8. Hukuk Dairesi 2010/269 E. , 2010/3945 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine ve Koçyaka Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 05.07.1995 gün ve 47/57 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesiyle düzeltme ve ıslah dilekçesinde, vergi kaydı, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak davalı Hazine üzerinde kayıtlı bulunan 1103, 1105 ve 1727 parsellerin tapu kayıtlarının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazların özel mülkiyete konu edinilemeyen yerlerden olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı Köy yargılama oturumlarında temsil olunmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yaklaşık 70 dönüm yüzölçüme sahip dava konusu parseller, sınırındaki taşınmazlara uygulanan vergi kayıtlarının miktar fazlası olduğu, zilyet adına belgesizden kazanılan taşınmaz miktarı 20 dönüm sınırını aştığı gerekçesiyle 23.09.1983 tarihinde kadastro komisyonu kararıyla Hazine adına tesbit ve tescil edilmiştir.
Dava; TMK.nun 713/1,3402 sayılı Kanunun 14.maddesi uyarınca iptal ve tescil isteğine ilişkin olup taşınmazlar tarla niteliğinde Hazine üzerinde kayıtlı bulunmaktadır. Davalı Köy Tüzel Kişiliği kayıt maliki değildir. Bu tür davalarda husumetin kayıt malikine yöneltilmesi yeterli olup ayrıca ilgili Kamu Tüzel kişiliğinin davalı olarak gösterilmesine gerek bulunmamaktadır. Mahkemece, davalı Köy hakkında husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değil ise de temyiz edenin sıfatına göre bu yön bozma nedeni yapılmamıştır.
Mahkemece, davacı yararına kazanma koşullarının gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Dava konusu 1727 parselin çevresinde bulunan 1610, 1726, 1720, 1730 ve 1732 parseller ile 1103 ve 1105 parsellerin çevresinde bulunan 1099, 1101, 1102, 1104, 1108, 1109 ve 1115 parsellerin bir bölümü vergi kaydına dayalı olarak bir bölümü ise hükmen malikleri adına tesbit ve tescil edilmiştir. Mahkemece, çevre parsellerin dayanak kayıtları (tapu ve vergi kayıtları) ile hüküm dosyaları getirtilerek dosya arasına konulması dayanak kayıtlar ile hüküm dosyalarına ait teknik bilirkişi krokilerinin yapılacak keşifte uygulanması sonucu dava konusu taşınmazlar yönünü ne ve nasıl gösterildiği üzerinde durulmamış, dava konusu parsellerin niteliği açıklığa kavuşturulmamış ayrıca belirtme tutanağında işgalci olarak gösterilen Talha Tekeli ile irtibatı tesbit edilmemiştir.
Bundan ayrı; 103 ve 105 parseller 1936 tarih 297 sayılı vergi kaydının miktar fazlası olarak Hazine adına tesbit ve tescil edilmiş olup, vergi kayıtları dağ ve hali sınırlar içermektedir. 4753 sayılı Kanun uyarınca 1972 yılında bölgede yapılan Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sırasında düzenlenen mera haritalarında taşınmazların çevresi dağ ve mera olarak işaretlenmiştir. Esasen uyuşmazlık dava konusu taşınmazların niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazların öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılıp belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK"nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi,evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki,yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş;tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 Sayılı Kanununun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tesbit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait kadastro tutanakları, dayanak belgeleri ile hükmen oluşmuş iseler hüküm dosyaları getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle kayıt ve belgeler ile hüküm dosyalarına ait teknik bilirkişi krokilerin dava konusu taşınmazlar yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmazlar ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.