Esas No: 2015/245
Karar No: 2015/259
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/245 Esas 2015/259 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 245 KARAR NO : 2015 / 259 KARAR TR : 6.4.2015 |
ÖZET : Davacı tarafından satın alınan 362 m² lik taşınmazın 280 m² lik kısmının ormandan çıkma yer olduğu ve ancak hazine adına tescil edilebileceğinden bahisle söz konusu alana isabet eden tapusunun iptali istemiyle hazine tarafından açılan dava neticesinde, Adli Yargı yerinin kararı ile davacı adına kayıtlı olan taşınmazın 280 m² lik kısmının tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi ve bu kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleşmesi üzerine uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : H.K.
Vekilleri : Av. M. G., Av. M.K.
Davalılar : 1- Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü (Adli ve İdari Yargıda)
Hukuk Müşaviri A.R.A.,
Hukuk Müşaviri M.T.
2- Maliye Hazinesi (Adli ve İdari Yargıda)
Av. D. K. (Adli Yargıda)
Av. O. D. (İdari Yargıda)
3- Orman Genel Müdürlüğü (İdari Yargıda)
Av. G.K., Av. H. K. G.
4- A.S. (Adli Yargıda)
O L A Y : Davacı vekili, müvekkilinin Gebze, Muallim Köyü, 49 pafta 1411 parsel sayılı 362 m²lik taşınmazın maliki olduğunu, bu yeri 16.11.1987 tarihinde davalı A.S.’dan satın aldığını, taşınmazın 12.06.1956 tarihinde ‘’tapulamada’’ tarla vasfı ile tespit gördüğünü, davalı Hazine vekilliği tarafından satış sonrasında açılan davada, Gebze 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2005/22, K:2005/367 sayılı kararı ile yerin 280,00 m2lik kısmının orman alanı içinde kalması nedeniyle davacı adına kayıtlı tapunun iptali ile davalı Maliye Hazinesi adına tesciline karar verildiğini, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, davacının taşınmazı tapu kaydına güvenerek satın aldığını, satın aldığı tarihten bu güne kadar da tüm vergilerini ve resmi borçlarını ödediğini, taşınmazı satın aldığında tapu kaydında herhangi bir şerhin olmadığını, müvekkilinin taşınmazı satın almasından sonra 20 yıla yakın süre geçtikten sonra dava açıldığını, tescilde yerin orman tahdidinde kaldığına ilişkin bir şerhin verilmemesi sonucu, sicile güven ilkesi uyarınca satın alınması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, uğranılan zararın hazine tarafından karşılanması gerektiğini belirterek, fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak üzere tapuya güvenerek satın aldığı taşınmazın 280 m²lik kısmının tapusunun iptali sebebi ile uğradığı maddi zararlara karşılık toplam 62.000,00TL maddi tazminatın iptal kararının kesinleştiği günden bu yana kanuni gecikme bedeli ile birlikte, müvekkilinin uğradığı manevi zarara karşılık olmak üzere de 8.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren hesap edilecek kanuni gecikme bedeli ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle 04.07.2007 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Gebze 3.Asliye Hukuk Mahkemesi: 22.01.2010 gün ve E:2007/277, K:2010/18 sayı ile; davaya konu tazminat isteğinin orman kadastrosu esas alınmadan yapılan aynı yerdeki mükerrer arazi kadastrosundan kaynaklandığını, bu sırada hazinenin askıya çıkan tutanaklara o bölgenin orman kadastro sınırları içerisinde olduğu yolunda itiraz etmesi gerektiği halde itirazını yapmadığı, böylece davacıya kadar oluşan silsilede asıl kadastro sırasında yapması gereken görevini yapmayarak ihmali bir eylem ile idari işlem tesis edip tam yargı davası ile bu kusuru sonucu davacının zararına neden olacak şekilde ihmali hareket ile idari işlem yapmış olduğunu belirterek, davanın idari yargıda görülmesi gerekeceğinden davacının dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı vekili aynı istemle bu kez, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Maliye Hazinesi’ni davalı göstererek idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı olarak belirlenen Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nce, birinci savunma dilekçesinde, davada adli yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.
Kocaeli 2.İdare Mahkemesi: 07.10.2010 gün ve E:2010/623 sayı ile davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.
Davalı İdarenin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yönündeki dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; Davacının tapu siciline güvenerek satın aldığı taşınmazın 2-B kapsamında orman sınırları içinde bulunması nedeniyle tapunun bir kısmının iptaline karar verilmesi ve temyiz incelemesi sonucunda anılan kararın kesinleşmesi üzerine uğradığı zararın tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden itibaren faiziyle birlikte tazmin edilmesi talebiyle davalı idare aleyhine idari yargı yerinde açtığı iptal davasında, davalı idarenin görev itirazında bulunduğunun görüldüğü; dava konusu olayda, davacı tarafından tapuda adına kayıtlı taşınmazın "2- B kapsamında orman sınırları içinde bulunması" nedeniyle tapunun iptaline karar verilmesi sonucu mülkiyetinden çıkmasında sorumluluğun devlete ait olduğu belirtilerek, uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiğinin ileri sürüldüğü; Mevzuatımızda bazı durumlarda yargısal işlemlere yardımcı kimi idari faaliyetlerden dolayı Devletin sorumluluğunu öngören istisnai düzenlemelerin bulunduğu; yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler nedeniyle Devletin sorumluluğunun kabul edildiği durumlarda, bu sorumluluğun denetiminin de aynı yargı düzeni içinde yapılmasının gözetildiği; nitekim, Medeni Kanun"un 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür." hükmünün yer aldığı; dava konusu olayda, davacı tarafından taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içinde bulunması nedeniyle tapunun kısmen iptaline karar verilmesi ve mülkiyetinden çıkmasının sorumluluğunun devlete ait olduğu, bu nedenle uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, taşınmazın mahkeme kararı üzerine tescilinin iptal edildiği, bu kararın ise yargısal bir nitelik taşıdığı için idari bir işlem veya eylem olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan davalı idarenin taşınmazın tescilinin iptaline ilişkin herhangi bir işleminin de bulunmadığının görüldüğü; belirtilen duruma göre, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ilamı sonucu olarak tapu kaydının iptal edilmesi dolayısıyla uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada; tapu sicilinin tutulmasından doğan zarar nedeniyle devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen Türk Medeni Kanunu"nun 1007. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanun"un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
Bu aşamadan sonra Uyuşmazlık Mahkemesi 09.04.2012 gün, E:2012/25, K:2012/75 sayılı kararı ile; ‘’ 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.
Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.
Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.
Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.
Olayda, uyuşmazlığa konu edilen Kocaeli 2. İdare Mahkemesinin görevlilik kararından önce, Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunması karşısında, idari yargı yerince adli yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.
Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan adli yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.’’ demek suretiyle başvurunun reddine karar vermiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin başvurunun reddine ilişkin kararından sonra yapılan yargılamada, Kocaeli 2. İdare Mahkemesi 30.04.2014 gün, E:2010/623, K:2014/518 sayılı kararı ile davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar vermiş olup, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay 10. Daire 22.09.2014 gün, E:2014/3188, K:2014/5380 sayılı kararı ile özetle; uyuşmazlığın esasının tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın tazminine ilişkin oluşu ve bu zararlardan dolayı açılacak davaların tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülecek olması nedeniyle uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği sonucuna ulaşıldığını belirterek, hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Kocaeli 2. İdare Mahkemesi: 27.01.2015 gün, E:2015/70 sayılı kararı ile özetle; davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, 2247 sayılı Kanun’un 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli yargı yeri ile idari yargı yeri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu,idari yargı dosyasının mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı tarafından, 16.11.1987 tarihinde satın alınan Kocaeli İli, Gebze İlçesi, Muallim Köyünde yer alan tapunun 49 pafta 1411 parsel sayısında kayıtlı 362 m2 lik taşınmazın 280 m2 lik alanının ormandan çıkma yer olduğu ve ancak hazine adına tescil edilebileceğinden bahisle söz konusu alana isabet eden tapusunun iptali istemiyle hazine tarafından açılan dava neticesinde Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14.10.2005 gün, E:2005/22, K:2005/367 sayılı kararı ile davacı adına kayıtlı olan taşınmazın 280 m2 lik kısmının tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi ve bu kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleşmesi üzerine uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle uyuşmazlığa konu dava açılmıştır.
Türk Medeni Kanun"un 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür." hükmü yer almaktadır. Dava konusu olayda, davacı tarafından taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içinde bulunması nedeniyle tapunun kısmen iptaline karar verilmesi ve mülkiyetinden çıkmasının sorumluluğunun devlete ait olduğu, bu nedenle uğranılan zararın devletçe karşılanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, taşınmazın davacı adına olan tescilinin 280 m2 lik kısmına ilişkin olarak mahkeme kararı ile tescilin iptali ve Hazine adına tesciline karar verildiği sabit olmakla, mahkeme kararı yargısal nitelik taşıdığı için idari bir işlem olarak nitelendirilmesi mümkün olmayıp, ayrıca davalı idarenin taşınmazın tescilinin iptaline ilişkin herhangi bir işleminin de bulunmadığı anlaşılmakla, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ilamı sonucu olarak tapu kaydının iptal edilmesi dolayısıyla uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada tapu sicilinin tutulmasından doğan zarar nedeniyle devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen Türk Medeni Kanunu"nun 1007. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan Kocaeli 2. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile, Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kocaeli 2.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 22.01.2010 gün ve E:2007/277, K:2010/18 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.4.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU |
Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |