1. Hukuk Dairesi 2016/7473 E. , 2019/2371 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, sahtecilik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ...’un dava konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını ve eşi ...’tan intikal eden 2/16 payını satış suretiyle oğlu olan davalı ...’a temlik ettiğini, işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, dava konusu taşınmazda annesi ...’den kendisine intikal eden 3/16 payın da aynı akit ile bilgisi dışında sahte işlemlerle davalıya devredildiğini ileri sürerek, devrettiği pay yönünden resmi akitteki imzanın sahteliğinin tespiti ve tapunun iptaline, mirasbırakan ...’in devrettiği pay yönünden ise tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1918 doğumlu mirasbırakan ...’un 06.02.2008 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak çocukları olan davacı ... ile davalı ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın ... parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını ve 29.12.2000 tarihinde ölen eşi ...’den intikal eden 2/16 payını, davacının da annesi ...’den intikal eden 3/16 payını 05.09.2002 tarih ve 5805 yevmiye nolu senetle davalıya satış suretiyle temlik ettikleri, davacının mirasbırakanın temlik ettiği pay yönünden muris muvazaası hukuksal nedenine dayandığı, kendi temlik ettiği pay yönünden ise sahtecilik hukuksal nedenine dayandığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 25.05.2014 tarihli raporunda 05.09.2002 tarih ve 5805 yevmiye nolu senette davacı ...’e atfen atılı imzaların davacı ...’in eli ürünü olduğu saptanmak suretiyle sahtecilik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine.
Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacı, mirasbırakanın dava konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki ½ payı ile eşi ...’den intikal eden 2/16 payı yönünden muris muvazaası iddiası ile dava açmasına rağmen mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde, taraf delillerinin toplanması, taraf tanıklarının yeniden dinlenerek mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.