1. Hukuk Dairesi 2016/8772 E. , 2019/2285 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, mirasbırakan annesi ...’ın ... ada ... parsel sayılı taşınmazını uzaktan akrabası olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, murisin devir tarihinde 75 yaşında olduğunu ve taşınmazını satmasını gerektirir bir durumunun olmadığını, satış bedelinin de murise ödenmediğini, tüm işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1936 doğumlu mirasbırakan ...’ın 18.01.2014 tarihinde öldüğü, tek mirasçısı olarak davacı kızı ...’nın kaldığı, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken tamamını 08.09.2011 tarihinde davalıya satış yolu ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. HMK 190. madde ve TMK 6. madde hükümleri gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Somut olaya gelince, davalı cevap dilekçesinde tanık ismi bildirmiş, 21.04.2015 tarihli celsede verilen süre uyarınca tanıkları için 118,00 TL parayı yatırmıştır. Ancak mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden davalı tanıkları dinlenilmeden sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, davalı tanıkları da dinlenerek, yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirme yapılıp varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davalı tanıkları dinlenmeden savunma hakkını kısıtlar şekilde yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nin 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.