10. Hukuk Dairesi 2016/9134 E. , 2019/879 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu; mülga 506 sayılı Kanunun 80., bazı maddeleri dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88., 6183 sayılı Kanunun 35 ve mükerrer 35. maddelerinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanunun 80. maddesi; "Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü öngörmüş; 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi de bir kısım farklar dışında anılan maddeye benzer düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü getirmiştir.
5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesine göre “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan yönetim kurulu üyelerinin primlerin ödenmesinden işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açıkça belirtilmiştir.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde, asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; sorumluluk bakımından, 6183 sayılı Kanunun, 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre genel Kanun niteliği dikkate alınmalı ve özel kanun niteliğinde olan 5510 sayılı Kanunun 88. maddedeki şartlar bakımından davacı hakkında değerlendirme yapılması gerektiği açıktır.
Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; davacılara borçlarından dolayı henüz gönderilmemiş ödeme emirlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple öncelikle kurum tarafından gönderilen ödeme emirleri yönünden, ödeme emirlerinin iptali davası, gönderilmeyen ancak kurumdan sorularak talebe konu başka borçlarında varlığı halinde, bu borçlar yönünden ise davaya menfi tespit davası olarak bakılması gerekmektedir. Bunun yanında davacı ... için tahakkuk edilen herhangi bir borç veya takip bulunup bulunmadığı davalı kurumdan sorulmalı, böyle bir borcun varlığı halinde eldeki kayıtlara göre değerlendirme yapılmalı, aksi halde adı geçen davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmaması sebebiyle hakkındaki davanın reddi gerekeceği gözetilmelidir. Ayrıca mahkemece hükümde belirtilen, davacıların yönetici sıfatının olmadığı ve bu haliyle doğrudan doğruya davacılara takip yapılmasının mümkün olmadığına dair gerekçenin yanılgılı bir değerlendirmeye dayandığı görülmekle, hissedar olarak 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi kapsamında sorumluluk şartları araştırılarak irdelenmeli, Samsun Taşımacılık Kargo Hizmetleri Tic. Ltd. Şti hakkında kurumca aciz vesikası düzenlendiği görülmekle, 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi kapsamında borcun tahsil edilememe durumu değerlendirilmeli ve davacıların zamanaşımı defi bulunduğundan, öncelikle anılan itirazla ilgili, borç döneminin 2002 yılı 9. aydan başlaması nedeniyle, tebliğ tarihine göre, tebliğ edilmeyen alacaklar yönünden ise dava tarihine göre değerlendirme yapılması gerekirken, mahkemece belirtilen hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.