kullanımını getireceği, örselenmemiş numune alımının aynı zamanda zor bir yöntem olduğu, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde zemin etütünün tanımlandığı, buna göre taşıma gücünün jeofizik mühendislerince belirlenmesi gerektiği, düzenlemenin Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğine de aykırı olduğu, jeofizik çalışmalar ile zemini örselemeden, yerinde zeminin taşıma gücü, sıkılık, katılık, poisson oranı, elastisite modülü, sökülebilirlik, kazılabilirlik, içsel sürtünme açısı, kohezyon vb. tüm mühendislik parametrelerini verilebildiği, düzenlemenin bu haliyle kamu yararına, amaca ve hukuka açıkca aykırı olduğu, Genelgenin başında belirtilen amacı gerçekleştirmek için ilgili tüm mühendislik çalışmalarından yararlanmak gerektiği, oysa bu düzenlemede jeofizik ölçümlere yer verilmemesinin keyfiliğe neden olacağı ileri sürülerek dava konusu düzenlemenin iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, sondaj kuyularından alınması gereken örselenmemiş numuneler üzerinde yapılması gereken deneylerin çoğu zaman örselenmiş numuneler ya da numune vasfi bulunmayan örnekler üzerinden deney yapılmasının önüne geçilmesi için düzenlendiği, numunelerin laboratuvar işlemlerine tabi tutulmasına ilişkin bir düzenleme olduğu, arazi deneyleri ile ilgili bir madde olmayıp Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 57. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinin 2. alt bendinde bahsi geçen ve jeoloji mühendislerini ilgilendiren bir husus olduğu, arazi deneylerinin (jeofizik yöntemler dahil) yapılması gerektiğinin Esasların 1.1.2. maddesinde vurgulandığı, dava dilekçesinde bilimsel bir deneyin standardında belirtildiği şekilde yapılması gerekirken, uygulama zorluğundan bahsedilerek, bu deneyin yapımından vazgeçilmesi ve başka bir yöntemin yapılmasının zorunlu hale getirilmesinin istenmesinin bilimsellikten uzak bir yaklaşım olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
    Bilirkişi raporunda da, hem zemin etüt çalışmalarında hem de kazı çalışmalarında yapılan analizlerde kullanılan bazı girdi parametrelerinin (içsel sürtünme açısı, kohezyon vs.,) doğrudan örselenmemiş numuneler üzerinde yapılması gerektiği, bu parametrelerin bir takım amprik yaklaşımlarla bulunup kullanılmasının bazı durumlarda söz konusu olabileceği, ancak doğru olan bu değerlerin örselenmemiş numuneler üzerinde arazide ya da laboratuvar deneyleriyle belirlenmesi gerektiği, zaten hem kazı çalışmalarında hem de zemin etüt çalışmalarında jeoziksel çalışma yapmanın zorunlu olduğu, temel ve istinat yapıları gibi tasarımlarda, örselenmemiş numuneler üzerinde yapılmış deneylerin sonucunda gerilme-deformasyon elde edilmesi, su muhtevası veya birim hacim ağırlık ölçümlerinin doğrudan laboratuvarda ölçülmesi ve elde edilen parametrelerin tasarımlarda kullanılmasının halihazırda dünyada en yagın olarak başvurulan yöntem olduğu, parametrelerin jeofizik yöntemler ile elde edilmesinin, zeminin bir takım dalgalara karşı direncinin ölçülerek, elde edilen verilerin korelasyonu ile parametrelerin elde edilmesine dayanan koralatif bir yöntem olduğu, dolaysıyla bahse konu olan gerilme-deformasyon, su içeriği ve birim hacim ağırlığının elde edilmesinde alternatif bir yöntem olduğu, ancak davacı tarafından itiraz edilen ve özünde jeofizik yöntemlerin, şu an zemin etüdü kapsamında zaten Yönetmelikte zorunlu olduğu ve anılan parametrelerin bu kapsamda hesaplanmasının mümkün olduğu, bu şekilde bir hak kaybının söz konusu olmadığı, Yönetmenlik dikkate alındığında mevcut yöntemlere ilave alternatif bir yöntem olduğu,düzenlemenin Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı, itirazın Yönetmeliğe yapılması gerektiği, deney türü seçimi ve parametre düzenlenmesinin söz konusu Yönetmenlikte yapılıp düzenlemye atıfta bulunmakta olduğu ve tamamlayıcı olduğu, düzenlemenin mevzuata uygun olduğu yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği eki Deprem Etkisi Altında Binaların Tasarımı İçin Esasların 16.2.1.1. maddesinde, "Zemin koşullarının belirlenmesi için, arazi ve laboratuvar çalışmalarını içeren zemin araştırmaları yapılacaktır. Zemin araştırmalarının