11. Hukuk Dairesi 2018/3306 E. , 2019/7902 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nce verilen 02/06/2016 gün ve 2014/508 - 2016/545 sayılı kararı onayan Daire"nin 18/04/2018 gün ve 2016/10483 - 2018/2840 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Topkapı Sanayi Şubesinde hesabı bulunduğunu, hesabından 08.11.2013 tarihinde izni ve onayı olmaksızın T. İş Bankası A.Ş"nin ... isimli müşterisine ait hesaba internet bankacılığı üzerinden havale yapıldığını, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığının 2013/111007 soruşturma numarası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, bankaların basiretli bir tacir gibi davranmak zorunda olduğunu ve müşterilerinin zarar görmemesi için tüm önlemleri alması gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 31.800.00 TL"nin 08.11.2013 tarihinden itibaren reeskont avans faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, internet bankacılığı yoluyla davacının hesabından 3. kişi hesabına bilgisi dışında havale işlemi yapıldığı, davacının zararının ödenmesi talebinin banka tarafından reddedildiği, İş Bankasındaki hesaba havale edilen paranın akibetinin ne olduğu bilinememekte ise de konu hesaptan herhangi bir tutarın iade edilmediği, davalının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 31.800,00 TL"nin 08/11/2013 tarihinden itibaren reaskont avans faiziyle davalıdan tahsiline dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzrerine karar Dairemizce onanmıştır.
Davalı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 17,70 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 389,49 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen davalıdan alınarak Hazine"ye gelir kaydedilmesine, 05/12/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacının şifresinin üçüncü kişilerce kullanılmak suretiyle davalı banka şubesinde mevcut hesabından yapılan işlem yoluyla gerçekleşen zararın davalı bankadan tahsiline yöneliktir.
Mahkemece dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucunda alınan raporda, zarara yol açan eylemlerin bizzat davacının saklamakla yükümlü olduğu kişisel bilgileri kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği, davacının kişisel bilgilerinin ise davalı bankanın sisteminden ele geçirilmiş olmasının mümkün bulunmadığı açıklanmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmede davacının kişisel bilgilerini korumak, üçüncü kişilerin eline geçmesini engellemek konusunda taahhütte bulunduğu da açıktır. Nitekim dosya kapsamı uyarınca, davacıya ait hesapta esasen oğlu Tayfur Beşli"nin vekil sıfatıyla işlemler yapmakta olduğu, telefonuna gönderilen virüs içeren mesaja bağlı olarak davacının kişisel bilgilerinin, bu arada internet bankacılığı işlemlerinde kullandığı şifre ve parola ile yine internet işlemlerinde kullandığı telefona ait her türlü bilginin de üçüncü kişi veya kişilerce ele geçirildiği, zarar doğuran işlemin bu bilgiler kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının kişisel bilgilerinin başkalarınca öğrenilmesinde ve buna bağlı olarak ortaya çıkan zararlı sonuçta kusurlu olduğunun kabulü gerektiği ortadadır. Davacının kişisel bilgilerinin suç teşkil eden bir eylemle elde edilmiş olması sonuca etkili olmayıp ortaya çıkan zararlı sonuçta davacı kişisel bilgilerini saklamakta yeterli özeni göstermemesi nedeniyle, davalı banka ise kusurlu da olsa bilgisayar ve telefon güvenliğini sağlamakta yetersiz kalan mudilerinin olabileceği gerçeğinden hareketle, kullanıcılar için ek güvenlik önlemlerini zorunlu kılmamış olmaktan ötürü kusurlu sayılmalıdır. Bu nedenlerle Dairemiz çoğunluğunun kararın onanmasına ilişen görüşüne katılamıyorum.