
Esas No: 2022/170
Karar No: 2022/10638
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2022/170 Esas 2022/10638 Karar Sayılı İlamı
5. Hukuk Dairesi 2022/170 E. , 2022/10638 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda; ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesi üzerine bölge adliye mahkemesinin yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmünün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekilince istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karara karşı, davacılar vekilince yapılan istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi'nce esastan reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiş ise de; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 10.11.2021 tarihli ek kararı ile hükmün kesin olduğundan bahisle HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince davacılar vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiş; bu ek karar, davacılar vekilince süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davanın reddine karar verildiği ve dava dilekçesinde HMK’nın 107/3 maddesi uyarınca talep arttırılmak üzere 10.000,00 TL talepte bulunulduğuna göre, hükmün kesinlik sınırı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davacılar vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi doğru olmadığından, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 10.11.2021 gün, 2021/1856 Esas, 2021/1433 Karar sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın kaldırılmasına karar verildikten sonra işin esasının incelenmesinde;
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu taşınmazın 1939 yılında kesinleşen orman kadastrosunda orman tahdit sınırları içinde kaldığı, 03.07.1947 tarihinde 4785 sayılı Kanun ile devletleştirilerek Maliye Hazinesi adına tescil edildiği ve müteakiben yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda 23.06.1969 tarihinde Hazine adına tescil edildiği, eldeki davanın 09.11.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
13/07/1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun'un 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş ve bu ormanlar hiçbir işlem ve bildirime gerek olmaksızın Devlete geçmiştir. Aynı Kanun'un 5 ve devamı maddeleri gereğince devletleştirilen ormanların sahiplerinin taşınmazın bedelini almak için 1 yıllık süre içerisinde başvuruda bulunmaları gerektiği ve başvuruda bulunmadıkları taktirde ormanın karşılığını alma hakkını kaybedecekleri öngörülmüş ve devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuş ve iadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir. Devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan ormanlara ait tapu kayıtları hukuki değerlerini yitirirler. Hukuki değerini yitiren bir tapuya dayanılarak TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteminde bulunulamaz.
Diğer taraftan, TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 29.09.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı 25.07.2017 tarihli ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas - 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile TMK'nın 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, HGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde TMK'nın 1007. maddesine dayanılarak dava açılması gerekir.
Buna göre, Anayasa Mahkemesi'nin 25.07.2017 tarihli 2014/6673 kararı gereği, 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 5 yıl 11 ay 21 gün sonra 09.11.2015 tarihinde davanın açıldığı, bu itibarla davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı anlaşıldığından, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin ilk derece mahkemesinden verilen karar karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK’nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 13/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.