16. Hukuk Dairesi 2017/4999 E. , 2019/5069 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... İlçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 813, 855, 866, 875, 1051, 1112 ve 1113 parsel sayılı sırasıyla 29800, 17100, 53800, 10850, 1850, 29500 ve 56650 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek, malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiş, 1065 parsel sayılı 18950 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise komisyonca, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit edilmiştir. Davacı ... ve arkadaşları tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ... ve ...’ın müdahil olduğu müdahalenin men"i davası, davacı ... tarafından, Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ... ve ...’ün müdahil olduğu tapu iptali ve tescil davası, ile birleştirildikten sonra, davaya konu olan parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle dava dosyası Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Davacılar ... ve ..., 1065 parsel sayılı taşınmaz hakkında, Kadastro Mahkemesinde, miras yoluyla gelen hakka ve tapu kaydına dayanarak, bu taşınmazın da Asliye Hukuk Mahkemesi’nden aktarılan dava kapsamında olduğu iddiasıyla dava açmışlar, müdahil ... ise, kendi murisi ...’ın da taşınmazda hak sahibi olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır. Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanakları, aktarılan dava dosyası ve diğer dava birleştirilerek yapılan yargılama sırasında, müdahil ... miras yoluyla gelen hak ve tapu kaydına dayanarak davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekişmeli 813 parsel sayılı taşınmazın ... oğlu ..., 1112 ve 1113 parsel sayılı taşınmazların ... oğlu ..., 875 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının ... oğlu ..., 1/2 payının ... oğlu ..., 855, 866, 1051 ve 1065 parsel sayılı taşınmazların ... oğlu ... adına tescillerine karar verilmiş; hüküm, davacı-davalı ... mirasçıları ..., ..., ... ve ... vekili, davalı Hazine temsilcisi ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ..., dava konusu taşınmazların, Şubat 299 tarih, 72, 73 ve Temmuz 303 tarih, 53 ve 54 numaralı tapu kayıtlarında 1/2’şer hisseyle kendi murisi ... ile davalıların murisi ... adına kayıtlı olduğunu, davalıların murisi ...’un ölümünden sonra onun payı yönünden kaydın intikal görmediğini, mirasçılarının da taşınmazlarda zilyet olmadığını, kendi murisi ... mirasçıları adına 1937 tarihli vergi kayıtlarının bulunduğunu, ancak murisin ölümünden sonra diğer mirasçılardan paylarını satın almak suretiyle taşınmazlara kendisinin zilyet olduğunu ileri sürerek, davalıların murisi ..."un payının hukuki değerini yitirmesi nedeniyle, ... payının iptali ve kendi adına tescili istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Öte yandan davacı ... ve arkadaşları, dava konusu taşınmazların Şubat 299 tarih, 71, 72, 73 ve Temmuz 303 tarih 51, 53, 54 numaralı tapularda 1/2’şer hisseyle kendi murisleri ... ile kardeşi ... adına kayıtlı olduğunu, bu zamana kadar bu taşınmazların murisleri adına kayıtlı olduğunu bilmediklerini, taşınmazların davalıların elinde olup kendilerine hak tanımadıklarını belirterek, müdahalenin men"i istemiyle ... mirasçılarından ... ve ... ile ... mirasçılarından ...’e karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmışlardır. Mahkemece, davalar birleştirilerek yapılan yargılama sırasında dava konusu taşınmazlar hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle dava 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 27. maddesi gereğince Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda kök murislerden ..."ın 1900’lerde Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce öldüğü, bu itibarla terekesi hakkında müşterek mülkiyet hükümlerinin uygulanması gerektiği, ..."un ise ölüm tarihinin 1938, dava tarihinin ise 1969 yılı olduğu, bu iki tarih arasında yirmi yıllık sürenin geçtiği ve bu süre içerisinde taşınmazlara ..., ... ve ..."in zilyet bulundukları, dolayısıyla tapu kaydının hukuki değerini yitirdiği ve taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap şartlarını sağlayan ..., ... ve ... adına tescili gerektiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır.
