14. Hukuk Dairesi 2015/8029 E. , 2018/1363 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.11.2010 gününde verilen dilekçe ile imar ihyaya dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava; kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalı ... yönünden taraf sıfatı kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... Belediyesi vekili ve davalı ... Belediyesi vekili temyiz etmiştir.
Davacı Hazine vekili; çekişmeli yerin, öncesinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu halde, ... Büyükşehir Belediyesi adına ihdas suretiyle tescil edilerek, adı geçen Belediyece yapılan imar uygulaması sonucunda da tamamının kamuda kullanılmak üzere terkin edildiğini, bilahare anılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edilmiş olup, böylece imar parsellerinin sicil kayıtlarının yolsuz tescil durumuna düştüklerini ileri sürerek, tapu iptal ve Hazine adına tescil ile kayıtların eski hale iadesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, sicil kayıtlarının illetini teşkil eden imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve uygulamanın hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.
Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği tartışmasızdır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Diğer taraftan, Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m.26/1)
Somut olaya gelince; mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişinin raporunda çekişme konusu 1519 sayılı parselin aynı yer 174, 154 ve 157 sayılı kadastral parsellerin terkini ile tescil harici taşlık kısımdan ihdas edildiği ve ... Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı 2007 yılında yaptığı imar uygulaması ile kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, bu ihdas parselinin sınırlarının 5465 ada, 18 parsel dahilinde kaldığını, kamu yararı adına terkin edildiğinden herhangi bir imar adası ve parselinde tescilli olmadığının anlaşıldığının belirtildiği, ne var ki çekişme konusu taşınmazın imar uygulamalarından önceki vasfı, kadastro harici bırakılan bir yer olup olmadığı ve Hazine ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, ayrıca Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı görülmektedir. O halde, değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davacı tarafından 31,36 m2"lik kısmın tescili istenmesine rağmen mahkemece talep aşılarak 2418,22 m2"lik kısım yönünden tescil hükmü kurulması da isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.02.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.