1. Hukuk Dairesi 2018/2049 E. , 2019/2322 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ... HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın ... parsel sayılı taşınmazını davalı torununa satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan tarafından taşınmazın satışa çıkarıldığını, taşınmazın yabancıya satılmaması için kardeşi ... ile birlikte 10.000 Euro bedelle taşınmazı satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satışın gerçek olup iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın, ... parsel sayılı taşınmazını 22.07.2013 tarihinde davalı torununa satış suretiyle devrettiği, 1930 doğumlu mirasbırakanın 30.01.2016 tarihinde ölümüyle, geride mirasçı olarak davacı çocukları ..., ..., ..., ..., ... ile dava dışı kızları ... ve ...’nin kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. Maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının beyanlarıyla muvazaanın varlığına ilişkin olguların ortaya konulamadığı, davalı tanık beyanlarından mirasbırakan tarafından yapılan temlikin gerçek satış işlemi olduğu ve temlikteki amacın davacılardan mal kaçırmak amaçlı olmadığı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı daha önce birkaç defa satışa çıkardığı fakat alıcılarla bedel konusunda anlaşamadığı, davalının yurtdışında çalıştığı ve alım gücünün bulunduğu, mirasbırakanın yaşlılık aylığından başka bir geliri olmadığı anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2 maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi"ne gönderilmesine, alınan peşin harcnı temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
- KARŞI OY -
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı vekilince istinafı üzerine, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak oy çokluğuyla davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan ..."ın 30.01.2016 tarihinde 86 yaşında öldüğü, mirasçı olarak davacı çocukları ..., ..., ..., ... ve ... ile dava dışı çocukları ... ve ..."ün kaldığı, miras bırakanın 22.07.2013 tarihinde, 8950,26 m2 miktarlı tarla nitelikli 8867 ( yeni ... ada ... ) parsel sayılı taşınmazını kızı ..."den olan torunu ..."a 2.100,00TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, taşınmazın devir tarihindeki değerinin keşfen 76.433,29 TL olduğunun tespit edildiği, işlem tarihinde miras bırakanın 83, davalı ..."un 26 yaşında olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere ; muris muvazaası iddiasına dayalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temliğin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Belirtilen ilkeler, tanık anlatımları ve somut olgular birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakan ..."in 22.07.2013 tarihinde ... ( yeni ... ada, ...) parsel sayılı taşınmazını dava dışı kızı ...nin oğlu ..."a satış suretiyle devrettiği, 28.12.2015 tarihinde de ev ve avlu vasıflı 222 m2 miktarlı ... parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakım akdiyle dava dışı kızı ..."e devrettiği, davalı tanığı olarak dinlenen ..."ün beyanına göre, miras bırakanın 2011 yılından önce davalının annesi ... ile 2011 yılından sonra da ölene kadar ... ile birlikte yaşadığı, temlikin yapıldığı 2013 yılında 83yaşında olan miras bırakanın kızı ..."le yaşadığı, bakımını ..."ün yaptığı bu bakıma karşılık miras bırakanın ... parsel sayılı taşınmazını devrettiği, resmi işlemde tanık sıfatıyla hazır bulunan ... ve ..., işlem sırasında para ödemesi yapılmadığını ancak miras bırakandan taşınmazın 10.000 Euroya satıldığını duyduklarını bildirmişler, 26 yaşında olan davalının ödeme savunmasını yazılı belgeyle kanıtlayamadığı, 21.06.2013 tarihli dekontların ... ve ... adına olup, dekontlatda taşınmaz satış bedeli olduğuna dair kayıt bulunmadığı , işlem tarihinde miras bırakanın taşınmazını satmasını gerektiren makul ve haklı bir nedenin bulunmadığı, yaşlılık aylığı ve sağlık giderleri için yeşil kartının olduğu, miras bırakanın oğullarının kendisiyle ilgilenmediği için kızıp taşınmazını satılığa çıkardığını da davacıların kardeşi Ümmüş"ün beyan ettiği yine davalının cevap dilekçesinde, miras bırakanın" bana bakmayana mal yok dediğinin" ifade edildiği saptanmıştır.
Bu durumda; miras bırakanın temliği yaptığı 2013 tarihinde 83 yaşında olduğu ve kızı ..."le yaşadığı, bakım karşılığı miras bırakan tarafından ..."e 11698 parsel sayılı taşınmazın devredildiği, yaşlılık aylığı ve yeşil kartlı sağlık güvencesi olan miras bırakanın temlik tarihinde mal satmasını gerekli kılan makul ve haklı bir nedenin bulunmadığı, kızı ..."nin oğlu olan torunu davalının satış bedelini ödediği de saptanamamış olup davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunun kanıtlandığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin çoğunluk kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, davanın reddi yönundeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.