kapsamı, yapı ve bileşenlerinin özellikleri, jeolojik yapı ve zemin birimlerinin özellikleri, civar yapıların durumu, yeraltı suyu durumu ile bölgesel deprem özellikleri ve çevre koşulları dikkate alınarak planlanacak, yeterli sayı ve derinlikte sondaj kuyuları ve/veya muayene çukurları açılacak, gerekli arazi deneyleri yapılacak, örselenmiş ve örselenmemiş örnekler alınarak laboratuvar deneyleri uygulanacaktır.", 16A.2.2. maddesinde, "Örnek Alma: Sondaj kuyularında zemin koşulları ile uyumlu ve proje gereksinimlerini karşılayacak şekilde uygun aralıklarla örselenmiş ve örselenmemiş zemin/kaya örnekleri alınacaktır.", 16A.2.4. maddesinde, "Örselenmemiş Örnekler: Sondaj kuyularında, kohezyonlu zeminlerden, 16A.1.4’de tanımlanan etki derinliği içinde her zemin tabakasının mühendislik özelliklerini belirlemeye yeterli olacak sayıda örselenmemiş örnek alınacaktır.", 16A.3.2. maddesinde de "Sınıflandırma Deneyleri: Örselenmiş ve örselenmemiş örnekler üzerinde, tabakaların zemin sınıflandırmasına olanak verecek sayıda kıvam limitleri, doğal su içeriği (korunmuş örnekler üzerinde), elek, pipet/hidrometre ve özgül ağırlık deneyleri yapılacaktır. Örselenmemiş örnekler üzerinde doğal su içeriği ve birim hacim ağırlığı tayini deneyleri de yapılacaktır. Sorunlu zeminlerde (sıvılaşma, şişme, göçme, yumuşama, hassas killer vb.) ilk 15 m’den alınan tüm örnekler üzerinde sınıflandırma deneyleri (pipet/hidrometre dahil) yapılacaktır.", 16A.3.3. maddesinde ise, "Mühendislik Özellikleri Deneyleri: Örselenmemiş örnekler üzerinde, tabakaların mühendislik özelliklerini belirlemeye yönelik olarak mukavemet (tek eksenli basınç, kesme kutusu, üç eksenli basınç-UU/CU) deneyleri yapılacak, proje gereksinimlerine uygun olarak drenajlı ve drenajsız kayma mukavemeti parametreleri belirlenecektir. Ayrıca, oturma hesaplarına yönelik parametrelerin belirlenmesi için, killi zeminlerden alınmış örselenmemiş örnekler üzerinde ödometre-konsolidasyon deneyleri yapılacaktır." düzenlemelerine yer verilmiştir.
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, parametrelerin jeofizik yöntemler ile elde edilmesinin, zeminin bir takım dalgalara karşı direncinin ölçülerek, elde edilen verilerin korelasyonu ile parametrelerin elde edilmesine dayanan koralatif bir yöntem olduğu, dolaysıyla bahse konu olan gerilme-deformasyon, su içeriği ve birim hacim ağırlığının elde edilmesinde alternatif bir yöntem olduğu, ancak davacı tarafından itiraz edilen ve özünde jeofizik yöntemlerin, şu an zemin etüdü kapsamında zaten Yönetmelikte zorunlu olduğu ve anılan parametrelerin bu kapsamda hesaplanmasının mümkün olduğu, bu şekilde bir hak kaybının söz konusu olmadığı, Yönetmenlik dikkate alındığında mevcut yöntemlere ilave alternatif bir yöntem olduğu, düzenlemenin yukarıya alıntılanan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine göre yapıldığı anlaşıldığından düzenlemenin mevzuata aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

    6-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.1.12. maddesi,
    “1.1.12 Arazi ve laboratuvar çalışmalarının sonuçlarının sunulacağı zemin ve temel etütü raporu/veri raporu yalın ve teknik bir dille yazılacak, gereksiz tekrarlardan kaçınılacak, raporun sonunda tüm bulgular özet halinde verilecektir.”

    Davacı tarafından, düzenlemenin “Arazi ve laboratuvar çalışmalarının sonuçlarının sunulacağı zemin etüt raporu jeofizik, jeoloji ve inşaat mühendislerince yapılan jeoteknik çalışmaları içerecek şekilde, bu mühendislik disiplinlerince ortak hazırlanıp imzalanacak olup, yalın ve teknik bir dille yazılacak, gereksiz tekrarlardan kaçınılacak, raporun sonunda tüm bulgular özet halinde verilecektir.” şeklinde yapılması gerektiği, arazi ve laboratuvar çalışmalarının sonuçlarının sunulacağı zemin etütü raporunun Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde tanımlandığı şekilde her meslek dalı çalışma ve uzmanlığına uygun olarak Yönetmelikte belirtilen zeminle ilgili çalışmaları kapsayacak, jeofizik, jeolojik ve jeoteknik çalışmaları içerecek şekilde Jeofizik, inşaat ve jeoloji mühendisleri tarafından ortak hazırlanıp imzalanacağı, Yönetmelikte zemin