22. Hukuk Dairesi 2017/25254 E. , 2019/20850 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerinec istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili davacının iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini belirterek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, yıllık izinlerini kullandığını, genel tatillerde çalışılmadığını çok nadir olmakla yapılan fazla çalışmaların bordroya yansıtılarak ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, taraflar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Kanun"un 110. maddesinde düzenlenen, davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiğinden ve aynı Kanunun 297/2. maddesi uyarınca da her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda şunu belirtmek gerekir ki, iş hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baştan belirli veya belirsiz alacak davası şeklinde belirleme yapmak kural olarak doğru ve mümkün değildir. Bu sebeple iş hukukunda da belirsiz alacak davasının açılabilmesi, bu davanın açılması için gerekli şartların varlığına bağlıdır. Eğer bu şartlar varsa, iş hukukunda da belirsiz alacak davası açılabilir, yoksa açılamaz (C. Simil, Belirsiz Alacak Davası, I. Bası, İstanbul 2013, s. 414). Keza aynı şey kısmi dava için de söz konusudur. Somut uyuşmazlıkta; fazla çalışma ücreti alacağı talebi yönünden dava belirsiz alacak davası olduğu belirtilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesine göre açılmıştır. Bu talep bakımından, alacak iddiasının tanık anlatımlarına dayandırılması sebebiyle, kabul ihtimalinde hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda indirim yapılması gerekliliği söz konusu olduğundan ve hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığından, söz konusu alacak belirsizdir. Açıklanan nedenle, mahkemece fazla çalışma ücreti alacağının belirsiz alacak davası türü ile istenebileceği, hüküm altına alınacak alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği ve talep arttırım dilekçesine karşı zamanaşımı savunmasında bulunulamayacağı gözetilmelidir.Ne var ki; Mahkemece, fazla çalışma ücreti alacağına dava ve talep arttırım tarihinden itibaren faiz yürütülmüş ve talep arttrım dilekçesine karşı zamanaşımı savunması dikkate alınmıştır. Mahkemece, talep arttırım dilekçesine karşı yapılan zamanaşımı savunmasının dikkate alınmaması ve fazla çalışma ücreti alacağının tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık, fazla çalışma ücreti yönünden yapılan indirim oranının fahiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca makul bir indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre takdir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir.Somut olayda, fazla çalışma ücreti tanık beyanlarına göre hesaplanmış olup hükmedilen alacak miktarları gözetilerek makul oranda bir indirim yapılması gerekirken, bu husus dikkate alınmadan fazla çalışma ücreti alacağı yönünden %50 oranında indirime gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Davacı ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığı halde ücretin ödenmediğini iddia etmiştir. Tanık beyanlarına göre davacı tanığı (davacının eşi) ... ile davalı tanıkları ulusal bayram ve genel tatillerde işyerinin kapalı olduğunu belirttiklerinden ispat yükü üzerinde olan işçi tarafından ulusal bayram ve genel tatillerde çalışmanın ispat edilemediği anlaşılmakla talebin reddi gerekirken kabulü hatalı olmuştur.
5-Yerleşik içtihatları gereği hakkaniyet indirimi yapılacak alacaklarda indirim sonucu davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesi hakkaniyete aykırı sonuçlara sebep olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Somut olayda davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin, fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatil ücretinden yapılan taktiri indirim miktarının reddedilen miktar olarak kabulü ile hüküm kurulması hatalıdır.Belirtilen yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.SONUÇ: Bu nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 12.11.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.