Öncelikle ... mirasçılarından ... ve ..., yargılama sırasında bahsi geçen tapu kayıtlarına istinaden kendilerinin de dava konusu taşınmazlarda hisseleri bulunduğunu ileri sürerek davaya katıldıkları halde, karar başlığında taraf olarak isimleri gösterilmemiş, gerekçeli kararda talepleri hakkında değerlendirme yapılarak olumlu olumsuz bir karar verilmemiş ve kendilerine karar tebliği de yapılmamıştır. 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi gereğince davanın taraflarının kararda doğru şekilde gösterilmesi ve dosya kapsamında yer alan tüm taleplerin değerlendirilerek hüküm kurulması zorunlu olup, mahkemece bu hususun göz ardı edilmesi usul ve Yasaya uygun değildir.
Öte yandan, kadastro tespiti sırasında dava konusu taşınmazların malik haneleri açık bırakıldığından, gerçek hak sahibinin 3402 sayılı Yasa’nın 30. maddesi gereğince re"sen belirlenmesi gerekir. Ne var ki, taşınmazların tutanaklarında bu taşınmazlara ait tapu kayıtları veya vergi kayıtları bulunduğu belirtildiği halde, bu kayıtlar ve davacıların dava dilekçelerinde dayanmış oldukları kayıtlar, yöntemince uygulanmak suretiyle kapsamları açık şekilde belirlenmediği gibi, kabule göre de, taşınmazların davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının kapsamında kaldıkları kabul edilmesine rağmen, taşınmazların kayıt malikleri arasında taksime konu olup olmadığı ve zilyetliğin buna dayalı olup olmadığı üzerinde de durulmamıştır. Ayrıca davacı ... dava dilekçesinde, kendi murisi ..."ın diğer mirasçılarının payını satın aldığını iddia etmesine rağmen, mahkemece bu husus araştırılmamış ve ... mirasçıları ve ... mirasçılarının kendi aralarında taksim yapıp yapmadıkları da araştırılmadan, ... ve ..."ın bir kısım mirasçıları adına tescil hükmü kurulmuştur.
Hal böyle olunca sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için mahkemece öncelikle, davacıların dayandıkları kayıtların revizyon durumu sorulup araştırılmalı, bu kayıtların dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü belirlendiği takdirde, bu taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve tapu kayıtları getirtilmeli, sonrasında çekişmeli taşınmazları iyi bilen, davada yararı bulunmayan, elverdiğince yaşlı yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile fen bilirkişinin katılımıyla mahallinde yeniden keşif yapılarak, gerek dava dilekçelerinde gerekse taşınmazların tutanaklarında işaret edilen tapu ve vergi kayıtları yerel bilirkişiler yardımı ile hudutları tek tek sorulmak suretiyle zemine uygulanmalı, yerel bilirkişilerce bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde, bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, fen bilirkişisine kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri, düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, kayıtların uyup uymadığı komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla da denetlenmeli ve belirtilen şekilde yapılan uygulama neticesinde, dava konusu taşınmazların 1/2’şer hisse ile ... ve ... adına kayıtlı tapu kayıtları kapsamında kaldığı belirlendiği takdirde, yerel bilirkişi ve tanıklardan, dava konusu taşınmazların tapu malikleri arasında taksime konu olup olmadığı, mahkemece yapılan önceki keşiflerde belirlendiği üzere ... mirasçılarından ... oğlu ...’ün 813, ... oğlu ...’ün 1112 ve 1113, yine ... ve ...’ün 875, ... mirasçılarından ... oğlu ...’in 855, 866, 1051 ve 1065 parsel sayılı taşınmazlarda sürdürdükleri zilyetliğin ... ve ... arasındaki taksime dayalı olup olmadığı, ..."ın diğer mirasçılarının paylarının davacı ... tarafından satın alınıp alınmadığı veya ... mirasçılarının kendi aralarında yine ... mirasçılarının da kendi aralarında taksim yapıp yapmadıkları, taksim yapıldı ise hangi tarihte ve ne şekilde yapıldığı hususları detaylı olarak sorularak, maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanları arasındaki çelişki gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı; taşınmazların tapu kaydı kapsamında kalmadığının belirlenmesi halinde ise; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlik hükümleri gereğince taşınmazların maliki belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı-davalı ... mirasçıları ..., ..., ... ve ... vekili, davalı Hazine temsilcisi ve davada taraf olmamakla birlikte tapu maliki ...’un mirasçısı olması nedeniyle hükmü temyizde hukuki yararı bulunan ...’ın temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacı-davalılara iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.07.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.