14. Hukuk Dairesi 2015/9149 E. , 2018/1285 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.06.2011 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi dava dışı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 120 ada 62 parselin batı sınırında yol olduğunu; ancak bu yolun 10-15 metrelik kısmında yolun 1-2 metreye kadar daraldığını beyan ederek, müvekkiline ait taşınmaz lehine, 120 ada 61 parsel aleyhine geçit hakkı kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile; 120 ada 62 parsel lehine, 120 ada 61 parsel aleyhine 17.04.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda kırmızı renkle boyalı 6,26 m2’lik kısım üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Tüm bu açıklamalar ışığı altında somut durum değerlendirildiğinde; mahallinde 04.04.2014 tarihinde yapılan keşfe katılan fen bilirkişisi tarafından düzenlenen 17.04.2014 tarihli raporunda ve ekindeki krokide 61 ve 66 parsel sayılı taşınmazlar arasında daraldığı iddia olunan yolun eninin ne kadar olduğu belirtilmemiş olduğundan davacının nispi geçit hakkına ihtiyacı olup olmadığı anlaşılamamıştır.
Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda değinilen ilkelere göre inceleme ve araştırma yaptırılarak, mahallinde yeniden keşif yapılarak, bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınarak, nispi geçit hakkı kurulması istenen yerin daralan kısmının eninin ne kadar olduğu tespit edilmeli, davacının nispi geçit hakkına ihtiyacının olduğunun saptanması halinde yukarıda değinilen ilkelere göre ve geçitin eni ve boyu belirtilmek suretiyle infaza elverişli karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.