8. Hukuk Dairesi 2009/7126 E. , 2010/3880 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... tereke mümessilli ... ile Hazine ve Hacısungur Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.03.2007 gün ve 236/72 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,55 TL’nın temyiz eden davacıdan alınmasına 12.07.2010 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davanın reddine ilişkin yerel mahkemenin 22.03.2007 günlü hükmü Yüksek Daire çoğunluğunca taşınmazın vakıf malı olduğu gerekçesiyle onanmıştır.
Usul yönünden yapılan incelemede; yerel mahkemece, dava konusu taşınmazın ... Vakfı’nın kapsamında kaldığını ve bu noktadan hareketle taşınmazın vakıf malı olduğunu kabul ettiğine göre öncelikle TMK.nun yürürlüğe girmesinden önce kurulan ve mülhak veya mazbut vakıf niteliğinde bulunan ... Vakfı yönünden 2762 sayılı Eski Vakıflar Kanununun 40 ve 5737 sayılı Yeni Vakıflar Kanununun 76.maddesi gereğince ilgisi nedeniyle davanın öncelikle Vakıflar Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde delillerini sunmaları konusunda süre ve imkan tanınması, ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Çünkü, 4721 sayılı TMK.nun 111 ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 33.maddesi gereğince; Vakıflar Genel Müdürlüğünün tüm vakıflar üzerinde gözetim ve denetim hakkı vardır. Bu bakımdan öncelikle taraf teşkilinin sağlanması zorunludur.
Esas bakımından yapılan incelemede; dava konusu 21 nolu parselin aynı nitelikte bulunan 14 nolu parsel, Malkara Kadastro Mahkemesinin 17.02.1999 tarih, 1997/12 Esas ve 1999/3, aynı durumda olan 16 sayılı parsel ise, aynı mahkemenin 27.08.1996 gün ve 1995/11 Esas, 1996/119 sayılı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen kararları ile hükmen gerçek şahıslara verilmiştir. Davalı Hazine; gerek Yargıtay denetiminden de geçerek onanan 14 ve 16 nolu parsellerle ilgili dosyalarda ve gerekse dava dosyasında, taşınmazın kadim mera ve ... Vakfı’na ait olduğu savunmasında bulunmuştur. Yapılan keşifte Hazinenin savunması üzerinde durulmuş, ancak doğruluğu kanıtlanamamıştır. Taşınmazın vakıf malı olduğu belirlenememiş ancak tahsisli mera paftası dışında kaldığı saptanmıştır. Öte yandan, sözü edilen parsellerin kadim mera sayılan yerlerden olmadıkları ve ... Vakfı’nın tasdikli şahsiyet kaydı olan 21/552 Esas nolu vakfiyenin 5 Kanunievvel 1320 (1293 hicri, 1876 miladi) tarihli vakıf senedinin hudutları kapsamında kalmadığı, taşınmazın bulunduğu Marmara mevkiinde vakıfla ilgili herhangi bir taşınmazın yer almadığı dava dosyası ile ve komşu parsellere ait dosya kapsamlarıyla da belirlenmiştir. Uyuşmazlık konusu parselin dört tarafının şahıs arazileriyle çevrili bulunduğu görülmüştür. Hazine, TMK.nun 6.maddesi uyarınca savunmasını kanıtlayamamıştır.
Kaldı ki; bir taşınmazın vakfiyenin genel sınırları içerisinde kalması o taşınmazın vakıf malı olduğunu göstermez. Aynı zamanda vakfedilen mallar arasında çekişmeli taşınmaz malın bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gerekmektedir. Yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın vakıf malı olmadığını, ancak vakıfnamede ve vakfa ait kararda geçen mevkiler bir bütün olarak düşünüldüğünde genel anlamda taşınmazın vakıf kapsamında kalabileceğini, ancak bildikleri ve duydukları kadarıyla taşınmazın bulunduğu yerde vakıf arazisinin olmadığını açıklamışlardır. Vakıflar Genel Müdürlüğü; bu tür davalarda taraf durumunda bulunduğundan Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen ve dosya arasında bulunan ... Vakfı’yla ilgili yazılarına dayanılarak taşınmazın vakıf malı olduğunu söyleme olanağı bulunmamaktadır. Örneğin; Ramazan oğlu Halil Bey oğlu Piri Mehmet Paşa Vakfı kısaca Ramazanoğlu Vakfı; Kızıldağ Yaylası ile Kozan ve çevresini kapsadığı, içerisinde birçok köy ve ilçe ile Adana İlinin önemli bir kısmını kapsadığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu vakıfla ilgili Yargıtay’a yansıyan tüm dosyalarda taşınmazın vakıf sınırları içerisinde kalması yeterli olmayıp, o taşınmazın aynı zamanda vakfedilen mallar arasında yer alıp almadığının da belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır (1.Hukuk Dairesi 03.07.2000 tarih 2000/8702-8953 sayılı kararı, ..., Vakıflar Hukuku ve Mevzuatı, 2008 baskı, sayfa 244-247). Nitekim HGK.nun 06.02.2008 gün ve 2008/1-73, 2008/112 ve 11.12.2002 gün ve 2002/1-1024 Esas, 2002/1053 sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır. Yani, bir taşınmazın vakıf malı olduğunun kabul edilmesi için vakfın genel sınırları içinde kalması yeterli olmayıp, vakfedilen mallar arasında bulunup bulunmadığının ayrıca saptanması gerektiğine işaret edilmiştir.
Bundan ayrı, mahkemece, taşınmazın vakıf malı olduğu kabul edildiğine göre vakıflar konusunda uzman bir bilirkişiye dosya ve ekleri bir bütün olarak verilerek vakfın türünün saptanması, vakıf malının zilyetlikle kazanılabilecek taşınmazlardan olup olmadığının belirlenmesi gerekirken bu husus üzerinde de durulmamıştır. Vakıf davaları yönünden vakıflar konusunda uzman bulunan bilirkişi veya kişilerden sözü edilen konuda rapor alınması zorunluluğu vardır. Konusunda uzman olmayan teknik bilirkişinin raporuna dayalı olarak taşınmazın vakıf malı olduğuna karar verilemez. Böyle bir rapor vakıf bakımından hükme esas alınamaz.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken redde ilişkin hükmün onanması şeklinde gerçekleşen Sayın çoğunluğun görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 12.07.2010