etüdünün tanımlandığı, 1.1.1 sayılı maddede belirtilen bu zemin etüdü raporu olduğu, bu sebeble, Yönetmeliğin ve genelgenin tanımına ve içeriğine aykırı olduğu, alt normun dayanak üst norma aykırı olmaması gerektiği, Genelgenin bu yönden de hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, bu düzenleme ile çoğu zaman birbirinden kopyalanarak gereksiz tekrarı yapılan ve zemin etüdü yapılan sahanın dışındaki birkaç ili birden içine alan jeolojik formasyonların tanımlarını içeren açıklamaların önüne geçilmesinin amaçlandığı, verilerin amaca yönelik olarak özet halinde kolay ulaşılabilir ve anlaşılır bir şekilde verilmesi gerektiği, meslek disiplinlerine ilişkin düzenlemelerin Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nde belirtildiği, Genelgenin üst hukuk normu olan Yönetmeliğe ilişkin bir düzenleme içermediği, söz konusu dğüzenlemenin iddia edildiği şekilde zemin etüdünün kim tarafından hazırlanacağına ilişkin bir düzenleme olmadığı, zemin etüdünün içeriğinin sadeleştirilmesi ve amaca yönelik teknik bilgilerin elde edilerek özetlenmesi gerektiğini belirtmekte olduğu, Genelgenin dava konusu düzenlemesi ile itiraz gerekçesi arasında herhangi bir bağ bulunmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, bu düzenlemenin doğrudan kazı projelendirme ve imza yetkisi ile ilgili olduğu, zemin etüdü, kazı projesi, heyelan vs., gibi işlerin sadece tek bir anabilim dalı tarafından değil yer bilimleri ile doğrudan ilgili olan inşaat mühendisliğinin geoteknik anabilim dalı, jeoloji mühendisliği ve jeofizik mühendisliğinin ortak değerlendireceği ve karar vereceği bir alan olduğu, zemin araştırmalarında bu üç disiplinin birlikte çalıştığı, ancak kazı projelendirme işinin ağırlıklı olarak inşaat mühendisliğinin alt dalı olan geoteknikçilerin ve jeoloji mühendisliği alt disiplini olan uygulamalı jeoloji mühendisliği disiplinin yaptığı bir iş olduğu, görev tanımının 2018 yılında yürürlüğe giren yeni Deprem Yönetmeliğinde detaylı olarak açıklandığı, kaldı ki geoteknik mühendislerinin çalışmalarında veri toplama kısmında bahsedilen diğer bilim dallarından elde ettikleri verileri doğrudan çalışmalarında kullandıkları, proje müellifliğinin tamamen farklı bir konu olduğu, daha önceden hazırlanmış olan ve işin kategorisine göre farklı disiplinler tarafından birlikte hazırlanmış olan zemin etüd raporundan, projelendirmeye esas olacak verilerin düzenlenmesi işini kapsadığı, bu işin proje müellifi tarafından yapılması gerektiği, düzenlemenin mevzuata uygun olduğu yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Davacının istemine konu zemin etüt raporunun hangi meslek disiplinlerince hazırlanacağının Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 57. maddesinin 6.fıkrasında açıkça düzenlendiği, dava konusu düzenlemenin ise zemin etüt raporunun hazırlanma biçimine ilişkin olduğundan davacının itirazı yerinde görülmemiştir.
    Bu nedenle, dava konusu düzenlemenin imar mevzuatına aykırılık görülmemiştir.

    7-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.2.1. maddesi,
    “1.2.1 iksa sistemi proje müellifi tasarım hesaplarına başlamadan önce sahaya gidecek, sahadaki zemin koşullarını ve çevre koşullarını inceleyecek ve bir saha keşif tutanağı tutacaktır. Tutanakta sahadaki zemin ve çevre koşulları ile ilgili detaylı bilgiler, komşu parsellerdeki yapıların boyutları, bodrum kat ve toplam kat adetleri, iksa sistemine uzaklığı, temel taban kotu ve temel sistemi ile açıklayıcı fotoğraflar da yer alacaktır. Keşif sırasında mevcut zemin etüt rapolarındaki bilgilerin yetersiz veya sahayı tam olarak temsil etmediği tespit edildiği taktirde ilave zemin etüdü çalışmaları, proje müellifinin belirleyeceği kapsam doğrultusunda planlanacak ve yapılacaktır.”

    Davacı tarafından, zemin etüt raporlarını hazırlayan proje müelliflerinin Yönetmelik hükümlerinde belirtildiği üzere üç meslek disiplini mensuplarından (inşaat, jeofizik, jeoloji) oluştuğu, proje müellifi olarak bu üç mühendislik disiplinin belirtilmesinin gerektiği, alt normun dayanak üst norma aykırı olamayacağı, dava konusu Genelgenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmektedir.
    Davalı idarece, düzenlemenin Genelge eki esasların ‘Tasarım Hesapları’ başlığı altında yer aldığı, iksa kazıklarının, perde duvarların, iksa ankrajlarının statik analiz ve projeleri yapılmadan önce dizayn koşullarının mahalline uygunluğunun yerinde tespit edilmesi gerektiği, zemin etüdüne ilişkin yeterli veri yoksa, gerekirse arsa dışında ilave zemin etüdü yapılması gerektiği, çoğu zaman zemin etütlerindeki eksik veriler üzerinden, bilimsellikten uzak kabuller yapılarak ve kazı alanındaki geometrik şartların uygunluğu tespit edilmeden tasarım yapılabildiği, tasarımın yani statik analizler ve statik projelerin Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 57.maddesinin 6.fıkrasında ifade edildiği şekilde inşaat mühendislerince yapılmakta olduğu, bu maddedeki iksa sisteminin proje müellifi ifadesinin inşaat mühendisini tariflediği, yine aynı maddede zemin etüdlerinde statik hesaba esas eksik verilerin tamamlatılması gerektiğine vurgu yapıldığı, zemin etütlerinin kimin tarafından hazırlatılacağına ilişkin olarak herhangi bir meslek disiplinine atıfta bulunulmadığı, eksik verilerin tamamlanmasının jeofizik yöntemler veya ilave sondajlar ile ya da her iki yöntemle sağlanabildiği, yöntem seçiminin, ilave etütten hangi veriye ihtiyaç duyulduğuna bağlı olarak değişebildiği Genelge maddesi ile itiraz gerekçesinin birbiri ile ilgili olmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, düzenlemede proje müllefinin branşı ile ilgili olarak bir açıklama yapılmadığı, bu durumun bir eksiklik olarak kabul edilebileceği, ancak iksa sistemini tasarlamak, hidrolik, mukavemet, yapı statik ve betonarme ve malzeme bilgisi gerektiren bir süreç olması nedeni ile bu işlemlerin geoteknik alanda yetkin bir inşaat mühendisi tarafından yapılmasının daha doğru olduğu, piyasa uygulamalarında da kazı destek sistemleri projelendirme işleminin ağırlıklı olarak geoteknikçiler tarafından yapılmakta olduğu, ayrıca gerek meslek displini ve gerekse yetki/sorumluluk açısından herhangi bir projenin müellifinin tek olması gerektiği, ancak katkısına ihtiyaç duyulacak olan diğer branşlarında müellif paydaşı olarak değil katkı sunucu pozisyonda olmasının daha doğru olacağı, zemin etüdü aşamasının multidispliner bir süreç olduğundan farklı branşların katkısının bu süreçte zaten alınmakta olduğu, düzenlemenin mevzuata uygun olduğu yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu düzenlemenin iksa sistemi proje müellifi tasarım hesaplarına başlanmadan önce sahadaki zemin koşullarının ve çevre koşullarının incelenmesi ve bir saha keşif tutanağı tutulmasına ilişkin olduğu, statik analizler ve statik projelerin geoteknik alanda yetkin bir inşaat mühendisi tarafından yapılmakta olduğu, davacının istemine konu zemin etüt raporunun hangi meslek disiplinlerince hazırlanacağının Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 57.maddesinin 6.fıkrasında açıkça düzenlendiği, dava konusu düzenlemenin ise iksa sistemi proje müellifi tasarım hesaplarına ilişkin olduğu anlaşıldığından davacının itirazı yerinde görülmemiştir.
    Bu nedenle, dava konusu düzenlemenin imar mevzuatına aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

    8-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.2.3. maddesi,
    “1.2.3. Tasarımı yapılacak iksa sistemleri seçiminde aşağıdaki kurallara uyulması zorunludur:
    • Derinliği 25 m’den daha fazla olan kazı çukurları iksa sistemleri en az 2 (iki) kademe halinde projelendirilecek ve inşa edilecektir. Parsel sınırı, yüksek YASS ve diğer zorunluluklardan ötürü tek palyede yapılma zorunluluğu olması durumunda imalatlarda gerekli hesap aşamaları ve uygulama esasları detaylı olarak belirtilmelidir.
    • Su geçirimsizliği istenen kazı çukurlarında kesişen kazık, diyafram duvar veya çelik palplanş sistemlerinden biri tercih edilecektir. Kesişen kazık diğerine aralıklı kazık ve kazık aralarında Jetgrout uygulaması da yapılabilir, ancak bu durumda her ikisi de kazık arkasında olmak üzere en az iki sıra kesişen jetgrout kolonu yapılacak ve uygulamada önce jetgrout kolonları sonra kazıklar yapılacaktır.
    • Düşey iksa elemanlarının kazı tabanı altındaki soket boyu orta-az ayrışmış ve ayrışmamış kayada 2,0 m'den veya kazık çapının 3 katından (hangisi büyükse), diğer zemin türlerinde ise 4,0 m’den veya kazık çapının 5 katından (hangisi büyükse) az olamaz. İksa önünde pompaj çukuru oluşturulan bölgelerde soket boyu pompaj çukuru tabanından itibaren başlayacaktır.
    • Ankraj kök boyu kohezyonlu zeminlerde (kil ve silt) 10,0 m’den az olamaz.
    • Ankraj kök boyları bu genelgede belirtilen norm ve standartlar uyarınca "45+/2" kriterine göre belirlenen aktif zondan en az 3,0 m veya kazı derinliğinin %20'si kadar mesafe (hangisi daha büyükse) geriden başlayacaktır.
    • Zemin cinsinden bağımsız olarak ankraj kök bölgesi üzerinde en az 5,0m doğal zemin örtü yükü bulunması zorunludur.
    • Kohezyonlu zeminlerdeki ankraj servis yükleri 35 ton'u aşamaz.
    • Ankraj kök boyları arasındaki mesafe 110 cm'den az olamaz.
    • Ankrajların yatayla yaptığı açı mümkün olduğu müddetçe 15 dereceden az 30 dereceden fazla olmamalıdır. Ancak ana kayanın yakalanamadığı, komşu iksa elemanları ile kesişmeleri söz konusu olduğu durumlarda istenilen ankraj açısı alınabilir. Bu durumda projede öngörülen ankraj yüklerinin arazide yapılacak deneylerle istenilen yüklere ulaştığı ispatı rapor edilmelidir.
    • Zemin çivili püskürtme beton uygulaması sadece orta-az ayrışmış veya ayrışmamış kaya türü zeminlerde yapılabilir, bunun dışında kalan zemin türlerinde yapılamaz.
    • Zemin çivili püskürtme beton uygulamalarında püskürtme beton perde kalınlığı 20 cm’den az olamaz.
