Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/1575
Karar No: 2010/3921
Karar Tarihi: 13.07.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/1575 Esas 2010/3921 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/1575 E.  ,  2010/3921 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali, Tescil ve Tazminat

    ...ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali, ve tazminat davasının reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 05.06.2008 gün ve 103/315 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan Ali ... mirasçıları vekili ve ... ... mirasçıları vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili dava dilekçesinde; ... ve ... mirasçılarının ..., ..., ..., ..., ... ile ... ve ... olduğunu, ... oğlu ..., ..., ... ve ...’ın öldüklerini, mirasçı olarak davacı ve davalıların kaldığını, ...’ın 1958 yılında çocuksuz öldüğünü, mirasçılarının kardeşleri ... ve ... olduğunu, ...’ın Tarım Kredi Kooperatifine 500 lira borçlandığını, sağlığında bu borcunun ödenmesi için kardeşi ... ... ile anlaştığını, ...’e ait ve Toprak Tevzi Komisyonunca kendisine verilen 32 sayılı parselden ... tarafından Tarım Kredi Kooperatifine ödenecek 500 liralık borcun ödenmesi karşılığında 5 dönüm yerin ...’e verildiğini, böylece yapılan anlaşma sonucu borcun ... ... tarafından kapatıldığını, 5 dönüm yer üzerinde ...’in zilyet ve tasarrufu bulunduğunu, ölümünden sonra davacı durumunda bulunan ...’in mirasçılarının kullanımına geçtiğini, anlaşmanın 1958 yılında yapıldığını, bu güne kadar 5 dönümlük yerin tapusunun davalılar tarafından verilmediğini, 1958 yılındaki sözleşmede bedel olarak 500 lira yazılı bulunduğunu, 5 dönümlük yerin karşılığı olduğunu açıklayarak, öncelikle tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde 1958 yılından bu yana paranın (500 TL nin) kazandığı tahmini değer gözönüne alınarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 50.000 YTL nin davalılardan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılardan ... mirasçıları vekili, davacıların kadastrodan önceki hukuki nedene dayandıklarını, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, zilyetlik iddialarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davalılar ..., ... ..., ... ... ve ... vekilleri ise, sözleşmenin zamanaşımına uğradığını ve aynı zamanda geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... ... davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
    Diğer davalılar da davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, “…kadastro tutanağının 14.8.1965 tarihinde kesinleştiğini, harici satışın 9.1.1958 tarihinde yapıldığını, tutanağın kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, davanın süresinde açılmadığını, tapulu taşınmazların zilyetlikle edinilmesinin de mümkün bulunmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu, zamanaşımına uğradığını açıklayarak davayı kabul eden davalılardan ... dışında kalan davalılara karşı açılan tapu iptali ve tescil ile olmadığı taktirde satış bedeline ilişkin isteklerin reddine, ... ... davayı kabul etmiş olması nedeniyle sözleşmede yer alan 5000 m2 de payına düşen miktar yönünden davacıların tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili ile ... mirasçıları vekili ve ... ... mirasçıları vekilleri tarafından katılma yoluyla temyiz edilmiştir (HUMK m.433/2.fıkra).
    Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, 9.1.1958 tarihli “Borç Karşılığında Gayrimenkul Satış Senedidir” başlığını taşıyan harici satış sözleşmesi ve eklemeli zilyetlik nedeniyle TMK. nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde satış sözleşmesinde yazılı değerin uyarlama ve denkleştirici adalet kuralı gereğince dava tarihine kadar ulaşan değerin saptanması ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50.000 TL nin tahsili isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, yazılı gerekçeyle her iki davanın reddine karar verilmiştir. Harici satış bedelinin reddine ilişkin gerekçeye katılma olanağı bulunmamaktadır. ... ölmeden önce kardeşi ... ile 9.1.1958 tarihli sözleşmeyi yapmıştır. Harici satış sözleşmesine göre, ... ...’in Tarım Kredi Kooperatifine olan 500 TL borcunu ödeyecek, bunun karşılığında ...’da adına tapuda kayıtlı bulunan 32 parsel sayılı taşınmazdan 5000 m2 yer verecekti. 32 sayılı parselin kadastro tutanağına göre, tesbit işlemi 1965 yılında 5602 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılmıştır. Taşınmaz 11.1.1949 tarih 36 sıra nolu tapu kaydının revizyonu sonucu ... kızı ... ile ... çocukları ..., ..., ..., ..., ... ve ... adına paylı mülkiyet şeklinde tesbit ve tescil edildiği anlaşılmıştır. Görüldüğü gibi, harici satışın yapıldığı 1958 yılında taşınmaz tapuludur. Kadastro tutanağı 14.8.1965 tarihinde kesinleşmiştir. Dava ise, 20.2.2007 tarihinde açılmıştır. Kadastro tutanağının kesinleştiği 1965 yılında davanın açıldığı 20.2.2007 tarihine kadar 766 sayılı Tapulama Kanununun 31/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici madde 4/3. fıkrasında öngörülen ek 1 yıllık süre geçmiş bulunmaktadır.
    Bu nedenle davacıların kadastrodan önceki hukuki sebep olarak dayandıkları harici satış senedine dayanarak tapu iptali ve tescil davasını açmaları olanaklı bulunmamaktadır. Esasen tapulu taşınmazların TMK. nun 706, BK. nun 213, 2644 sayılı TK. nun 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 89. maddeleri gereğince haricen satışı geçersiz olup, hukuken alıcıya herhangi bir hak bahşetmez. Somut olayda; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b bendlerinde yazılı koşullarda gerçekleşmemiştir. Saptanan bu somut olgular karşısında mahkemece, davacıların tapu iptali ve tescil istekleri yönünden davalarının reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön görülmemektedir. Bu bakımdan davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA,Davalı ...’nin davayı kabul etmesi nedeniyle buna karşı açılan davanın mahkemece kabulüne karar verilmiş ise de, bu husus Dürüye tarafından temyiz konusu yapılmamıştır.
    Davacılar vekilinin geçersiz sözleşmede yer alan bedelin tahsiline yönelik temyiz itirazlarına gelince; 9.1.1958 tarihli “Borç Karşılığında Gayrimenkul Satış Senedidir” başlığını taşıyan sözleşmenin tarafı ve davacı durumunda bulunan ... mirasçıları tapu iptali ve tescil isteği kabul edilmediği takdirde satış bedeli olan 500 TL nin satış tarihinden dava tarihine kadar güncelleştirilerek tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. 10.7.1940 tarih 1939/2 Esas ve 1940/77 Karar sayılı YİBBGK. kararında; “haricen yapılan (tapu memuru huzurunda yapılmayan) taşınmaz mal satışından dönüldüğünde, satış bedelini geri vermeyen taraf, taşınmaz malın kendisine verilmesi için karşı tarafı zorlayamaz, verdiği bedel kendisine geri verilmeyen taraf, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisili vermekle yükümlü değildir” denilmektedir. O halde, anılan YİB. Kararına göre, geçersiz sözleşmelerde akdin geçersizliği nedeniyle her iki taraf verdiğini geri alabilir. Davacılar; TMK. nun 995. maddesi uyarınca satış bedeli ödeninceye kadar hapis hakkına sahip olup, bu satış bedeli ödeninceye kadar aynı zamanda taşınmazdan yararlanabilirler.
    7.6.1939 tarih, 1936/31 ve 1939/47 sayılı YİBBGK. Kararında ise; “gayrimenkulün (taşınmazın) haricen satışının ve satışının vaadine müttealik (ilişkin) muameleler kanunen muteber (geçerli) bulunmamış ise de, satıcının memuru mahsus huzurunda (bu işle görevli memur önünde) ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin iadesini (geri verileceğini) taahhüt etmiş ve alıcı da aralarında tekerrür eden (kararlaştırılmış bulunan) bedeli bu şartla satıcıya vereceğini taahhüt etmiş (üstlenmiş) ise, bu gibi uyuşmazlıklar BK. nun 125. maddesine göre, 10 yıllık zamanaşımına tabi (bağlı)dir. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan cayma (dönme) ve imtina tarihidir” denilmiştir. Sözü edilen İçtihatları Birleştirme kararı karşısında, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı taktirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı, kural olarak; bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olarak kabul edilmektedir. Eldeki davada davacılar 9.1.1958 tarihli harici satış sözleşmesine dayandıklarına göre, anılan İçtihadları Birleştirme kararında da açıklandığı gibi, BK. nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir.
    Yine 7.12.1955 tarih ve 18/27 sayılı YİB kararının gerekçesinde de; “…haricen düzenlenen senetler para borcundan ibaret olmayıp, bir sözleşmeyi kapsadığından, bu senedin içinde yazılı paranın borçludan alınması konusunda İcra Dairesinde takip yapılamaz. Mahkemeye dava açılması ve alacağın bir ilama bağlanması gerekir…”, açıklamasına yer verilmiştir.
    O halde, somut olayda zamanaşımının başlangıcı hangi tarih olacağı uyuşmazlık konusunu oluşturmaktadır. Mahkemece, tapulu taşınmazın haricen satışının geçersiz olduğu, davacı tarafın kadastrodan önceki sebep olarak dayanılan harici satış senedinin geçersiz bulunduğu, kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmiştir. Davacı, taraf harici satışın yapıldığı ve kendilerinin edinimlerini yerine getirdiği (gerçekten kooperatif borcu iddia edildiği biçimde kapatılmış ise) 9.1.1958 tarihinden beri satın aldıkları taşınmazın tapusunu almak için beklemektedirler. Satışı yapan ... kendi sağlığında edimini yerine getirmediği gibi mirasçıları da davanın açıldığı tarihe kadar bu edinimlerini yerine getirmemişler, tapu vermekten ve ifadan hep kaçınmışlardır. Geçersiz bir sözleşmede tarafların iradeleri, ferağın Tapu Sicil Müdürlüğü önünde yazılmak suretiyle geçerli bir sözleşme yapmak konusunda birleşir. Bu koşulla, alıcının satış parasını satıcıya ödediği kabul edilir. Satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış parasını geri vermeye mecburdur. Bu halde, alıcı, satıcının ferağı vermesini bekler, bu ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı istemek yönüne gider. İşte satış parasının geri verilmesi davasında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının olanak dahilinde çıktığı tarih olur. Artık ferağ imkanının ortadan kalktığı ve davacıların ferağdan ümitlerinin kesildiği 20.2.2007 tarihinde eldeki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin tahsili davasını kademeli olarak açtıklarına göre, BK. nun 25. maddesinde açıklanan 10 yıllık zamanaşımının başlangıç tarihinin eldeki dava tarihi olduğunun kabulü gerekir.
    Şu ayrıma değinmekte de yarar vadır. Uyuşmazlık konusu yapılan taşınmazın dava tarihindeki sürüm değeri olmayıp, harici satış senedinde yazılı satış bedeldir. Esasen taşınmazın dava tarihindeki gerçek değerini oluşturan bedelin istenmesi mümkün değildir. Geçersiz sözleşmeye dayalı satışlarda istenen ve iade edilmesi gereken satış senedinde yer alan bedel olmaktadır. Somut olayda bu durum söz konusudur. Bundan ayrı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.fıkrasında; tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz, dava açılamaz denildiğine göre, fıkrada hak düşürücü süreye tabi olan harici satış bedeli (verilen para) değil, aynı hak olduğunun kabulü gerekmektedir. Verilen para sebepsiz zenginleşmeye yol açtığından ve ortada bir harici satış sözleşmesi söz konusu olduğundan Borçlar Kanununun 125.maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımına tabi bulunmaktadır.
    Davalılardan ... mirasçıları vekili 28.03.2007 ve 24.10.2007 tarihli dilekçelerinde; “Davacı taraf yazılı belgede şekil şartı olmadığını, adi yazılı belgenin yeterli olduğunu belirttiğini, dava konusu yazılı belgede şekil şartı olmadığını, ancak okuma yazma bilmeyenlerin imzalarının ve beyanlarının yazıya geçirilmesinin şekle tabi olduğunu, söz konusu şekle uyulmaması, belgeyi geçersiz ve hükümsüz kılacağını, zira vekil edenlerinin miras bırakanı Ali ...’ın okuma yazma bilmediğini, imza atamayan bir kişi olduğunu, bu nedenle atılan imzanın sahte ve belgenin Ali ... mirasçıları bakımından geçersiz olduğunu bildirmiştir. Zaten söz konusu olan geçersiz sözleşmeye dayalı bedelin iadesidir. Belge geçersiz de olsa, önemli olan belgede yazılı paranın ödenip ödenmediğinin kanıtlanması olayıdır. Söz konusu harici satış sözleşmesi ...’in mirasçıları ile davacıların miras bırakanı ... arasında düzenlenmiştir. Sözleşmede ismi geçenler ile ... kardeş olduklarına göre bedelin ödenip ödenmediği HUMK.nun 293/1.bendi de gözetilerek tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Yapılacak araştırma ve inceleme sonucu bedelin nasıl, ne şekilde, kime veya kimlere ne miktar ödendiği belirlendiği ve ayrıca ..."in Tarım Kredi Kooperatifine olan borcun kimin tarafından kapatıldığı ilgili Tarım Kredi Kooperatifinden sorularak, ... tarafından ödendiği saptandığı takdirde aşağıda açıklanacağı doğrultuda hesabın yapılarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
    Davacılar 9.1.1958 tarihli harici satış sözleşmesine dayandıklarından iadesi gereken sözleşmede yazılı 500 liranın denkleştirici adalet kuralı gereğince uyarlanmasının yapılarak, dava tarihine kadar ulaştığı gerçek değerinin uzman bilirkişi veya bilirkişilerce belirlenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından yararlanılarak kendi mal varlığını artıran kişinin, elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeniyle belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücüyle aynı miktar paranın geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilemez.
    Saptanan bu somut ve hukuki olgular gözetilerek geçersiz sözleşmede yer alan ve davacıların murisi tarafından ödenen bedelin (500 liranın), ödeme tarihinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, döviz kurları, altın, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle dava tarihine göre ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkeleri gereğince konunun uzmanı bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kurulundan açıklamalı, karşılaştırmalı tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınması ve ondan sonra bedelin iadesi konusunda bir karar verilmesi gerekirken satışın geçersiz olduğu ve zamanaşımının geçtiği gerekçesiyle bedele yönelik davanın reddine karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
    Kabul şekline göre de; nisbi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretinin takdir ve tayini doğru olmayıp davalı ... ve ... ... mirasçıları vekillerinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunmaktadır. Vekalet ücreti takdir edilirken tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin iadesi istenildiğine göre, bunlardan hangisi kabul edildiği takdirde onun değeri üzerinde vekalet ücretinin takdiri gerektiği göz önünde tutulmalıdır. Yani ortada iki dava olmayıp tek dava söz konusudur. Ancak, tek vekalet ücreti takdir edilmelidir. Hangisi uygunsa ona karar verilmesi isteği esas alınmalıdır.
    Davacılar vekili ile Ali ... mirasçıları ve ... ... mirasçıları vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün harici satış bedelinin geri ödenmesi ve vekalet ücretleri açısından HUMK. 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara ayrı ayrı iadesine ve 17,15 TL onama harcının davacılardan alınmasına 13.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi