3. Ceza Dairesi 2019/13944 E. , 2019/18389 K.
"İçtihat Metni" Kasten yaralama suçundan sanık ..."in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-e ve 29/1. maddeleri uyarınca 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2015/112 Esas, 2015/503 Karar sayılı kararının 29.01.2016 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 04.04.2016 tarihinde işlediği kasıtlı bir suçtan cezalandırıldığının ihbar edilmesi üzerine yapılan yargılama neticesinde 5271 sayılı Kanun"un 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/1, 86/3-e ve 29/1. maddeleri uyarınca 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2017/624 Esas, 2018/172 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 04.09.2019 tarihli ve 2019/6415 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.09.2019 tarihli ve 2019/87056 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Her ne kadar İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesince adı geçen sanığın müştekiyi basit bir tıbbî müdahale ile giderilemeyecek nitelikte kasten yaraladığından bahisle mahkûmiyetine dair karar verilmiş ise de,
Dosya kapsamına göre, müşteki ..."ya ait 19.11.2014 tarihli adlî raporda vücudunda giriş deliği olduğunun, yumuşak doku lezyonlarına neden olan ateşli silah yaralanmasının kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtilmesi ve müştekinin soruşturma evresindeki beyanında sanığın demir ayaklık ile sırtına vurduğunu ayrıca başka bir şahsın da kendisini pompalı tüfekle yaraladığını ifade etmesi karşısında, müştekinin adlî raporda tespit edilen ateşli silah yaralanmasının sanık tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği konusunda değerlendirme yapılması sonrasında karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulmasında isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK"nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nin 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hakim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hakimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarih ve 2/29-56 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.)
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; sanık ... hakkında, hükmün açıklanması suretiyle mağduru yaralama eyleminden TCK’nin 86/1, 86/3-e, 29. maddeleri uyarınca 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın aynı eylem ve fikir birliği içerisinde gerçekleşen kavga ortamında mağduru demir ayaklık ile sırtına vurmak suretiyle yaraladığı, kimliği belirlenemeyen ancak dosya kapsamına göre sanık tarafında yer alan kişinin de tüfekle mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı anlaşılmakla; kanun yararına bozmaya konu edilen İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2017/624 Esas, 2018/172 Karar sayılı mahkumiyet kararındaki ileri sürülen hukuka aykırılığın 5271 sayılı CMK"nin 309. maddesindeki hallere dahil olmadığı ve sanığın hükümdeki gibi cezalandırılmasında isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2017/624 Esas, 2018/172 Karar sayılı kararına yönelik, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.10.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.