    • Zemin çivili püskürtme beton perde uygulamalarında perdenin yatayla yaptığı açı 75 dereceden fazla olamaz.
    • Eğilme elemanı olarak çalıştırılacak betonarme kazık çapı 30 cm’den az olamaz.
    • Ankrajlı perde uygulamalarında kademe kazısı sırasında perdenin altı açıldığında kendini tutabilmesi için perde arkasında belirli aralıklarla, sağlam zemine yeteri kadar soketlenen ve her surette en az kazı tabanına kadar inen mesnet kazıkları imal edilecek ve perde yeterli çap ve sayıda askı filizleri ile bu kazıklara asılacaktır. Ayrıca altı açılan perdenin her iki ucunda an az 5,0'er metrelik bölümde perde altında kazı yapılmayacak ve bu bölgelerin de birer mesnet bölgesi olarak çalışması sağlanacaktır (anplu kazı).
    • Betonarme perde aynı zamanda kuşak kirişi görevi de görecek şekilde tasarlanacaktır.
    • Betonarme perde donatılarının yatayda ve düşeyde yeteri kadar bindirmesi sağlanacaktır.
    • İksalı madenci şaftı tekniğiyle imal edilen '"kuyu perde" sisteminin kullanılması durumunda yatay destek elemanlarıyla desteklenmesi zorunludur, hiçbir surette konsol olarak çalıştırılamaz.
    • Ankrajlı kazık uygulamalarında kazık aralarındaki net açıklık 20 cm’den az olamaz.
    • Kohezyonsuz zeminlerdeki aralıklı kazık uygulamalarında kazık aralarındaki net açıklık 20 cm’den fazla olamaz.
    • Aralıklı kazık uygulamalarında, düşey elemanların sadece kazıklardan oluştuğu durumlarda, kazık aralarındaki net açıklık zemin türünden bağımsız olarak, hiçbir surette 35 cm’den fazla olamaz.
    • Ankraj kafa detaylarında, germe sırasındaki dönme etkisi nedeniyle, açılı kafa kullanılamaz. Ankraj plakası ankraj eğimine uygun eğimde imal edilmelidir.
    • Ankraj halatlarında en çok 1,50m'de bir adet ayırıcı ve en çok 3,0m'de bir adet merkezleyici kullanılacaktır.
    • Duvar arkasındaki yüzey ve yeraltı sularının tahliyesi için tüm betonarme vc püskürtme beton perdelerde yatayda ve düşeyde 3,0'er metre aralıkla 10 derece yukarıya doğru eğimli ve 100 mm çapında barbakan delikleri bırakılacak, bu deliklerden geriye doğru aktif zon boyunca dren delgileri yapılarak duvar arkasında su basıncı oluşması engellenecektir. Ancak, yine de tasarım yapılırken aşağıda Madde 1.2.6.’da belirtilen şarta uyulacaktır. Barbakan deliklerinin uzun dönemde, su akışı ile taşınan ince daneli zeminler ile tıkanmaması için dren delgilerine yerleştirilen delikli borular uygun geotekstil keçe türü malzeme ile sarılacaktır.”

    Davacı tarafından, bu düzenleme ile dünyada artık terk edilen eski yöntemin zorunlu tutulduğu, yapılacak kazıkların yoğunlukları ve boylarının projeye uygun olup olmadıklarının jeofizik yöntem olan, “Kazık Bütünlük Testi” ile mümkün olduğu, sondaj ya da kazı yapmadan bu jeofizik yöntemle yeraltının görüntüsünün çıkartılabildiği, bunun kazmadan, zemin örselenmeden yerinde yapılan bilimsel bir çalışma olduğu, jeofizik yöntemin kullanılmasının daha ekonomik olduğu gibi tüm dünyada artık uygulanan bir yöntem olduğu, Genelgenin belirttiği yöntemin terk edildiği, 1.2.3. maddenin 2.sıradaki fıkrasının sonuna “Kazıkların boyları Jeofizik yöntemle (Kazık Bütünlük Testi) kontrol edilecektir” eklenmesi zorunludur. Aynı biçimde yapılan iş tanımı çerçevesinde 3. sıradaki fıkraya da “Kazıkların boyları Jeofizik yöntemle (Kazık Bütünlük Testi) kontrol edilecektir”, cümlesinin eklenmesi gerektiği, bu sebeple de 1.2.3 maddenin 2. ve 3. sıradaki bentler yönünden iptal talep edilmesi gerektiği, kazık tabanının dışarıdan görülemediği, bu sebeple de düzenlemede "Kazık Bütünlük Testi" uygulanmadan iksa sistemi tasarımının eksik veriye dayalı olacağı, bunun kamu zararına neden olacağı, mühendislik disiplinine de, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Jeofizik Mühendisleri Odası Serbest Müşavirlik Mühendislik Hizmetleri, Büro Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliğin jeofizik mühendisliği mesleki yetkilerini düzenleyen 5. maddesine de uygun olmadığı ileri sürülerek iptali istenmektedir.
    Davalı idarece, bu düzenlemenin statik hesap ve statik projeye ilişkin olduğu, ankraj detayları ve kazık aralıkları ile ilgili olduğu, bu detayların statik hesap sonucuna göre boyutlandırıldığı, yapılmış imalatların kontrolünün bu maddede belirtilmediği, iddia edildiği gibi dünyaca terk edilen bir yöntemin zorunlu hale getirilmediği ya da başka bir yöntemin önerilmediği, bu maddede belirtilen hususların jeofizik mühendisliği çalışma konuları içerisine girmediği, davacının önermiş olduğu Kazık Bütünlük Testi dışında, başka jeofizik yöntemler ile de kazık bütünlüğünün tespit edilmesinin (karşıt kuyu testi) mümkün olduğu, manuel yöntemlerin (karotlu sondaj, kazı araştırması, yükleme deneyleri) ve ampirik yaklaşımlarla da kazık bütünlüğünün tespit edilebildiği, bütünlük testlerinde sadece bir yönteme vurgu yapılmasının diğer bilimsel yöntemlerin terki anlamına geleceğinden, bu tutumun yanlı bir yaklaşım olacağı, ayrıca Genelge eki Esasların 1.6. Uygulama Kontrol Esasları Başlığı altında yine pratikte karşılaşılan hatalar ve dikkat edilmesi gereken kritik hususların belirtildiği, imalat aşamasında rutin yapılması gereken diğer kontrol unsurlarına (forajdan çıkan malzemenin zemin etüdü ile doğrulanması, kazık çapı tespiti, donatı tespiti, donatı boyu ölçümü, foraj içi göçme kontrolü, yaş beton numune alımı, vibrasyon kontrolü, yerinde beton sınıfı tayini, kazık yükleme testleri... gibi) değinilmediği, detaya girilmediği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, ayrık kazıklarda kazıkların projeye uygun olarak yapılıp yapılmadığının PIT testi olarak bilinen kazık süreklilik deneyi ile belirlenebildiği, yapılan tüm kazıkların boylarının kazık süreklilik testi ile kontrol edilmesi, projeye uygun yapılmayan kazıklarda kazıya müsaade edilmemesi gerektiği, destek sistemlerinde imal edilen kazıkların ağırlıklı olarak fore kazık türünde oldukları, bu kazıkların imalat süreçlerinden dolayı çap ve boy konusunda çoğu zaman sorun yaşanmadığı, ayrıca kazı işlerinde çoğu zaman kademe kademe kazı derinliğinin artırıldığı ve bu kazıkların boylarının kısmi olarak da görülebildiği, ancak su sızdırmazlığı için kazık arkasında jet grout kolonu yapılması durumunda, jet kolonların projeye uygunluğunun jeofizik yöntemle kontrol edilmesinin faydalı olacağı, destek sistemlerinde yapılan jet kazık uygulamalarında, imalatın projeye uygunluğunun PIT v.b. jeofizik yöntemle yapılmasının isabetli olacağı, düzenlemenin bu haliyle imar mevzuatına uygun olmadığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esaslar'ın tasarımı yapılacak iksa sistemleri seçiminde uyulması zorunlu kuralları belirleyen dava konusu (1.2.3.) sayılı maddesinin ikinci paragrafında, "Su geçirimsizliği istenen kazı çukurlarında kesişen kazık, diyafram duvar veya çelik palplanş sistemlerinden biri tercih edilecektir. Kesişen kazık diğerine aralıklı kazık ve kazık aralarında jetgrout uygulaması da yapılabilir, ancak bu durumda her ikisi de kazık arkasında olmak üzere en az iki sıra kesişen jetgrout kolonu yapılacak ve uygulamada önce jetgrout kolonları sonra kazıklar yapılacaktır." düzenlemesine yer verilmiştir.
    3194 sayılı İmar Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nde yer alan genel nitelikteki düzenlemelere dayanılmak suretiyle, ülkemiz sınırları içindeki tüm planlı ve plansız alanlarda inşa edilecek her tür yapının temel ve/veya bodrum katlarının inşaatı için yapılacak kazılarda meydana gelebilecek olumsuz hadiselerin ve bu hadiselerden kaynaklanan can ve mal kayıpları ile iş kazalarının önlenmesi maksadıyla hazırlandığı anlaşılan dava konusu Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esaslar'ın; "Genel Esaslar", "Şevli Kazılar", "İksa Sistemi ile Desteklenen Kazılar" ve "İş Güvenliği ve Çevre Sağlığı Tedbirleri" başlıklı dört kısımdan oluştuğu, "Genel Esaslar" başlıklı birinci kısımın ise, "Zemin Etüdü", "Tasarım Hesapları", "Proje Çizimleri", "Uygulama Teknik Şartnamesi", "Performans Ölçüm Kriterleri" ve "Uygulama Kontrol Esasları" başlıklı 6 bölüm içerdiği görülmektedir.
    Kazı Çukurlarının Desteklenmesi ile İlgili Uyulacak Esaslar'ın tasarımı yapılacak iksa sistemleri seçiminde uyulması zorunlu kuralları belirleyen dava konusu (1.2.3.) sayılı maddesinin de içinde bulunduğu "(1.2.) Tasarım Hesapları" başlığı altında yer alan bütün maddelerde, statik-geometrik hesap ve tasarım/proje kriterlerini belirleyen düzenlemelere yer verilmiş, uygulama-imalat-kontrol aşamasına ilişkin kurallar ise dava konusu edilmeyen "(1.5.) Performans Ölçümleri ve Kriterleri" ve "(1.6.) Uygulama Kontrol Esasları" başlıkları altında düzenlenmiştir.
