8. Hukuk Dairesi 2010/1477 E. , 2010/3922 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali, tescil veya alacak
... ile ... (...) ve ... aralarındaki tapu iptali, tescil veya alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Aile Mahkemesinden verilen 07.04.2008 gün ve 1029/412 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; evlilik birliği içinde tüm ödemeleri vekil edeni tarafından yapılarak edinildiği halde, davalı ... adına kayıtlanan ... Mahallesinde bulunan Tarımcılar Kooperatifine ait hissenin, 10.7.1998 tarihinde satılması ile elde edilen gelirle 36113 ada 11 parsel sayılı taşınmazın satın alındığını, satın alınan bu taşınmazın gene davalı ... adına tapuya tescil edildiğini, davalının ise bu taşınmazı vekil edeninden mal kaçırmak amacıyla gerçek değerinin altındaki bir bedelle diğer davalı ...’a satarak devrettiğini ileri sürerek dava konusu 36113 ada 11 parselin davalı ...adına olan tapu kaydının iptali ile 36113 ada 11 parselin vekil edeni adına tapuya tescilini, olmaz ise, taşınmazın karar tarihindeki piyasa değerine isabet eden bedelin davalılardan alınarak vekil edenine verilmesini istemiş, 10.06.2006 günlü dilekçe ile de dava konusu taşınmazın değerinin dava tarihi itibariyle 30000 TL olduğunu açıkladıktan sonra "tapu kaydının iptali ile taşınmazın müvekkil adına tescili; olmadığı takdirde taşınmazın karar tarihindeki piyasa değerine karşılık, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30000 TL"nin yasal faizi ile birlikte vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istediklerini" bildirmiştir.
Davalılardan ... vekili ise, dava konusu 36113 ada 11 parselin vekil edenine ait kooperatif hissesinin satışı ile elde edilen bedelin kullanılmasıyla satın alınan bir yer olmadığını zira vekil edenine ait ziynet eşyaları ve ailesinin desteği ile edinilen ve vekil edeni adına kayıtlı bulunan kooperatif hissesinin satışından elde edilen paranın davacı tarafından harcanarak tüketildiğini, dava konusu 36113 ada 11 parselin ise, vekil edeninin mesleğe iadesi sırasında toplu olarak aldığı maaş ödemelerinin kullanılması ile edinildiğini, davacı eşin bu taşınmazın edinilmesinde herhangi bir katkısının bulunmadığını ve zaten boşanma aşamasında mali bakımdan sıkıntıya düşen vekil edeni tarafından satıldığını ve satıştan elde edilen gelirin geçinebilmek için harcandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Diğer davalı Metin Baş ise yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, "...tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline ilişkin talebin reddine, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 11000 YTL"nin ...’tan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü davalı ... vekili tarafından, redde ilişkin bölümleri ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 29.12.1988 tarihinde evlenmiş, 21.2.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle 13.4.2006 tarihinde boşanmışlardır. Başka mal rejimi seçilmediğinden eşler arasında evlenme tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı 21.2.2005 tarihine kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m.202,225/2).
Dava, evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kayıtlanan taşınmaza yönelik tapu iptal ve tescil olmaz ise, alacak isteğine ilişkindir. 7.10.1953 tarihli 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacı, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceğinden, tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar vermesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre, 36113 ada 11 parselin, 171/649 hissesinin 743 sayılı TKM’nin 170. maddesine göre eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu, 17.7.1998 tarihinde satın alınarak davalı ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması ve bunun kanıtlanması gerekmektedir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, taktirde bir isabetsizlik bulunmadığına, tarafların evlilik birliğinin kurulmasından dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihe kadar polis olarak çalışmaları, düzenli ve birbirine yakın gelire sahip olmaları (Davalı ... 23.2.1990-4.7.1995 tarihleri arasında meslekten çıkarma nedeniyle gelir elde edememiş ise de, mahkeme kararı ile mesleğe geri dönmesi sonucunda, özlük haklarından mahrum kaldığı döneme ilişkin tüm geliri faizi ile kendisine dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihten önceki bir tarih olan 31.12.1997 tarihinde ödenmiş olduğuna göre devamlı ve düzenli gelir sahibi olduğu hususunda duraksamamak gerekir) tarafların evlendikleri günden taşınmazın edinildiği tarihe kadar geçen dönemde elde ettikleri toplam gelirlerin birbirine oranlanması ile bulunan dosya içeriğine uygun bilirkişi raporu doğrultusunda ve davalı kocanın 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi uyarınca aileyi geçindirme yükümlüğü de dikkate alınarak bulunan fedakarlığın denkleştirilmesi ve hakkaniyet ilkesi taraflar arasında görülen bu tür davalarda uygulanan ilkeler olduğundan; davacı katkısına ilişkin değerlendirmede herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı ... dava konusu taşınmazın daha önce sadece kendisi tarafından yapılan ödemelerle alınan, dolayısı ile kişisel malı olduğunu ileri sürdüğü kooperatif hissesinin satılması ile elde edilen değerle alındığını belirtmiş ise de söz konusu kooperatif hissesi davalı ... adına kayıtlı olup, davacı bu kooperatif hissesinin edinilmesini sağlayan bedelinin tamamının sadece kendisi tarafından karşılandığını, davalı ...’ın bu konudaki savunmasını aşar biçimde soyut denetimden uzak, başka delillerle desteklenmeyen tanık ifadeleri dışında somut olarak kanıtlayamadığından değerlendirmede dikkate alınmaması doğru olmaktadır.
Davalı ... vekilinin ve davacı ... vekilinin hükmün esasına yönelik tüm temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle reddi ile hükmün esasa ilişkin olan bölümlerinin ONANMASINA,
Davalı ... vekilinin faize ilişkin temyiz itirazlarına gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık 1.1.2002 tarihinden önceki döneme ait katkı payı alacağı isteğine ilişkin bulunduğuna göre, kural olarak faizin başlangıç tarihi, dava tarihi ise de, davacı 21.1.2003 günlü dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmamış, faize ilişkin talebini 10.2.2006 günlü ıslah dilekçesinde dile getirmiştir. Dava dilekçesinde harca esas değer olarak 1000 TL gösterilmiş olup, bu 1000 TL için faiz talep edilmediğine ve faize ilişkin talep tarihi 10.2.2006 olduğuna göre, hüküm altına alınan alacağın sadece 10000 TL"lik kısmı için faiz işletilebileceği ve bu faizin başlangıç tarihinin de ıslah tarihi olan 10.2.2006 tarihi olduğunun düşünülmesi gerekir. Mahkemece açıklanan durumun göz ardı edilmesiyle, hükmedilen tüm alacağa işletilecek faizin 21.1.2003 olan dava tarihinden başlatılması doğru olmamıştır.
Davalı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün, sadece faiz başlangıcı açısından ve açıklanan nedenlerle, HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aşağıda dökümleri yazılı 14,00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 3,15 TL’nın temyiz eden davacıdan, 148,50 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 70,23 TL’nın temyiz eden davalıdan alınmasına 13.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.