11. Hukuk Dairesi 2019/1587 E. , 2019/7965 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/12/2017 tarih ve 2017/100 E.- 2017/581 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 24/01/2019 tarih ve 2018/686 E.- 2019/89 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkili şirketin "SÜZME" ve "SÜTAŞ SÜZME" esas ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin anılan markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki 2015/931 sayılı “YÖRSAN SÜTLÜ PEYNİR SÜZME PEYNİR” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, anılan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olduğunu, tanınmışlığından haksız yararlanacağını, davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek YİDK’nın 2017-M-343 sayılı kararının iptalini, tescili halinde başvuru markasının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili; Türk Gıda Kodeksi Peynir Tebliği’nde süzme peynir diye bir peynir çeşidinin bulunduğunu, tanımlayıcı bir ibare olan ve hiç bir ayırt edicilik içermeyen SÜZME PEYNİR ibaresinin tek bir firmanın tekeline bırakılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin markasındaki YÖRSAN ve SÜTLÜ ibarelerinin taraf markalarını birbirinden ayırdığını ve iltibasa neden olmadığını, davaya konu markaların şekil, tertip ve fonetik bakımdan benzer olmadığını, tarafların ve markalarının tanınmışlık düzeyinin, ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılmasına olanak sağlamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; başvuru kapsamındaki malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle benzer olduğu, davalı şirket markasının “YÖRSAN SÜTLÜ PEYNİR SÜZME PEYNİR” kelimelerinden oluştuğu, uyuşmazlık konusu olan “SÜZME” kelimesinin markada esas unsur olmadığı, markada “YÖRSAN” kelimesinin daha ön planda olduğu, davacı markalarının ise “SÜZME” kelimesinden veya içinde “SÜZME” kelimesinin de geçtiği bir grup kelimelerden oluştuğu, “SÜZME” kelimesinin markada esas unsur olmadığı, davacı markalarında “SÜTAŞ” kelimesinin daha ön planda olduğu, markalar bu çerçevede değerlendirildiğinde ayırt edicilik vasfına haiz olmaları nedeniyle fonetik olarak karıştırılma ihtimalinin olmadığı, markalar arasında görsel anlamda da farklılaşacak unsurların mevcut bulunduğu, davalı başvurusu ile davacı markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı, davacının 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında eskiye dayalı kullanım nedeniyle üstün ve öncelikli hakkının bulunmadığı, dosya içeriği itibari ile 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi benzerlik olmadığından tanınmışlığın etkisinin olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 09/12/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.