    İtiraza konu Daire kararında, dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan rapora da dayanıldığı belirtilerek, su sızdırmazlığı için kazık arkasında jetgrout kolonu yapılması durumunda, jet kolonların projeye uygunluğunun jeofizik yöntemle kontrol edilmesi ve destek sistemlerinde yapılan jet kazık uygulamalarında, imalatın projeye uygunluğunun PIT vb. jeofizik yöntemle yapılması gerekirken bu yönde bir düzenleme getirmeyen dava konusu Esaslar'ın (1.2.3.) sayılı maddesinin ikinci paragrafında, eksik düzenleme nedeniyle imar mevzuatına uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle anılan düzenlemenin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiş ise de; dayanak alınan bilirkişi raporunda da, davalı idarenin itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü gibi, ayrık kazıkların projeye uygun olarak yapılıp yapılmadığının PIT vb. jeofizik yöntemle yapılmasının isabetli olacağı yönünde görüş verildiği anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, kazıkların projeye uygun imal edilip edilmediğinin kontrolü hususunun tasarım aşamasıyla ilgili olmayıp, uygulama-imalat-kontrol aşamasında yapılması icap eden bir çalışma niteliğinde olduğu görülmekte olup, uygulama-imalat-kontrol aşamasında yapılması gerekli bir çalışmanın, tasarım aşamasına ait kriterlerin belirlendiği (1.2.3.) sayılı madde içerisinde düzenlenmemesinin, eksik düzenleme olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.
    Dolayısıyla, dava konusu düzenlemede, bu yönüyle, imar mevzuatına aykırılık bulunmamaktadır.

    9-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 1.2.4. maddesi,
    “1.2.4 Kazının geometrisi nedeniyle iki boyutta yeteri hassasiyetle temsil edilemeyen bölgeler için üç boyutlu analizler yapılacaktır. Bununla ilgili karar iksa sistemi proje müellifi tarafından verilecektir.”

    Davacı tarafından, dava konusu düzenlemede yetinilmesi önerilenin sınırlı bir alanda az veri ile sonuca ulaşılması olduğu, jeofizik metodlarla gerek sismik tomografi (yeraltı röntgeni) gerekse elektrik özdirenç çalışmalarıyla yer altının üç boyutlu geometrisinin kolaylıkla belirlenebildiği, zeminin tamamen görüntülenebildiği üç boyutlu bir işlemin ekonomik, kolay ve mümkün iken düzenlemede iki boyutlu tespit ile yetinilmesinin kamu yararına uygun olmadığı, eksik düzenlendiği ileri sürülerek iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, düzenlemenin statik hesap ve statik projeye, taşıyıcı elemanların statik hesabına ve statik modeline ilişkin olduğu, betonarme eleman, çelik kuşak (strud), kuşaklama kirişi, kazı köşesinde üst üste gelen yükleme durumlarının statik hesapta üç boyutlu hesabına ilişkin bir düzenleme olup jeofizik yöntemlerle burada statik bir analiz yapılmasının söz konusu olmadığı, bu maddede belirtilen hususların jeofizik mühendisliği çalışma konuları içerisine girmediği belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, tüm kazı çalışmalarında zemin etüdü yaptırma zorunluluğu bulunduğu, herhangi bir proje müellifinin kazık-kazı projesi tasarlarken çalışma sahası içerisinde zaten jeofiziksel ölçüm ya da sondaj yaptırmak zorunda olduğu, proje müellifinin gerek görmesi halinde yapılan çalışmalara ilave olarak ihtiyaç duyduğu diğer ölçüm tekniklerini hem jeoloji mühendislerinden hem de jeofizik mühendislerinden isteyebileceği, zemin etüdü çalışması kapsamında da jeofizik çalışmanın yaptırılmasının zorunlu olduğu, farklı yönlerdeki serim ile jeofizik yöntemle elde edilen farklı yönlerdeki zemin profilleri ve sondaj kuyu verilerinin korelasyonunun biraraya getirilerek bu işlemin kısmen yapılmakta olduğu, zeminin değişkenliğinin fazla olduğu yerlerde gerek duyulması halinde proje müellifinin tercihi ile ilave 3 boyutlu jeofizik çalışma yapılabileceği düzenlemenin bu haliyle imar mevzuatına uygun olmadığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, düzenlemenin statik hesap ve statik projeye, taşıyıcı elemanların statik hesabına ve statik modeline ilişkin olduğu, zemin etüdü çalışması kapsamında jeofizik çalışmanın yaptırılmasının zorunlu olduğu, farklı yönlerdeki serim ile jeofizik yöntemle elde edilen farklı yönlerdeki zemin profilleri ve sondaj kuyu verilerinin korelasyonunun biraraya getirilerek bu işlemin kısmen yapılmakta olduğu, zeminin değişkenliğinin fazla olduğu yerlerde gerek duyulması halinde proje müellifinin tercihi ile ilave 3 boyutlu jeofizik çalışma yapılabileceği anlaşıldığından düzenlemenin bu haliyle imar mevzuatına aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

    10-2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların 2.3. maddesi,
    “2.3 Şev duraylılık analizleri, kısa dönem (drenajsız), uzun dönem (drenajlı), statik ve deprem koşulları için uzman mühendis tarafından yapılacak ve uluslararası norm ve standartlarda belirtilen minimum şev güvenlik katsayıları sağlanacaktır.”

    Davacı tarafından, zemine ilişkin çalışmaların birden çok mühendislik disiplinin hizmetlerinden oluştuğu, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nde yapılacak işler ve bunlardan sorumlu mühendisliklerin belirtildiği, bu sebeple de Yönetmelikte “Uzman Mühendis” diye bir tanım bulunmadığı, Genelgenin bu maddesinde hukuka aykırı şekilde uzman mühendis tanımı getirildiği, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununda uzman mühendis diye bir alan yer almadığı, düzenlemenin bu haliyle mevzuata aykırı olduğu, şevin kesiti ve dayanımı yanal ve düşey olarak jeofizik (Masw,sismik yansıma, diğer yüzey dalgası ölçümleri) metotlarla 3 boyutlu olarak jeofizik mühendisleri tarafından yapılması gerektiği, düzenlemenin bu haliyle Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Jeofizik Mühendisleri Odası Serbest Müşavirlik Mühendislik Hizmetleri, Büro Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliğinin jeofizik mühendisliği mesleki yetkilerini düzenleyen 5. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmektedir.

    Davalı idarece, ülkemizde uzman mühendislik ya da yetkin mühendislik tanımı bulunmadığı, 6235 sayılı kanunda yüksek mühendis tanımının yapıldığı, Genelge eki Esaslarda bahsi geçen ‘uzman mühendis’ ifadesi ile konusunda tecrübeli mühendis tariflenmeye çalışıldığı, ancak tecrübe konusunda da ölçülebilir bir kıstas (yapılan proje adedi, büyüklüğü, tecrübe süresi) belirtilmesi mümkün olmadığından ‘uzman mühendis’ ifadesinin kullanıldığı, taşrada şev stabilitesi ya da geoteknik konusunda yüksek lisans yapmış mühendis hizmetinin elde edilmesinin zorluğu da göz önünde bulundurulduğunda ‘uzman mühendis’ tanımlamasının en uygun tarif olacağı, ancak; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Jeofizik Mühendisleri Odası Serbest Müşavirlik Mühendislik Hizmetleri, Büro Tescil ve Meslekî Denetim Yönetmeliğinin 5. maddesinde; Odanın iddaa ettiği gibi şev kesiti ve dayanımına ilişkin hesaplamaların jeofizik mühendisleri tarafından yapılabileceğine ilişkin görev tanımlaması bulunmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    Bilirkişi raporunda da, şev duraylılığı değerlendirmesinin Dünyada ve ülkemizde jeoloji mühendisliği alt anabilim dalı olan uygulamalı jeoloji anabilim dalı veya inşaat mühendisliğinin alt anabilim dalı olan geoteknik anabilim dalı uzmanları tarafından gerçekleştirilmekte olduğu, uzaman mühendis tanımında kastedilenin bu alanda yeterli teknik tecrübesi olan, alanında lisansüstü ders alan, tez yapan kişi ya da kişilerin kastedildiği, bu kapsamda projeyi yapacak uzman kişi ya da kişilerin ilave gördükleri çalışmaları farklı disiplinlerden istemekte oldukları, mevzuatta uzman mühendisin tanımı ve hangi meslek displininden olduğunun tanımlanmadığı, bu tanımlamanın yapılmamış olmasının sorun teşkil edebileceği, öte yandan şev projelendirme işinin özünde statik, mukavemet, malzeme bilgisi ve hidrolik bilgisinin yer aldığı, Dünya uygulamalarında da ağırlıklı olarak bu analizlerin çoğunlukla zeminler konusunda yetkin inşaat mühendisleri tarafından yapıldığı, davacının iddiasında yer alan, 6235 sayılı kanunda belirtilmiş olan şev kesiti oluşturulması ve zemin dayanım parametrelerinin halihazırda zemin etüdü kapsamında jeofizik çalışmaları ile de zaten yapılmakta olduğu, düzenlemenin bu haliyle imar mevzuatına uygun olmadığı yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

    Dairemizce yapılan değerlendirmede aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
    Her ne kadar, dava konusu düzenlemede şev duraylılık analizlerinin, kısa dönem (drenajsız), uzun dönem (drenajlı), statik ve deprem koşulları için uzman mühendis tarafından yapılacağı belirtilmiş ise de, mevzuatta uzman mühendis tanımına yer verilmediği ve düzenleme uygulamada sorunlara neden olabileceğinden dava konusu düzenlemenin bu kısmında mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. 2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların (1.1.2), (1.1.3) (1.1.4), (1.1.5), (1.1.7), (1.1.12), (1.2.1) (1.2.3) sayılı maddesinin 2. paragrafının ve (1.2.4) sayılı maddeleri yönünden DAVANIN REDDİNE,
    2. 2018/10 sayılı Genelgenin eki Kazı Çukurlarının Stabilitesi ve İksa Sistemi Etüd, Proje, Uygulama ve Kontrolleri İle İlgili Uygulanacak Esasların (2.3) sayılı maddesindeki "uzman mühendis" ibaresi yönünden DAVA KONUSU İŞLEMİN İPTALİNE,
    3. Dava kısmen ret kısmen dava konusu işlemin iptaline karar verildiğinden ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ….-TL yargılama giderinin yarısı olan ….-TL'nin davacı üzerinde bırakılmasına, ….-TL'nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
    4. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı davalar için belirlenen ….- TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, ….-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
    5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
    6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 25/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi