1. Hukuk Dairesi 2016/8061 E. , 2019/2309 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."in maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazdaki payının ½’sini ikinci eşi davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığı gibi davalının da alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek, tapunun iptali ile miras payı oranında adlarına tescil istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan ile satıştan sonra evlendiklerini, öncesinde tanışmadıklarını, temlikin muvazaalı olmadığını, kendisine babasından kalan evin satış parasıyla çekişme konusu taşınmaz bedelinin ödendiğini hatta mirasbırakanın birkısım borçlarının da bu parayla ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, mirasbırakan ...’in 22.07.2014 tarihinde öldüğü, 21.10.2011 tarihinde mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazdaki payının yarısını 5000 TL bedelle davalıya satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı tanıklarının muvazaayı kanıtlar somut bilgilerinin olmadığı gibi, davalı tanıklarının işlemin satış olduğunu bildirdikleri, bu kapsamda; tanık ...’in satış bedelinin tarafından verildiğine dair beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten de muris, sahip olduğu payın bir kısmını davalıya temlik etmiş olup, mal kaçırma amacıyla hareket etse idi payının tümünü devredebilecek iken, bu yapılmamıştır.
Tüm bu somut olgular yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temlikin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan