14. Hukuk Dairesi 2015/6628 E. , 2018/1288 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.04.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.04.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, dava konusu 2618 m2"lik taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ilk olarak ... Belediyesinin 19.02.1998 tarih ve 772 sayılı encümen kararının tashih edilerek ve bazı parseller ilave edilmek suretiyle 18.06.1998 tarihli encümen kararı uyarınca imar düzenlemesine tabi tutularak anılan 2618 m2"lik kısım üzerine de 5349 ada 3 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu; daha sonra ise ... Büyükşehir Belediyesinin 21.11.2007 tarihli 2659 sayılı encümen kararı uyarınca yapılan imar düzenlemesiyle davaya konu 2618 m2"lik kısmın üzerinde kısmen 11650 ada 1 sayılı imar parselinin meydana getirildiğini ve kısmen de tescil harici bırakıldığını çekişmeli yerin Belediyelerce yapılan şuyulandırma işlemlerinde Hazine adına tescilinin yapılmadığını ileri sürerek; 2618 m2"lik taşınmaz bakımından tapu iptali ve Hazine adına tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... Belediyesine yönelik dava hakkında taraf sıfatı kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden açılan davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı Hazine vekili, davalı ... Belediyesi vekili, davalı ... Belediyesi vekili ve davalı ... vekili temyiz etmişlerdir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
O halde; sicil kayıtlarının dayanağı olan idari işlem idari yargı yerinde iptal edilmediği sürece kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceği; ancak, imar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Ayrıca; kadastral parselin ihyasının, imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olabileceği gözetildiğinde; ihyası istenilen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği tartışmasızdır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan keşif sonucunda hukukçu, mimar ve harita mühendisi sıfatını haiz bilirkişilerin ortak düzenledikleri bilirkişi heyeti raporunda "dava konusu alanın ... Belediyesi tarafından yapılan 42 nolu imar uygulamasına tabi tutulduğu ve daha sonra ... Büyükşehir Belediyesi"nin 21.11.2007 tarih 2659 sayılı Encümen kararı ile ikinci bir imar düzenlemesinin yapıldığı, dava konusu 2618m2"lik alanın 1998 yılında yapılan 42 nolu imar uygulaması sırasında ihdas edilmeden üzerinde 5349 ada 3 sayılı parselin oluştuğu ve ikinci düzenlemeyle 2595m2"lik kısmın yeniden terk edilmiş olup, bu bölümün imar çapına göre ormanda kaldığı, 23m2"lik kısmın ise 11650 ada 1 sayılı parsel sınırlarında kaldığı, 42 nolu imar uygulamasının iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararı bulunmadığı" şeklinde açıklamalara yer verilmiş ise de; noksanın tamamlanması yoluyla temin edilen ... 2. İdare Mahkemesinin 08.12.2010 tarih, 2009/595 esas-2010/1606 karar, 2009/727 esas-2010/1608 karar ve 2009/745 esas- 2010/1605 Karar sayılı ilamlarından, Orman Genel Müdürlüğüne izafeten ... Orman İşletme Müdürlüğü tarafından ..., ... ve ... aleyhlerine, ... Belediyesi tarafından 42 nolu düzenleme bölgesinde yapılan imar uygulamasına ilişkin 19.02.1998 tarih ve 772 sayılı Encümen kararının "kesinleşmiş orman tahdidi içinde kalan Devlet ormanlarının uygulama kapsamına alındığı, yok hükmünde olduğu" ileri sürülerek iptali isteğiyle açılan davalar sonucu "...6831 Sayılı Orman Kanununun 17. maddesinin değerlendirilmesinden Devlet ormanlarının yerleşime açılamayacağı anlaşılmakta olup, orman vasfındaki taşınmazların, imar planı ve düzenlemelerinde taşınmazın özel niteliğiyle örtüşen bir kullanım öngörüsünün esas alınması gerektiği açıktır...bir bölümünün orman alanı olduğu anlaşılan uyuşmazlık konusu taşınmazın dava konusu imar uygulamasıyla düzenleme sınırına dahil edilerek konut alanına açıldığı, ... Belediye Encümeninin 221.11.2007 tarih ve 2962 sayılı kararı ve ... Büyükşehir Belediye Encümeninin 21.11.2007 tarih ve 2659 sayılı kararı ile yeniden yapılan imar uygulamasında da bu durumun devam ettiği, dolayısıyla dava konusu umar uygulamasının etkisini sürdürdüğü...uygulama sahasında 2981/3290 sayılı Kanunun Ek-1. maddesinin arazi anlamında uygulama koşulunun bulunmadığı, ihdas parsellerinin ortak kullanım alanlarında kullanılarak DOP oranının düşürülmesi gerekirken, söz konusu yerlerin belediye adına tescil edildiği, keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde bir bölümünün orman alanı olduğu görülen uyuşmazlık konusu parselde imar uygulaması yapılmasının mümkün olmadığı da dikkate alındığında, dava konusu düzenlemede hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı..." biçimindeki gerekçelerle "dava konusu işlemin iptaline" karar verildiği ve anılan bu kararların derecattan geçmek suretiyle kesinleştikleri görülmüştür. Ne var ki; ... Belediyesi"nin 07.11.2007 tarih ve 2962 sayılı Encümen kararı ile ... Büyükşehir Belediyesi"nin 21.11.2007 tarih ve 2659 sayılı Encümen kararlarının ayrıca idari yargı yerinde iptale konu edilip edilmedikleri anlaşılamamaktadır. Diğer taraftan, dava konusu taşınmazın niteliği bakımından yapılan araştırmanın ve alınan bilirkişi heyeti raporunun hükme yeterli ve elverişli olduğu da söylenemez.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle dava konusu alanda yapılan ikinci imar uygulamasının dayanağı olan ... Belediyesi"nin 07.11.2007 tarih ve 2962 sayılı Encümen kararı ile ... Büyükşehir Belediyesi"nin 21.11.2007 tarih ve 2659 sayılı Encümen kararlarının idari yargı yerinde iptal edilip edilmediğinin araştırılması, iptal edilmişlerse kesinleşme şerhli ilam suretlerinin temin edilmesi; ayrıca dava konusu taşınmazın Devlet ormanı vasfında olup olmadığı bakımından usulüne uygun olarak orman araştırması yapılması, mahallinde orman mühendisi, inşaat mühendisi ve harita mühendisi sıfatını haiz bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılmak suretiyle çekişmeli 2618 m2"lik taşınmazın niteliğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulması, Devlet ormanı niteliğinde olduğunun anlaşılması durumunda, yukarıda değinilen idari yargı kararlarında vurguladığı gibi Devlet ormanlarının yerleşime açılamayacağı, orman vasfındaki taşınmazlarda imar uygulaması yapılmasının mümkün olmadığının gözetilmesi; Devlet ormanı vasfında olmadığının belirlenmesi durumunda ise, ikinci imar uygulamasının geçerliliğini koruyup korumadığı üzerinde durulması, ikinci uygulamanın da iptal edildiği sonucuna varılması halinde, 2618M2"lik çekişmeli taşınmazın Hazine ile mülkiyet ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, bu bağlamda, dava konusu alanın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisine alındığının belirlenmesi; çekişmeli yere ilişkin kadastral pafta, tescil beyannamesi, kadastral parsellerin krokileri ile 1 ve 2. imar uygulamaları sonucu bu alana ilişkin imar krokileri (varsa çakıştırılmış kroki) ile tedavüllü tapu kayıtları ve dayanak belgeleri getirtilerek davaya konu taşınmazın şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin net bir şekilde belirlenerek, 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçeklemediğinin, başka bir ifadeyle, çekişmeli taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlardan davalıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.