11. Hukuk Dairesi 2019/1477 E. , 2019/7917 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinceverilen 06/02/2018 tarih ve 2016/742 E. -2018/93 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce verilen 12/10/2018 tarih ve 2018/556-2018/731 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına tescilli 2002/25410 numaralı “BORA” ibareli markanın kullanılmadığını, 2015/41160 numaralı “BORA” ibareli markanın da kötüniyetle tescil edilmiş olduğunu ve davacının ticaret unvanı ile iltibas ve haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek 556 sayılı KHK"nin 14. maddesi, kötüniyet, haksız rekabet ve iltibas nedeniyle davalı markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilinden terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, 554 sayılı KHK’nin 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini, davacı şirket kurulmadan önce “BORA” ibaresinin davalı adına tescilli olduğunu, kötüniyet ve haksız rekabet bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanamadığı, kötüniyet ve kullanmama nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce, Anayasa Mahkemesi"nin 14/12/2016 tarih ve 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı ilamı ile 554 sayılı KHK’nin 14. maddenin iptaline karar verilmiş ise de kararın 06/01/2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiği, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu"nun ise 10/01/2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiği, arada 4 günlük boşluk olduğu, Anayasa’nın 90/son maddesine göre yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler olan Paris Sözleşmesi"nin 5/C-1 ve TRİPS"in 19/1 maddeleri kanun hükmünde olduğundan mahkemenin işin esasına girmesinin doğru olduğu, dava konusu 2002/25410 sayılı markanın davalı tarafça aktif olarak kullanıldığı, 2015/41160 sayılı dava konusu markanın ise kötüniyetle tescil edildiğine ilişkin bir delil sunulmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalının 2002/25410 sayılı “BORA” ibareli markasının 556 sayılı KHK’nin 14.maddesi uyarınca kullanılmaması nedeniyle, 2015/41160 sayılı “BORA” ibareli markasının ise kötüniyet, iltibas ve haksız rekabet nedenleriyle hükümsüzlükleri istemine ilişkindir.
Davanın açılmasından sonra kullanılmama nedeniyle hükümsüzlük davasına dayanak olan mülga 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi Anayasa Mahkemesi"nin 14/12/2016 tarih ve 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş ve karar 06/01/2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İlk derece mahkemesince Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gerekçeli kararda değerlendirilmemiş ve işin esasına girilerek markanın kullanıldığının sabit olduğu gerekçesiyle 2002/25410 sayılı markaya ilişkin kullanılmama nedeniyle hükümsüzlük davasının reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine bu kez Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nce Anayasa Mahkemesi"nin 14/12/2016 tarih ve 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı ilamı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddenin iptaline karar verilmiş ise de kararın 06/01/2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiği, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu"nun ise 10/01/2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiği, arada 4 günlük boşluk olduğu, Anayasa’nın 90/son maddesine göre yöntemine göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler olan Paris Sözleşmesi"nin 5/C-1 ve TRİPS"in 19/1 maddeleri kanun hükmünde olduğundan mahkemenin işin esasına girmesinin doğru olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesiyle, bölge adliye mahkemesince, incelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde ve ancak bu halde başvurunun esastan reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Hal böyle olmakla, aynı yasanın 353/1-b-2 ve 3. maddelerinde öngörüldüğü üzere, ilk derece mahkemesi kararında kanunun uygulanmasında veya gerekçesinde hata bulunması halleri ile ilk derece yargılamasına ilişkin tahkikat eksiklikleri duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmekte olup yine aynı yasanın 356. maddesinde ise 353. maddede belirtilen hususlar dışında duruşma açılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir.
Bu hükümlerin birlikte yorumlanmasından, konumuzla ilgili olarak belirtmek gerekirse, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde yer almayan Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, Paris Sözleşmesi’nin 5/C-1 ve TRİPS’in 19/1 maddeleri, Anayasa’nın 90/son maddesi, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu bölge adliye mahkemesince değerlendirilmiş ve anılan hususlar işin esasına girilmesinin doğru olduğuna gerekçe yapılmış olup bu durumda yeni bir gerekçe ile işin esasına girilmesinin doğru olduğu kanaatinde olan bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerekmekte iken istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bölge adliye mahkemesi kararının re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Kabule göre de davalı adına tescilli 2002/25410 sayılı “BORA” ibareli markaya ilişkin dava kullanmama nedeniyle hükümsüzlük istemine ilişkin olup, mahkemece 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi gereğince markanın aktif olarak kullanıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi"nin anılan iptal kararı ile kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talep edilen marka yönünden davanın yasal dayanağının ortadan kalkması nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken düzenlemenin içeriği itibariyle olayda doğrudan uygulanma kabiliyeti bulunmayan Paris Sözleşmesi"nin 5/C-1 ve TRİPS sözleşmesinin 19/1. maddeleri uyarınca işin esasına girilmesi de doğru görülmemiş kararın bu yönden de re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Yine kabule göre, davalı şirketin 2002/25410 sayılı markası sadece "Ateşli silahlar" malları yönünden tescilli olduğundan, sonraki tarihli 2015/41160 sayılı markaya, Dairemizin 19.09.2008 tarih ve 2007/5747 E. - 2008/10251 K. sayılı kararında zikredildiği üzere, diğer kriterler sağlansa bile, sadece "ateşli silahlar" kapsamına giren mallar yönünden müktesep hak sağlayacağının kabulü gerekirken, mahkemece, tüm mallar yönünden müktesep hak sağlayacak şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde Mahkemece, davacının "ateşli silahlar" dışında kalan diğer mallar yönünden KHK"nın 8/3 maddesi uyarınca öncelik hakkına, KHK"nın 8/5 maddesi uyarınca da ticaret unvanına dayalı hükümsüzlük itirazlarının incelenmesi gerekirken, bu hususlar incelenmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması da doğru görülmemiş ve hükmün bu sebeple davacı yararına bozulması gerekmiştir.
4- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin işin esasına ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen (3) nolu bentte yer alan gerekçelerle davacı yararına BOZULMASINA, (4) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK"nın 373/2 maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 09/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.